-Muammer ELVEREN
Avrupa Birliği liderleri yine Türkiye ile yeni müzakere fasıllarının açılması ve vize muafiyeti konusunda yan çizdi. Yıllardır Türkiye ne zaman AB ile bir pazarlığa otursa verilmek istenmeyen haklar mutlaka Türkiye ile herhangi bir konuda anlaşamayan bir ülkeye itiraz ettirildi. Bir zamanlar günah keçisi seçilen üye ülke ilişkilerimizi iyi olmadığı Yunanistan’dı, sonra İnsan hakları konularında kuzey ülkeleri, daha sonra işçilerin serbest dolaşımında en fazla işçimizin olduğu Almanya. Bu hep böyle oldu…
Brüksel’de 17 Mart 2016 günü gerçekleşen AB liderler zirvesinin ilk gününde bu rolü Güney Kıbrıs Rum kesimi üstlendi. Zaten Rum yönetimi daha önce, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaması ve limanları ile havaalanlarını Kıbrıs bandıralı gemilere ve uçaklara açmaması gerekçesiyle, Türkiye’nin AB’den açmasını istediği 5 müzakere başlığını veto ederek engellemişti. Fransa ise bütçeyle ilgili 33 faslın açılmasına engel olmuştu.
AB ile müzakere fasıllarına Kıbrıs Rum vetosu
Bu toplantıda da Güney Kıbrıs Rum kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis taleplerinin yerine getirilmemesi halinde veto etme tehdidini devam ettirdi. Böylece-Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerinde açılmasını istediği enerji (15. fasıl), yargı ve temel haklar (23. fasıl), adalet, özgürlük ve güvenlik (24. fasıl), eğitim ve kültür (26. fasıl) dış, güvenlik ve savunma politikaları (31. fasıl) yeni başlıkların açılması zora girdi.
Toplantıda “AB Türkiye’yle beraber, üyelik müzakerelerinde mümkün olan en kısa sürede yeni fasılların açılması kararına hazırlık yapacak” denildi. Mülteci sorununa çözümde ise Türkiye ile işbirliğinin önemine vurgu yapıl ve üye ülkelerin görüşlerini dengeleyen Türkiye’nin de kabul edeceği bir metin üzerinde çalışıldı. Sonuç zirvenin ikinci gününde AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker ve AB dönem başkanı Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin Brüksel’e gelen Davutoğlu başkanlığındaki Türk heyetiyle yapacakları görüşmeler sonunda şekillenecek.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande “Garanti veremem”
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Liderler Zirvesi’nin ilk günkü toplantısından sonra Türk vatandaşlarına vize muafiyeti için Türkiye’nin 72 kriteri karşılaması gerektiğini yinelerken şöyle konuştu “Ben, hem AB hem de Türkiye açısından mülteciler için arzu edilen olumlu sonuçlar olacağına garanti veremem. Çıkacak sonuç, açıklığa kavuşturulması gereken konular, müzakereler, koşullar ve 28 ülkenin metin üzerinde varacağı anlaşmaya bağlı. Açık olmak gerekirse, herhangi bir anlaşma olsa ve bu anlaşma uygulansa da bu sorunun kaynağı çözülmedikçe her zaman sığınmacılar olacak. Türkiye yükümlülüklerin yerine getirilmesi halinde 3 milyar Euro’yu alacak bunun dışında Türkiye’nin sunduğu plana bağlı olarak ilave fon da sağlanabilecek”
Aslında zirve öncesi açıklamalar yan çizmenin ayak sesleriydi
Avrupa Parlamentosu “Avrupa için Liberaller ve Demokratlar İttifakı” Grup Başkanı Guy Verhofstadt “Türkiye ile yapılacak anlaşmayla sorunlarımızı başkasının çözmesini sağlamaya çalışıyoruz. Avrupa’nın giriş kapılarının anahtarını Osmanlı İmparatorluğu’nun varislerine, Sultan Erdoğan’a veriyoruz” demişti. Ardından, Belçika Başbakan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Didier Reynders’ten RTBF’ yayınlanan “Les Decodeurs” programında “Bugün Türkiye’de insan haklarının ciddi şekilde ihlal edildiği otoriter bir rejim var” açıklaması geldi.
Türkiye’nin önerileri ve ardından gelen sert tepkiler
Türkye AB Zirvesinde, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Başbakan Davutoğlu, AB Konsey Başkanı Donald Tusk
—
Brüksel’de 7 Mart’ta yapılan Türkiye-AB Zirvesinde alınan, daha doğrusu alınamayan kararlar sonrasında hem müzakere başlıklarının hemen açılamayacağı hem de Türklere vize muafiyetinin Haziran sonunda gerçekleşmeyeceği yapılan açıklamalarla belli olmuştu.
Türkiye’nin AB’ye götürdüğü öneriler şöyleydi;
-Türkiye’den Yunan adalarına yeni geçen tüm göçmenlerin Türkiye’ye dönüşü,
-Türkiye’nin Yunan adalarından geri kabul ettiği her bir Suriyeli için Türkiye’den bir Suriyelinin başka bir AB ülkesine yerleştirilmesi,
– 3 Milyar Euro yardımın hızlandırılması ve Suriyeli Mülteciler Mali Yardım Paketi’ne ek kaynak aktarılması,
-Vizesiz seyahat için yol haritası uygulamasının hızlandırılması ve vizelerin en geç haziran ayı sonuna kadar kaldırılması,
-Suriye içerisinde güvenli bölgeler oluşturulması için AB ile işbirliği yapılması,
AB’ye vizesiz giriş için çatlak sesler
Liderler 7 Mart zirvesinde kesin bir karara varamayınca bu önerilerin ayrıntılarını Türkiye ile görüşmek üzere AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’u görevlendirildi. Tusk daha Brüksel’de iken toplantıdan hemen sonra ” İfade özgürlüğü temel insan hakları arasında yer almaktadır. Türkiye’de meydana gelen olaylar ile ilgili endişelere duyarsız kalmamız mümkün değil” açıklaması yaparken ilk olumsuz sinyalleri vermişti.
O gün, AB-Türkiye zirvesinden önce ilk çatlak ses “İnsan hakları ya da vize muafiyeti kriterleri konusunda Türkiye’ye herhangi bir imtiyaz tanınmamalıdır. Türkiye’yle işbirliği Türkiye’nin her istediğini yapmak anlamına gelmez özellikle basın özgürlüğü konusunda son derece dikkatli olunması gerekir. Bu konularda Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerde bir şeffaflık olmalıdır” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’tan gelmişti.
Avrupa Komisyon Başkan yardımcısı Timmermans’ta “Türkiye’ye bedavadan bir şey vermiyoruz. Türkiye’nin Haziran 2016 sonuna kadar vize muafiyeti sağlanması önerisi için 72 kriterin Ankara tarafından yerine getirilmesi gerekir” açıklamasını yaptı. Tabii Türkiye bu kriterlerin tamamını yerine getirse bile hem Avrupa Parlamentosunun hem de AB ülkelerinin onayı gerektiğinin unutulmaması lazım.
Tusk “Hiçbir üçüncü ülke benim için bir AB ülkesinden daha önemli değildir”
Ankara ve Kıbrıs Rum kesimini ziyaret eden AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’ta 17-18 Mart liderler zirvesinden önce yaptığı açıklamalarla olumsuzlukların sinyallerini vermişti. Tusk Kıbrıs Rum lideri Anastasiadis ile görüştükten sonra Twitter’den yaptığı açıklamada “Türkiye ile mülteci konusunda işbirliğini güçlendirmek önemli ancak AB’nin kapsamlı stratejisinin tek ayağı olamaz, olmamalıdır. Kıbrıs, önemli bir AB üyesidir. Hiçbir üçüncü ülke benim için bir AB ülkesinden daha önemli olamaz. Türk önerisinin yeniden dengelenmesi ve AB’nin 28 ülkesi tarafından kabul edilmesi gerekir, ancak o aşamada değiliz. Tüm eylemler, Kıbrıs meselesinde bir çözüme katkı sağlanmasına yöneliktir” demişti.
Avrupa Dış Faaliyetler Dairesi Basın Sözcüsü ’de AB üyeliğine aday olan Türkiye’nin demokratik standartlar, temel haklar, hukukun üstünlüğü ve medya özgürlüğü de dâhil olmak üzere demokrasinin gerektirdiği uygulamalara saygı gösterme yükümlülüğü olduğunu hatırlattı. . Açıklamada özgür, bağımsız ve farklı görüşlere yer veren medyanın demokratik bir toplumun köşe taşlarından biri olduğu vurgulandı.
AB konseyi Başkanı Donald Tusk ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Anastiadis
AP Parlamenterlerinin At pazarlığı benzetmeleri
Avrupa Parlamentosu “Sosyalistler ve Demokratlar Grubu” Başkanı Gianni Pittella “Bu anlaşma mülteciler üzerinden yapılan bir at pazarlığı şeklinde olamaz” dedikten sonra AP Liberal grup üyesi Hollandalı Marietje Schaake, BBC’ye Türkiye ile AB arasında mültecilere ilişkin görüşmelerin “at pazarlığına” dönüşmesine karşı olduğunu söyledi.
Schaake, Türkiye’de son dönemde ‘terörle mücadele’ çerçevesinde pek çok insan hakkı ihlalleri yaşandığını ve Avrupa Komisyonu’nun da bunlara göz yumduğunu belirtti. Terör suçlamalarıyla gazeteci, akademisyen ve avukatların tutuklanması konusunda da Schaake “Türkiye’de insan hakları konusunda yıllardır endişeliyim. Yasaların politikacılar tarafından uyarlanıp kötüye kullanılması dondurucu bir etki yaratıyor. Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ilerleme raporu siyasi nedenlerle ertelendi. Komisyon Türkiye’deki insan hakları ihlallerine göz yumuyor. Ben Türkiye ile yapılan at pazarlığına karşıyım. Bu bizim değerlerimize ve ilkelerimize zarar veriyor” şeklinde görüş belirtti.
Merkel bile seçim hezimetinden sonra yan çizdi
Bütün bu örneklerden anlaşıldığı gibi Türkiye ile Avrupa arasında çok büyük görüş ayrılıkları var. Türkiye’nin şimdi 2 milyon 700 bine ulaşan Suriyeli mültecilerle diğer ülkelerden AB ülkelerine gitmek isteyenler konusunda eli güçlü ancak Avrupa Birliğinin 28 üyeli olduğunu ve kararların Avrupa Parlamentosu ile ülke liderleri tarafından kamuoyu hassasiyetleri ve iç siyasi dengeler gözetilerek alındığını unutmamak gerekiyor.
Bunun en son örneği Almanya’nın 3 eyaletinde meclis üyelerini belirlemek için düzenlenen seçimlerin sonucu oldu. Merkel’in partisi ‘Hristiyan Demokrat Birliği’ sığınmacı politikası yüzünden önemli ölçüde oy kaybetti. Seçimlerden önce Türkiye’ye birkaç kez gelip olumlu açıklamalar yapan Merkel’in seçimden sonra söylemi değişti.
Alman Şansölyesi Angela Merkel’de 17 Mart AB Liderler Zirvesi’nden bir gün önce ”Türkiye ile AB arasındaki müzakereler açık uçlu ve şu anda da gündemde değil. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyelik koşulları değişmedi ve değişmeyecek, AB’nin basın özgürlüğü ve Kürtlere yapılan muamele konusundaki isteklerinde kararlı olması gerekir” açıklamasını yaparak AB liderlerinin farklı tutumlarının sinyallerini verdi.
Yani, Avrupa Birliğini, Ortak Pazar ve Avrupa Ekonomik Topluluğu-AET olarak bildiğimiz günlerden bu yana her zaman kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye’nin önüne konacak engeller bulmuştur. Ancak bu engelleri demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi konularda kullandığında Türkiye’ye de faydası olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek.