SON KABADAYI’YIM: ÇAKICI VİYANA’DAKİ HÜCRESİNDE BAŞKA NELER SÖYLEDİ?

 

İsmimi unutmayın

Çizilmedim ayaktayım

PAZAR, 26 Eylül 1999

Alaattin Çakıcı, kendisi için “Çizildi” diyenlere tehdit dolu bir mesaj göndererek, “ismimi asla unutmayın” dedi. Çakıcı, “Çillioğlu bir tetikçidir. Ona tetik çektiren grupları yönetenler var. 4 ölü ve 3 yaralıya sahip çıkmayanlar adam değildir’ diye konuştu.

FRANSA’nın Marsilya Kenti Les Baumettes Cezaevi’nde tutuklu bulunan Alaattin Çakıcı, Bayrampaşa Cezaevi’ni kana bulayan olayın ardından sessizliğini bozarak, ‘Çizilmedim ayaktayım’ mesajı veren, çok sert bir açıklama yaptı. Çakıcı, Bayrampaşa’da 7 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili ‘Çakıcılar’ın hâkimiyeti bitti’ ve ‘Yeraltı dünyasında dengeler değişti, Çakıcı’nın üstü çizildi, prestiji sarsıldı” yorumları üzerine ateş püskürdü.

Çakıcı, olayın dışardan birkaç grup kaynaklı kahpece bir tezgâh olduğunun altını çizerek, yeğeni Ali Gürsel’in bir kiralık katil taralından vurulduğunu belirtti. Çakıcı’nın açıklaması şöyle: “Bayrampaşa Cezaevi’nde, dışardan birkaç grup kaynaklı kahpece tezgâhla, bir kiralık katil tarafından yeğenim Ali Gürsel vurulmuştur. Ali Gürsel’in iki arkadaşı Ferdi Heybet ve Haşan Taşkın, Çilli’nin koğuşunda iki kişiyi, maltada da (koridorda) İki kişi olmak üzere toplam dürt kişiyi öldürmüş ve Çillioğlu’nun üç adamını yaralamıştır. Bu arada olaya müdahale eden Jandarma, çatışmada Heybet ve Taşkın’ı vurarak öldürmüştür. Otopsi raporunda da bu gerçekler ortaya çıkacaktır. Ortadaki 4 ölü ve yaralıya sahip çıkmayanlar adam değildir. Bu işe karışan bir grupta benim nasıl hesap soracağımı tahmin ediyorum çok iyi biliyorlar. Adalet Bakanı’nın ‘Çakıcı’nın adamları 6 kişiyi kafalarına kurşun sıkarak infaz etti’ açıklamalarına rağmen, bazıları provokasyon yapıp, bu konuda kamuoyunu yanlış bilgilendirmekte ve hedef şaşırtmayı amaçlayarak, olayı ‘Orijinimiz aynı olan bir gruba’ yönlendir­mektedir. Bunlar yıllardan beri abi-kardeş ilişkilerimiz olan Sedat Peker’in ismini de olaya karıştırmaya çalışmıştır. ‘Adam olan’, Hakan Çillioğlu denen taşeron tetikçi­ye ve ortada kalan 4 ölü ve 3 yaralıya sa­hip çıkar. İşin arkasında, Hakan Çillloğlu’na tetik çektiren grupların başındakiler, Alaattin Çakıcı ismini asla unutmasınlar. Kamuoyuna saygılarımla.”

TEKER: ÇİLLİ Yİ TANIMAM

Çakıcı’nın açıklamasında ‘Orijinimiz/ aynı dediği gruptan Sedat Peker’i kastettiği belirtildi. Peker, Çakıcı’ya olaylarla ilgisi ol­madığım anlatan bir mektup yazdı. Peker mektubunda, “Uydurma yalanlarla bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar, be­nim Çilli ile ne yüz yüze ne de telefonla herhangi bir görüşmem olmamıştır, za­ten ben cezaevindeyken Hakan Çillioğlu aynı cezaevinde değildi. Benim Bayram­paşa’daki olaylarla yakından uzaktan hiç­bir ilgim ve dahlim olmamıştır” dedi.

 

Çakıcı iadeyi kabul etti

Avusturya’da yakalanan Alaattin Çakıcı Viyana’da çıkarıldığı mahkemede iade kararını duyunca “Artık devletimle hesaplaşacağım” dedi.

5 Ekim 2004 Salı

Yurt dışına ilk kaçışını eski MİT’çi Yavuz Ataç’tan aldığı kırmızı pasaportla gerçekleştiren Alaattin Çakıcı, 15 Temmuz 2004’te Avusturya’da bu kez yeşil, ama yine bir MİT’çi pasaportuyla yakalandı.  Avusturya’nın Graz Kentinde yakalanan Çakıcı’nın üzerinden Faik Meral adına düzenlenmiş pasaport çıktı. İzmir Emniyeti’nden verilen TR-B 029248 nolu yeşil pasaportta Ferruh oğlu, 30.06 1948 Niğde, Bor doğumlu, Meral’in ’emekli terör uzmanı’ olduğu belirtiliyor.

ÇAKICI’yı izleyen Avusturya’nın Eco-Cobra isimli antiterör timleri, Türkiye’den gelen özel ekiple birlikte güney otoyolunu Graz yakınlarında kesti. Üç otomobil, değişik güzergahlarda durduruldu. Almanya’ya doğru hareket eden Ali Ustan’ın kullandığı BMW’de Çakıcı yoktu. İtalya’ya doğru giden Avusturya plakalı eski ülkücü Necip İldi’nin kullandığı otomobilde boş çıktı.

Graz yakınlarında Karadenizli restorancı Temel Karahasan’a ait Toyota marka otomobili de durduran Eco-Cobra timleri içerideki kişiyi gösterip Türk polisine “Aradığınız bu mu?” diye sordu. Otomobildeki 110 kiloya çıkan, saçını boyayıp, güneş gözlüğü takan ve beysbol şapkası giyen Çakıcı’nın kimliğinden emin olamayan Türk polisi tereddüt edince Avusturya polisi otomobilin gitmesine izin verdi. Ancak araç telaşla ters yola girince ekipler kuşkulandı. Aracı durdurmak isteyen Eco-Cobra timleri, Çakıcı’yı taşıyan araç kaçmaya yeltenince havaya uyarı ateşi açtı. Yeraltı dünyasının ünlü ismi araçtan indirildiğinde Türk polislerine “Helal olsun yine yakalandık. Beni bu halimle nasıl tanıyabildiniz?” dedi.

Çakıcı’nın Avusturya’nın başkenti Viyana’da çıkarıldığı mahkemede Hâkim Peter Seda kararını, ”Avusturya’ya sahte pasaportla girmek suçu dışındaki tüm suçlardan Türkiye’ye iade edilmesi önünde hiçbir engel yoktur” diye açıkladı. Çakıcı, duruşma süresince yaptığı suçlamaları bir kenara bırakarak, “Verdiğiniz karara saygı duyuyorum. Türkiye’ye iade edilmek istiyorum” dedi. Alaattin Çakıcı, “Eskiden olsa dönmek istemezdim, ama şimdi dönüp devletimle hesaplaşmak istiyorum” dedi.

Avukatlardan işkence iddiası

Temmuz ayında Avusturya’da yakalanan Çakıcı, dün Viyana Eyalet Mahkemesine çıkarıldı. Avukatları, “İşkence yapıldığını, Çakıcı’nın yıllarca hücrede izole edilerek intihara sürüklendiğini” iddia edip iadeye karşı çıktılar.

Yargıtay’ı suçladı

Çakıcı da, poliste tebdil edildiğini, kendisine 17 ay boyunca pasaport verilmediğini anlattı ve konuyu Yargıtay’a getirerek şöyle dedi: “Yargıtay’a güveniyordum. Ancak cezamı onayladı. Daha sonra da ceza 25 yıla çıkarıldı’’
Sessiz devrim oldu
Ancak mahkeme, iade karan aklı. Çakıcı salondan götürülürken, “Eskiden dönmek istemezdim, ancak 1946’dan beri ilk kez Türkiye’de sessiz bir devrim gerçekleşti. Dönüp devletimle hesaplaşmak istiyorum’” dedi.

1 den devam

Çakıcı “İtiraz hakkımı kullanmayacağım

Kararınıza saygı duyuyorum. İtiraz hakkımı kullanmak istemiyorum. Daha önceki yıllarda olsaydı Türkiye’ye dönmek istemezdim, ancak 1946 yılından beri ilk kez Türkiye’de sessiz bir devrim gerçekleşti. Türkiye’ye dönüp devletimle hesaplaşmak istiyorum.

Türkiye’yi suçlamak bir savunma taktiğiydi.

Duruşmanın başında Çakıcı ile sözbirliği etmişçesine Türkiye’yi suçlayıp iade edilmemesini istediklerini, ama Çakıcı’nın son anda “dönmek istiyorum” demesini nasıl yorumladığı sorusuna diğer avukat Rosenkranz “Bu Çakıcı ile konuşarak yaptığımız bir savunma taktiğiydi” dedi.

Viyana Eyalet Mahkemesinde dün hâkim karşısına çıkan organize suç örgütü üyesi Alaatün Çakıcı’nın Türkiye’ye İade edilmesine karar verildi. 14 Temmuz tarihinde Graz kentinde sahte pasaportla ülkeye kaçak girdiği gerekçesiyle tutuklanan Çakıcı’nın birkaç gün içinde Türkiye’ye iade edilmesi bekleniyor. Duruşma hâkimi Peter Seda’nın iade dosyasındaki suçlamaları okuduktan sonra söz alan Çakıcı’nın avukatları Dr. Karl Beernhauser ile Dr. Walter Rosenkranz,“Türkiye’de işkence yapıldığını Çakıcı’nın Fransa’dan iade edildikten sonra da yıllarca hücrede izole edilerek intihara sürüklendiğini” iddia ederek iade edilmemesini istediler.

SAVUNMAYA KATILIYORUM

Hâkimin, söz hakkı vermesi üzerine konuşan Çakıcı da “Avukatlarının savunmalarını katıldığını belirterek şunları söyledi; “1998 yılı Ağustos ayında Fransa’da tutuklandım ve sadece 2 davadan yargılanmak üzere iade edildim.  Zamanın DSP’li Adalet Bakanı  da tüm savcılara emir vererek  sadece 2 davadan yargılanacağımı bildirmişti.  Sanırım elinizdeki dosyada bu emir var. Ancak tahliye olmama 3 ay kala dışarıda bir olay oldu.

Bu olayı da bana mal ettiler. Ancak olayı düzenleyen kişi ne ziyaretime gelmiş ne de kendisiyle bir telefon görüşmem olduğuna dair bir kayıt var. Mahkemeye çıkarıldım ve serbest bırakıldım. Savcı ikinci bir mahkemeye havale ederek, hukuk dışı bir şekilde tutuklandım. Altı ay sonra yeğenim Barış Çakıcı Bulgaristan’da silahla yakalanarak Türkiye polisine teslim edildi. Poliste ölüm tehdidiyle aleyhimde ifadesi alındı, tüm bu gelişmeler sonunda cezamı tamamlayarak tahliye oldum.

PASAPORT İÇİN 17 AY BEKLEDİM

Tahliye olduktan sonra 45 günlük hakkını kullanarak pasaport talebinde bulunduğunu kaydeden Çakıcı, “ikinci bir mahkemenin yasal olmadan yurt dışına çıkış yasağı koyduğunu ve pasaport alabilmek için 17 ay sabırla beklediğini ancak alamadığını söyledi. Çakıcı, “Ankara’daki yüksek mahkemeye (Yargıtay) güveniyordum. Ancak yüksek mahkeme 18 aylık cezayı onayladı. Daha sonra ise 25 yıla çıkarıldı. Eğer kaçmak isteseydim neden 17 ay bekleyeyim ki? Ama Ankara’dan (Yargıtay) tutuklama karan çıkınca yurt dışına çıktım” diye konuştu. Çakıcı’nın bu detaylı açıklamalarından sonra söz alan Avukatı Kari Bernhauser, “Türkiye’deki işkence iddialarını yineleyerek, müvekkilinin iade edilmemesini ve Türk avukatı Şeyda Yıldırım’ın tanık olarak dinlenmesini talep etti.

SAVCI: İADE , HÂKİM: TAMAM

Hakim Peter Seda, avukat Şeyda Yıldırımın tanık olarak dinlenmesini kabul etmedi ve Savcı Michael Klackl’a söz verdi. Savcı Klakl, Çakıcı’nın Tehlikeli bir suçlu olduğunu, Türkiye’ye iade edilmesi durumunda hukuki ve insan hakları bakımından bir engel bulunmadığını belirterek Türkiye’ye iade edilmesini istedi. Hakim de iade karan Verdi. Hâkim Seda Çakıcı’nın avukatlarının ileri sürdüğü gibi Türkiye’de işkenceye tabi tutulması veya insan haklarına tabi bir muameleye muhatap olması halinde Avusturya’nın Türkiye’deki diplomatik temsilciliklerine başvurarak yardım talep edeceğini de belirtti; Çakıcı’ya son sözünü sordu.

KARARINIZA SAYGI DUYUYORUM

Çakıcı gardiyanlar tarafından salondan götürülürken yarı yolda geri dönerek hâkime hitaben kısa bir konuşma daha yaptı ve şunları söyledi “Kararınıza saygı duyuyorum, itiraz hakkimi kullanmak istemiyorum. Daha önceki yıllarda olsaydı Türkiye’ye dönmek istemezdim, ancak 1948 yılından beri ilk kez Türkiye’de sessiz bir devrim gerçekleşti. Türkiye’ye dönüp devletimle hesaplaşmak istiyorum. Çakıcı’nın avukat Rosenkranz, Çakıcının iade işlemlerinin birkaç gün içinde tamamlanacağını söyledi.

. . .

Bu da iade etmeyin savunması

İktidarları düşürdü intihar ettirecekler

ÇAKICI’nın avukatı Karl Bernhauser, savunmasında şu iddialarda bulundu “Müvekkilim Fransa’dan sadece 2 olaydan yargılanmak üzere iade edilmesine rağmen kendisine 4 suç isnat edildi. Tahliyesinden sonra yasal olarak 45 gün içinde alması gereken pasaport verilmedi. Tüm bunlar Türkiye’nin hukuka aykırı hareket eniğini ve hâkimlerin siyasi baskı altında karar verdiklerinin bir delilidir. Müvekkilim ayrıca siyasi kimliği olan bir kişidir.

Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın iktidardan düşmeleri ne yol açacak araştırmalar yapmıştır. Sahip olduğu bilgi ve belgeler Türkiye’de çok sayıda siyasetçiyi ve bürokratı zor durumda bırakacaktır. Siyasi bazı güçler müvekkilimin iadesini sağlayıp yeni suçlar isnat ederse, bunalıma ve intihara sürüklemek istiyorlar.

Türkiye’ye iade edilmesini istemiyoruz.” Avukatın Türkiye’ye yönelik bu ağır suçlamalarına itiraz eden savcı Klackl, “Tüm bu anlatılanların çok saçma olduğunu” belirterek, Türkiye’nin uluslararası anlaşmalara taraf bir hukuk devleti olduğunu ve Çakıcı’nın iade edilmesinde sakınca olmadığını kaydetti.

. . .

 Hücreden şok itiraflar

 12 Ekim 2004 Salı

 Hürriyet Özel haber

ÇAKICI HER ŞEYİ ANLATTI

 Hürriyet muhabiri Muammer Elveren, aylar önce Türkiye’den kaçan ve temmuz ayında Avusturya’da yakalanan Çakıcı ile hücresinde görüştü.

 Yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden Dündar Kılıç’ın kızı olan Uğur Kılıç Çakıcı ile fırtınalı bir evlilik yapmış, 20 Ocak 1995’te Uludağ’da kurşunlanarak öldürülmüştü.

Öldürülen eşi için kim aradı?

Çakıcı’yı sürpriz bir yakını aradı ve “Eski karının bir polis müdürü ve bir başkasıyla ilişkisi var” dedi. Çakıcı’yı şoke eden bu ikinci isim kimdi?

Cinayetin nedeni neydi?

Eşi Uğur Kılıç’ın Uludağ’da öldürülmesinin gerçek nedeni neydi? Şoke edici bu ikinci ilişkinin cinayette rolü var mıydı?

Türkiye’den nasıl kaçtı?

Yurt dışına neden kaçtı? Nereden ve hangi araçla sınırı geçti? Avrupa’da hangi ülkeye elini kolunu sallayarak tam 4 kez girdi? Nasıl yakalandı?

Yargıcın şok sözü neydi?

Çakıcı, gazetelere yansıyan ‘Devletimle hesaplaşacağım’ sözünü etti mi? Avusturyalı mahkeme yargıcının Çakıcı’yı kızdıran şok sözleri neydi?

MİT’çi Kozinoğlu-Yargıtay

ASALA operasyonlarına katıldı mı? MİT’le ilişkisi ne boyutta? Kaşif Kozinoğlu ve eski Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya’yı tanıyor mu?

Fotoğraf altı

Muammer Elveren Viyana Eyalet Mahkemesinde bekletilen Çakıcı ile görüştüğü binanın önünde Avukat Mustafa Avlağı ile

Son Kabadayı’yım

Çarşamba 13 Ekim 2004

Temmuzda Avusturya’da yakalanan Alaattin Çakıcı, Viyana’daki hücresinde Türkiye’ye gönderileceği günü beklerken Hürriyet’e çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çakıcı, eski eşi Uğur Kılıç’ın Uludağ’da 1995’te öldürülmesinden, MİT-Mafya ilişkisine, Türkiye’den kaçışına kadar birçok şeyi açık açık anlattı.

Kamp kurdular

ÇAKICI cezaevinde bulunduğu için kardeşi Gençağa Çakıcı da Viyana’da kamp kurdu. Ceza avukatı Mustafa Avlağı, cezaevinde tercümanlığını yapan Sırma Sağlam da, Gençağa Çakıcı ile birlikte Muammer Elveren’e Çakıcı’nın durumu ile bilgi verdiler.

İşte izin belgesi

Viyana Eyalet Cezaevindeki görüşme için sıkı kimlik kontrolü yapılıyor. Muammer Elveren bu izin belgesi sayesinde Çakıcı ile görüşebildi.

Gazeteci olduğumu gizledim

MUAMMER ELVEREN, Çakıcı röportajını yaptığını şöyle anlattı:
“Çakıcı ile görüşebilmek için 11 Ekim Pazartesi sabahı saat 08.00’deViyana’nın buz gibi havasında, kaldığım otelden çıkarak tutuklu olduğu Eyalet Mahkemesi Tutukevi’ne doğru yola koyuldum. Bir hafta süreyle kaldığım Avusturya’da Çakıcı ile görüşmek için gerekli girişimleri yaptım. Güvenlik kontrolü nedeniyle Viyana Eyalet Tutukevi’nden kimliğimin fotokopisini istemişlerdi. Her an gazeteci olduğum ortaya çıkacak ve görüşme suya düşecek diye heyecanla beklerken, belgemin imzalandığını ve ziyaretin yerel saatle 10’dan sonra gerçekleşeceğini öğrenince rahat nefes aldım. Çakıcıya da resmi görüşme başvurusunda bulunduğumu, avukatı aracılığıyla ilettiler. Alaattin Çakıcı Avusturya makamlarına benimle görüşebileceğini belirttikten sonra görüşme belgem imzalanıp bana ulaştırıldı. Artık yolu yarılamıştım ve tek korkum içeri girerken gazeteci olduğumun ortaya çıkması halinde, görüşmenin iptal edilebileceğiydi.
Viyana’nın 8’inci bökesindeki Landengericht Caddesi özerinde, devasa mahkeme ve tutukevini içinde barındıran binanın, kalınlığı 30 santimetreden fazla olan büyük demir kapısından içeri girdikten sonra, güvenlik bölümünde tepeden tırnağa arandım. Bütün ziyaretçiler yan yana oturarak normal tutuklularla görüşüyordu. Çakıcı özel mahkûm olduğu için bir süre bekledikten sonra iki polis gelip onları takip etmemi istedi. Geniş kulvarlardan sonra her tarafı resmi ve sivil polis kaynayan labirent gibi bir çok kilidi nöbetçili kapıdan geçtikten sonra 6’ncı kattaki Çakıcı’nın hücresinin bulunduğu bölmeye ulaştık. Görüşme odasının ortasında bir masa bulunuyordu. Bir tarafında ben ve bir polis yer aldık. Masanın diğer tarafına ise Çakıcı bir polisle geldi. Üzerinde son derece şık, Lacoste marka siyah bir mont, altında yine aynı marka beyaz bir tişört vardı. Açık renkli pantolonu ise takımı tamamlıyordu. Tokalaştıktan sonra sorularımı sormaya başladım.

ÇAKICI İLE VİYANA’DAKİ HÜCRESİNDE RÖPORTAJ

1 yıl önce de görüşmüşlerdi

1998’de Fransa’da yakalandıktan sonra Çakıcı dosyasını çok yakından takip eden Paris Temsilcimiz Muammer Elveren, yeraltı dünyasının ünlü ismi Alaattin Çakıcı ile Türkiye’den kaçmadan önce 2003’te bir araya gelmişti. Elveren bu görüşmede röportaj teklif etmiş, ancak Çakıcı sorunlarının çığ gibi olduğu gerekçesiyle reddetmiş ve uygun bir zamanda konuşma sözü vermişti. Elveren 1 yıl sonra Çakıcı ile hücresinde görüştü.

Devlete meydan okuduğunuz şeklinde haberler çıktı, Gerçekten meydan okunuz mu?

Kardeşim Gençağa, avukatım Mustafa Avlağı ve tercümanım Sırma Sağlaman getirdiği gazetelerde devlete meydan okuduğum, elimde şantaj kasetleri olduğu ve döndüğümde hesap soracağım şeklinde haberler okudu. Ben devletime meydan okumadım, başkasına da okutmam. Hele yabana bir ülke hakiminin önünde en büyük cezayı alacağımı bilsem bile ülkemi küçük düşürmem, öyle de yaptım, üst mahkemeye gitme ve siyasi iltica haklarımı kullanmadığım için hakimler de şaşırdı.

Hâkimin sözleri kanıma dokundu

Mahkemede hâkimin size karşı tavrı nasıldı?

-Mahkemede Hâkim Petar Seda’nın ‘Kürt ya da aşırı solcu olsan seni iade etmezdik, çünkü Türkiye’de işkence onlara yapılıyor fakat sen sağ görüşlü birisin sana işkence yapmazlar’ sözleri ile ‘Türkiye’de işkenceye tabi tutulman veya insan haklarına aykırı bir muameleye muhatap olman halinde Avusturya’nın Türkiye’deki diplomatik temsilciliklerine başvurarak yardım talep edebilirsin’ demesi  kanıma dokundu. Resmen Türkiye’yi Avusturya Büyükelçilik ya da konsolosluğuna şikâyet edebileceğimi söylüyordu. Bunu mahkemeyi dinleyen herkes duydu. Avusturya basını da yazdı.

Türk adaletine güvenimi söyledim

Sizin bu sözlere karşı tavrınız ne oldu?

-Bütün bunları dinledikten sonra sinirlendim ve geriye dönüp şu sözleri söyledim ‘Kararınıza itiraz etmiyorum, yasal hakkım olan üst mahkemeye de gitmiyorum. Türkiye’de bundan önceki hükumetlerde insan hakları ihlalleri vardı, ama şimdiki hükumet 1946‘dan bugüne kadar hiçbir hükumetin yapamadığı, demokrasi, bireyin temel hak ve insan özgürlükleri adına sessiz devrimler gerçekleştirdi. Ülkemin adli sistemi ve kanunlarına inanıyorum, Türkiye’ye dönüp kanunlar önünde yüzleşip devletimle hesaplaşmam lazım’ dedim. Bunu söylerken Türk adaleti ve kanunlarına olan güvencimi ifade etmek istedim. Ben hesabımı ülkemin hakimlerine vereceğim manasında konuştum. Maalesef haberlerde hakimin sadece Türkiye lehinde söyledikleri yazıldı. Ama aleyhinde söylediği sözleri mahkemeyi izleyen herkes duydu. Bütün bu konuşmalar mahkeme tutanaklarında da mevcuttur. Bunlar yazılmadı.

Mafya demesine kızıyorum

Kürtlere, solculara işkence meselesi Türk basınında yer almadı. Sizi sinirlendiren başka olay oldu mu?

-En çok kızdığım şeylerden biri, bana ‘Mafya’ denilmesi Mafya silah kaçakçılığı, uyuşturucu ve kara para ile uğraşır. Allah’ıma binlerce şükür, benim bu konularla yakından uzaktan ilgim yok. Zaten suçlandığım konular bellidir. Onun için diyorum ki, ben mafya değilim, kabadayıyım. Hatta iddia ediyorum, en son kabadayıyım. Zira gerçek kabadayı kalmadı. Eline silah alarak savunmasız insanları korkutan, uyuşturucu, silah kaçakçılığı yapan, büyüğüne saygı, küçüğüne sevgi göstermeyen kişiler mafyadır. Ben yaşı benden bir ay bile büyük olan kişiye ağabey diye hitap ederim. Halen annem bağırdığında cevap vermez, susar, siniri geçince sarılır elini öperim. Bu saygı, gelenek göreneklerimizde vardır. Kabadayı gücü ne olursa olsun düşmanı bile misafir gelse, o an husumeti bir kenara bırakır, ayağa kalkar en iyi şekilde ağırladıktan sonra gönderir. Kabadayı savunmasız insanlara korku salmaz, tam tersine yardım elini uzatır, ama ülkeyi soyanların haksız kara para kazananların korkulu rüyasıdır.

. . .

Karın seni bir kadınla aldatıyor

Eski eşiniz Uğur Çakıcı’nın öldürülmesi konusunda suçlanıyorsunuz. Bu konunun aslı nedir?

-Babası Dündar Kılıç, ben Amerika’dayken devamlı telefonla arayıp ‘Alaattin, eşin olmadık ahlaksızlıklar yapıyor, üst düzey bir emniyet yetkilisi ve bir kadınla ilişkisi olduğu dedikoduları ayyuka çıktı. Bu kadın hepimizi rezil ediyor. Buna bir çare bul, ne yapacaksan yap bu böyle devam edemez. Ya gel namusunu temizle, ya Amerika’ya yanına aldır, işi hallet ya da başka bir yolla bu sorunu çöz’ diyordu. Dündar Kılıç’ın bütün bu konuşmalarını ben kasete aldım. Hatta Uğur’a da dinlettim. Daha sonra Uğur’un yaptığı ahlaksızlıkları duyan bir arkadaşım onu Uludağ’da görünce silahı çekip vuruyor. Mahkemeye çıkıp itiraf edip cezasını da yedi zaten. Ben Kılıç Ailesi’ne iki kez iyilik yaptım. Onlara, birincisi kimliğimi, İkincisi de onurumu verdim. Onlar buna saygı göstermediler. Uğur Kılıç’la evlenirken benim için dünyanın en değerli kadını olan Rabia Sultan eşim Gönül’ü haberi olmadan boşayarak büyük haksızlık yaptım. Bütün bu yaptıklarıma rağmen Kılıç Ailesi bana saygı ve onur duyması gerekirken kıymet bilmediler, nankör çıktılar ve kalleşçe kardeşim Gençağa’yı sırtından vurdular.

Yeğen Çakıcı’ya gıyabi tutuklama

KARAGÜMRÜK Spor Kulübü Lokali’nin kurşunlanmasına ilişkin davada çıkar amaçlı suç örgütü elebaşısı olduğu öne sürülen Alaattin Çakıcı’nın yeğeni Başar Barış Çakıcı’nın da aralarında bulunduğu 3 kişi hakkında gıyabi tutuklama karan çıkartıldı. İstanbul 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu Cihan Çakıcı, Ömer Koç, Ahmet Çelik ve Okan Erünal katıldı. Ameliyat olduğu için duruşmaya katılmadığı bildirilen Başar Barış Çakıcı ile Müştak Çimenci ve Erdoğan Öner hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.

DEV RÖPORTAJ YARIN HÜRRİYET’TE

HÜRRİYET ALAATTİN ÇAKICI İLE VİYANA’DAKİ HÜCRESİNDE GÖRÜŞTÜ

KARIN SENİ BİR KADINLA ALDATIYOR

HÜRRİYET ÖZEL

13 Ekim 2004 Çarşamba

Alaattin Çakıcı anlatıyor

Dündar Kılıç Amerika’dan beni arayıp ‘Eşin olmadık ahlaksızlıklar yapıyor, bir polis ve bir kadınla ilişkisi olduğu dedikoduları ayyuka çıktı’ dedi.

Bana ‘Bu sorunu çöz’ dedi

Dündar Kılıç ‘Bu kadın hepimizi rezil ediyor. Buna bir çare bul, ne yapacaksan yap, bu böyle devam edemez. Ya gel namusunu temizle, ya yanına aldır, ya da başka bir yolla bu sorunu çöz’ diyordu.

Bir arkadaşım çekip vurmuş

Ben bu konuşmaları kasete aldım. Uğur’a da dinlettim. Daha sonra Uğur’un ahlaksızlıklarını duyan bir arkadaşım onu Uludağ’da görünce çekip vuruyor. Mahkemeye çıkıp itiraf etti, cezasını da yedi.

Solcu veya Kürt olsaydın

Çakıcı, Avusturyalı hâkimin “Kürt ya da solcu olsan seni iade etmezdik, çünkü Türkiye’de işkence onlara yapılıyor, fakat sen sağ görüşlüsün. Sana işkence yapmazlar” dediğini belirtti ve şöyle dedi;

Devlete meydan okumadım

Bana resmen Türkiye’yi şikâyet edebileceğimi söylüyordu. Bunu dinleyince sinirlendim ama gazetelere yansıdığı gibi devlete meydan okumadım. Ben devletime meydan okumadım, başkasına da okutmam.

Foto altı

Alaattin Çakıcı Uğur Çakıcı ile mutlu günlerinde

Alaattin Çakıcı ile eski eşi Uğur Kılıç mutlu bir beraberlik çiziyorlardı. Fakat Çakıcı ile Uğur Kılıç 4 Kasım 1994’te boşandı. Uğur Kılıç 20 Ocak 1995’te Uludağ’da kurşunlanarak öldürüldü.

Dündar Kılıç ihbar etmiş

Uğur Kılıç’ın babası olan yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden Dündar Kılıç 1999 yılında ölmüştü.

 YARIN NASIL VE NEDEN KAÇTI? MİT VE YARGITAY İLİŞKİLERİ

 . . .

 ALAATTİN ÇAKICI VİYANADAKİ HÜCRESİNDE KAÇIŞINI ANLATTI

ZODİAC’LA ALDILAR

Muammer ELVEREN

14 Ekim 2004

Yurtdışına çıkışım yasaklanmıştı, Yargıtay’ın aleyhte karar alacağını, bu kısıtlamadan da anlamıştım.

 YATLA RODOS’A GEÇTİM

Yurt dışına Antalya-Kemer’den çıktım. Yat kaptanı tura çıkmak için izin almaya gitti, ben yola 50 kilometre kadar uzakta bekledim. Bir Zodiac gelip beni aldı ve Rodos’a geçtiğim yata götürdü. Yunanistan, İtalya ve Fransa’ya gittim.

MİT’LE İLGİSİ YOKMUŞ

Kaşif Kozinoğlun’u hiç görmedim., telefonla da konuşmadım. Yargıdaki davam için MİT’ten yardım istemedim.  Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya gibi üst düzeye yükselmiş bir kişinin ilişkilerinde dikkatli olması lazım.

. . .

Kemer’den Zodiac’la aldılar

Türkiye’den neden ve nasıl, yani hangi yolla kaçtınız? Bu konuda çeşitli şeyler yazıldı çizildi. Artık tutuklandığınıza göre anlatmanızda bir sorun olduğunu sanmıyorum. Bunun doğrusu nedir?

Türkiye’deki yargılanmamı ve sonucunu herkes biliyor. Fransa’dan iade edilip, cezamı çekerek tahliye olduktan sonra 45 gün içinde yurtdışına çıkışımın sağlanması ve bunu yapabilmem için bana pasaport verilmesi gerekirken, bu yapılmadı.

‘Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ hükümlerine aykırı olarak yurt dışına çıkışımın yasaklanmış olması, aslında uluslararası hukuk kurallarının açık bir ihlaliydi. Yargıtay’ın aleyhte karar alacağını, bu kısıtlamalardan da anlamıştım.

Bu konuda bir haber çıkmayınca yurt dışına çıkmak için Antalya’ya, oradan da Kemer’e geçtim. Yat kaptanı tura çıkmak için izin almaya gitti, ben ise yola çıkmamız gereken yerden 50 kilometre kadar uzakta bekledim. Bir Zodiac gelip beni aldı ve Yunanistan’ın Rodos Adası’na geçtiğim yata götürdü.

4 KERE GİRDİM ÇIKTIM

 Hiçbir sorunla karşılaşmadan rahatlıkla Yunanistan’a girdim. AB ülkesi olduğu için oradan hemen İtalya’ya geçtim. Bir süre İtalya’da kaldıktan sonra Fransa’nın Marsilya Kenti’ne geçtim. Ardından yine İtalya’ya geçtim, oradan Avusturya’ya geldim, bu gidiş gelişler hiçbir problem olmadan gerçekleşti. Arabayla sınırları geçiyorduk. Fransa ve İtalya’ya tam 4 kez girip çıktım. Sonra Avusturya’dan yine İtalya’ya giderken, bunların Eco-Kobra birlikleri yolda çevirdi. Sonrası malum.

. . .

MİT’le hiçbir ilgisi yokmuş

Viyana’daki hücresinde Türkiye’ye iade edilmeyi bekleyen Alaattin Çakıcı, yurtdışına Kemer’den Zodiac botla kaçtığını anlattı. MİT’le hayatının hiçbir döneminde dolaylı veya dolaysız organik bağı olmadığını söyleyen Çakıcı, Kaşif Kozioğlu’yla da hiç konuşmadığını belirtti.

 Son derece önemli ve uzun bir soru.

Siz Türkiye’den çıktıktan sonra yapılan operasyonlarda üzerinizde çıkan yeşil pasaportun sahibi Faik Meral, ifadesinde, birlikte Paris’te ASALA’ya karşı çalıştığınızı söyledi. Aynı şekilde, gazetelere de konu olan buna benzer bir iddia daha var, o da şöyle: Yıl 1982. İsrail, Lübnan’ın Zahle Kenti’ndeki Ermeni kamplarına bir operasyon düzenleyeceğini Türkiye’ye bildiriyor ve arzu edildiği takdirde o zaman ASALA terör örgütü ile sorunu olan Türkiye’nin güvenlik birimlerinin bu operasyona katılabileceğini belirtiyor. Türkiye resmen böyle bir operasyona giremeyeceğini bildiriyor, ancak o yıllardaki MİT Operasyon Dairesi Başkanı Hiram Abas, operasyonu, sizin ve Abdullah Çatlı’nın da aralarında olduğu ülkücü bir gruba havale ediyor. Bunlar doğru mu? 

MİT’le ilginiz nedir?

Kamuoyunda sizin derin devletle ilginiz olduğu yönünde ağırlıklı bir görüş var.

Çakıcı: Bakın böyle söylentiler benim de kulağıma geliyor, hatta burada tutuklu olduğum sürece bu konular çok konuşulduğu için avukatım aracılığıyla kısa bir açıklama yapmıştım ama şimdi yine size söylüyorum. Benim hiçbir dönemde ve hiçbir zaman MİT ile dolaylı ya da dolaysız ne herhangi bir ilişkim ne de organik bir bağım olmuştur. Bunlar hep söylenti ve yakıştırmalardır. MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’u medyadan herkesin tanıdığı kadar tanıyorum, onunla da yakından uzaktan herhangi bir ilişkim olmamıştır. Onu da ne gördüm ne de birlikte oldum.

KOZİNOĞLU’NU TANIMAM

Kaşif Kozinoğlu’na gelince; hayatımda görmedim ve kendisiyle hiçbir telefon görüşmem de olmamıştır. Yargıdaki davamla ilgili de ne ondan ne de bağlı olduğu kurumdan hiçbir şekilde yardım istemedim, bu konuda bana bu çevreden kimsenin yardımı da olmadı.

MERAL DEĞERLİ BİRİ

Faik Meral’e gelince onu tanırım. Subay olan eniştem vasıtasıyla tanışmıştım. Kendisi devlete uzun yıllar hizmet etmiş değerli biridir. Onu severim ama biraz önce ifade ettiğim gibi, her ne kadar kamuoyunda böyle bir kanaat var ise de benim derin devletle, MİT’le, polisle asla bir bağlantım olmadı.

Eş, dost seçerken dikkatli olsun

Yargıtay başkanı Eraslan Özkaya’yı da tanımadığım gibi, herhangi birini araya koyup yardım da istemedim. Ona Hürriyet aracılığıyla yine sesleniyorum. Kendisi ülkemiz protokolünde ön sıralarda yer alıyor, kutsal bir görev yapıyor, yargı sadece bana değil herkese lazımdır. Böyle üst düzey makama kadar yükselmiş bir kişinin ilişkilerinde, eş dost seçmede çok dikkatli olması gerekir.

FAALİYETLERİYLE İKİ BAŞBAKAN DEVİRDİ

Avusturya basınında Çakıcı

AVUSTURYA basını Alaattin Çakıcı’nın iadesine geniş yer verirken ilginç haber ve yorumlar yayınladı. Der Standart Gazetesi, Türkiye’nin en çok aranan Baha’sı iade ediliyor’ manşetiyle verdiği haberinde, ‘Avusturya Çakıcı’ya veda edip Türkiye’ye devrediyor’ spotuyla şu görüşlere yer verdi:

“Avusturya, uluslararası mafyaya çok saygılı bir ülkedir ve aynı zamanda da bütün dünyada korkulan bir baba ile ilgili tereddüt durumunda beraat edebileceği bir ülkedir. Çakıcı mafya değil, aksine özgürlük savaşçısıdır. Siyasi alanda etki sahibi biridir. Bazı olayları açığa çıkarmak için yaptığı faaliyetler iki başbakan devirmiştir. Elindeki belgeler başkalarının rahatını bozacak niteliktedir. Almancadan tercümeyi beceremeyen biri yüzünden Çakıcı’nın mahkemede kullandığı akıllı sözlerin bir kısmı hâkimlere yansımadı.” Kronen Zeitung ise ‘Suçu ispat edilmemiş sanık’ başlıklı haberin­de, Çakıcı’nın “Ben siyasetin kur­banıyım” sözlerini kullandı.

Kurier Gazetesi de, ‘Baba hemen Türkiye’ye dönüyor’ başlıklı haberinde, Çakıcı’nın ülkücü bir baba ve Boz kurtların üyesi olduğunu yazıp “Üst düzey siyası çevrelerle ilişki içindedir” yorumunu yaptı. Gazele, Çakıcı’nın mahkemede bir devlet adamı edasıyla konuşup, Türkiye’ye dönmek istediğini söylemesinin ilgiyle karşılandığını yazdı.

OĞLUMLA İLGİLİ HABERLERE ÜZÜLDÜM

İşlerinizi oğlunuzun devralmasını istediğiniz yolunda haberler çıktı. Beni en çok üzen ve kahreden, 18 yaşındaki oğlum Ali’nin büyüdüğü için işleri devralmasını istediğim şeklindeki haberdi. Bu tamamen gerçek dışı bir haberdi, nereden çıktığını, kimin, niçin uydurduğunu da bilmiyorum. Oğlumun adını olaylara bulaşmasın diye elimden geldiğince uzak tutuyorum. Hayatımın büyük bölümü mahkeme, polis, cezaevi ve tehlikelerle dolu geçiyor. Kim oğlu için böyle bir hayatı ister. Ben oğlumu yurt dışında, devlete, insanlığa hizmet etsin diye okutuyorum. Şu anda yurtdışında üniversitede okuyor. 3 çocuk yetiştirdim. Kızım Aytül İngiltere’de sosyal bilimler ve insan hakları doktorası yapıyor. Evli olan diğer kızım Betül de Üniversite bitildi. Benim yaşadıklarımı ailemin yaşamasını istemiyorum onun için çocuklarımı olaylardan uzak tutmaya özen gösterdim.

Gazetelerde siroz olduğunuz yazıldı, sağlığınız nasıl?

20 kilo verdim ve Allah’ıma çok şükür sıhhatim de yerinde. Bu söylentilerin tamamen yalan olduğunu söylememe gerek yok.

5 AY SONRA TÜRKİYE’YE GETİRİLDİ

Çakıcı Bayrampaşa cezaevinde

15 Ekim 2004

Fransa’dan iade edildikten sonra serbest bırakılınca yurt dışına kaçan Alaattin Çakıcı, 5 ay önce kaçak yollarla gittiği Avusturya tarafından da Türkiye’ye teslim edildi. Çakıcı, İstanbul’a iner inmez götürüldüğü adliyede 6 ayrı suçtan tutuklanarak cezaevine konuldu. Avusturya’nın Graz Kentinde 14 Temmuz’da sahte pasaportla yakalanan ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandıktan sonra Viyana Eyalet Mahkemesi tarafından Türkiye’ye iadesi kararlaştırılan Alaattin Çakıcı, dün THY’ye ait bir uçakla Viyana’dan İstanbul’a getirildi. Güvenlik nedeniyle uçağın arka sırasından 6 kişilik yer ayrılan Alaattin Çakıcı, Viyana Havalimanı’nda yolculardan önce uçağa alındı. Atatürk Havalimanında ise yolcular indirildikten sonra çıkartıldı. Çakıcı için arka sırada ayrılan 6 kişilik
koltukta 5 polisin oturduğu bildirildi

 KELEPÇELERLE İNDİ

Terörle Mücadele, Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri ve özel tim tarafından uçaktan alınan Çakıcı, elleri kelepçeli olarak çıkarıldı. Gelişi bir polis kamerasınca sürekli görüntülenen Çakıcı, “akrep” adı verilen zırhlı polis aracına bindirilerek yoğun güvenlik önlemini altında Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne götürüldü. Sağlık kontrolünden geçirilen Çakıcı, buradan çıkarılarak nöbetçi olan İstanbul 14 Ağır Ceza Mahkemesi’ne götürüldü. Mahkemede Çakıcı’nın, “Karagümrük Spor Kulübü Lokali Baskını Davası” ve yurtdışına kaçışına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hakkında verilen gıyabi tutuklama kararları vicahiye çevrildi. Burada işlemleri tamamlanan Çakıcı daha sonra Sultanahmet’teki İstanbul Adliyesi’ne götürüldü.

AVUKATI: ÇELİŞKİ VAR

İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ne elleri kelepçeli olarak getirilen Alaattin Çakıcı’nın önce kimlik sorgusu yapıldı. Ardından eski eşi Uğur Kılıç’ın öldürülmesi, Tevfik Ağansoy’un öldürülmesi. Adil Öngen’in kurşunlanması ve Türkbank ihalesine fesat karıştırılması davalarından hakkında gıyabi tutukluluk hali vicahiye çevrildi. Çakıcı Bayrampaşa Cezaevi’ne götürülürken avukatı Şeyda Yıldırım, “Fransa’nın iade sözleşmesine göre bu suçlardan yargılanmaması gerekiyor. Ancak Avusturya Çakıcı’ya yargılama izni verdi. Bu çelişkiyi gidermeye çalışacağız” dedi.

 Foto altı

ÇOK SIKI KORUMA

THY’nin tarifeli uçağıyla İstanbul’a getirilen Alaattin Çakıcı, yolcuların uçağı terk etmesinden sonra polisler eşliğinde dışarı çıkarıldı. Apronda otomatik tüfekler taşıyan çok sayıda polis güvenlik önlemi aldı. Çakıcı havaalanından, gıyabi tutuklama kararının vicahiye çevrileceği adliyeye tıpkı 6 yıl önce Fransa’dan iade edildiği gün olduğu gibi, akrep adı verilen zırhlı araçla götürüldü. Çakıcı’nın muayene edileceği Adli Tabip’te araçtan indirilmesinden önce, onlarca polis aracın çevresinde güvenlik çemberi oluşturdu.

İKİ YIL ÖNCE TAHLİYE EDİLMİŞTİ

ALAATTİN Çakıcı, bundan önce de yurt dışında yakalanıp Türkiye’ye getirilmişti. Kırmızı bültenle aranan Çakıcı 17 Ağustos 1998’de Fransız Polisi’nin Nice’te düzenlediği bir operasyon sonucu sahte pasaport ve silah ile yakalanmıştı. Çakıcı’nın gözaltına alınması sırasında yanında Selçuk Ural-Canan
Yaka çiftinin kızı Aslı Ural bulunuyordu. Çakıcı, 1999 Haziranı’nda Fransa’ya sahte kimlik ile giriş yapmasına ilişkin cezası do­lunca kendi isteği ile Türki­ye’ye iade edilmiş ve Kartal Cezaevi’ne konulmuştu. Daha sonra Kandıra F Tipi Cezaevi’ne sevk edilen Çakıcı 2002 Kasım ayının sonlarında tahliye edilmişti.

 

4 AYRI SUÇTAN YARGILANACAK

KARAGÜMRÜK SPOR KULÜBÜ LOKALİ BASKINI Davası kapsamında verilen 3 yıl 4 aylık hapis cezası Yargıtay’ca onanarak kesinleşen Çakıcı, bu cezasının infazının tamamlaması için yaklaşık 6,5 ay cezaevinde kalacak Çakıcı, ayrıca şu dört suçtan yargılanacak:

 

TÜRKBANK DAVASI – Yasadışı yollardan yurtdışına çıkışının ardından “Türkbank ihalesine fesat karıştırmak” ve “Cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçlarından hakkında açılan davada da hâkim karşısına çıkacak

 

AĞANSOY CİNAYETİ – 28 Ağustos 1996’da Bebek’te düzenlenen silahlı saldırıda Tevfik Nurullah Ağansoy’un da aralarında bulunduğu 4 kişinin öldürülmesine ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinde “adam öldürmeye azmettirmek ’ten müebbet ağır hapisle yargılanacak.

 

ÖNGEN CİNAYETİ – Çakıcı, borsacı Adil Öngen’e yönelik 12 Mart 1997 tarihinde düzenlenen silahlı saldırıya ilişkin davada da, İstanbul 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak.

 

UĞUR KILIÇ CİNAYETİ– Eski eşi Nuriye Uğur Kılıç’ın, 20 Ocak 1995 tarihinde Uludağ’da öldürülmesi olayında azmettirici olduğu gerekçesiyle yargılanacak.

***************************

**************************

MUAMMER ELVEREN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir