IRKLAR MOZAYİĞİ SARAYBOSNA ve ALİYA İZZETBEGOVİÇ

26-izzet-begovic

IRKLAR MOZAYİĞİ BOSNA ve BİLGE KRAL İZZETBEGOVİÇ

MÜSLÜMAN‘ı Hırvat’ı ve  Sırp’ı ile ‘Tito dönemi Yugoslavya’sının en karmaşık dokuya sahip cumhuriyetlerinden Bosna Hersek’te bağımsızlık oylamasıyla başlayan olaylar bir türlü durmak bilmiyordu. Bağımsızlık ilanı ile bu birliktelik yerini gerginliğe hatta düşmanlığa bıraktı. Taraflar er geç yapılacak bir hesaplaşmaya silahlanarak hazırlanıyordu.

1992 yılının Mart ayı başında bağımsızlık için yapılan ‘Referandum’da Müslüman Boşnakların ve Katolik Hırvatlar’ın hemen hemen tümü ile Ortodoks Sırplar’ın ılımlıları yüzde 62,8 oy oranıyla bağımsızlığa “evet” dediler. Hırvatistan ve Slovenya’nın Yugoslavya federasyonundan tamamen kopmasının ardından Makedonya ve Bosna Hersek’in bağımsızlık istemesi Yugoslavya’nın en büyük cumhuriyeti olan Sırbistan’ı çileden çıkarırken ‘Bağımsızlığa karşı’ duran Bosna Hersekli Sırplar ise ayrı devlet kurduklarını ilan ettiler.

SİLAHLAR SIRPLAR’A ORDUDAN, HIRVATLAR’A HIRVATİSTAN’DAN, BOŞNAKLAR KARABORSADAN

Saraybosna’da kaldığım süre içinde halkın durmadan silahlandığına tanık oldum. O günlerde Sırpların Boşnak ve Hırvatlara karşı ordu tarafından silahlandırıldığı ileri sürülüyordu. Nitekim çıkan olaylarda Sırp militanların kullandığı silahlar federal orduda kullanılan silahların aynısı olduğu dikkatlerden kaçmıyordu. Hırvatları Hırvatistan silahlandırıyor ancak onların derdi  Müslümanlar değil Sırplar’dı. Müslüman Boşnaklar ise elde avuçla ne varsa silaha yatırıyor ve genellikle sokak çatışmalarında kullanılabilecek türde silah alıyorlardı. Bu silahların Alman malı olduğunu ve Almanya’nın Slovenya ve Hırvatistan’dan sonra Bosna Hersek’i de silahlandırdığı biliniyor. Benim gibi birçok gazetecinin gözleriyle gördüğü bu gıcır gıcır silahların el altından Bosna Hersek’e sokulduğu söyleniyordu. Bosna Hersek’te kaşınınca hemen kanayacak o kadar çok yara vardı ki, saymakla bitmez. Bu yazıda kendi görüşümden çok orada yaşayanların görüşlerini aktarmayı uygun buldum, böylece onların yaşadığı gerçekleri ve Bosna Hersek’i bekleyen tehlikeleri daha iyi kavramış olacağız.

İZZETBEGOVİÇ BENİ DEVLET BAŞKANLIĞINDA KABUL ETTİ

Bosna-Hersek’te 1 Mart 1992 den 14 Aralık 1995 tarihine kadar süren iç savaşta İzzetbegoviç, ülkesinin bağımsızlığa kavuşmasına önderlik ederken Saraybosna’da süren şiddetli çatışmalar sırasında beni Saraybosna’daki Devlet Başkanlığı binasında kabul ederek röportaj vermişti. 1990’lı yıllara girildiğinde ‘Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ içinde başlayan bağımsızlık hareketleriyle Özerk Cumhuriyetler birbiri ardına bağımsızlıklarını ilan etmeye başladı. Bosna-Hersek’te bu cumhuriyetlerden biriydi ve 1 Mart 1992’de yapılan referandumla bağımsızlığını ilan etti.

DEVLET OLARAK TANINMAYI BEKLİYORUZ

Referandumda halkın % 62,8’i bağımsızlık yönünde oy verdi. Ancak Sırplar Bosna-Hersek yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlara karşı savaş açarak katliam hareketi başlattı. Bağımsızlık ilanından tam bir ay sonra Saraybosna’da çatışmaların yoğun olduğu bir dönemde halkının ‘Bilge Kral’ olarak adlandırdığı Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı İzzetbegoviç‘le yaptığım görüşmeyi de içeren ve Hürriyet’te 3 gün tam sayfa yayınlanan ‘Irklar Mozaiği Bosna Hersek dosyası’ Röportajında İzzetbegoviç hala barış ümidini koruyor ve şöyle diyordu. “Referandum Bosna-Hersek’in durumunu tamamen değiştirmiştir. Tüm halkların katılımıyla gerçekleşen referandumda yüzde 64’te yakın evet oyu çıktı bu da hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir rakamdır. Analiz ve sonuçlar gösteriyor ki Sırp liderlerin boykot çağrılarına rağmen Referandumda Bosnalı Sırpların büyük çoğunluğu Bağımsızlık için “Evet” demiştir. Bu neticelere ve genel görüşe göre referandum amacına ulaşmış bu da Bosna-Hersek’in uluslararası alanda devlet olarak tanınmasının yolunu açmıştır. Şimdi artık Devlet olarak tanınmayı bekliyoruz.

 92-izzet-begovic

 ANLAŞMA OLMAZSA SEÇİME GİDERİZ

Avrupa Topluluğunun da Bosna-Hersek’i tanıma konusunu görüşmekte olduğunu ve olumlu cevap beklediklerini de kaydeden Devlet Başkanı İzzetbegoviç “ Sessiz, huzurlu, düzenli ve barış içindeki bir Bosna-Hersek, Avrupa’nın çıkarları için de önemlidir, huzursuzluk ve çatışma ortamından hem bölge hem de Avrupa zarar görür. Savaş haliyse bu bölgede Avrupa’nın çıkarlarını zedeler. Bu nedenle Avrupa Topluluğu’nun yanıtının olumlu olmasını bekliyoruz. Sırp lider Radovan Karadzic’in ileri sürdüğü ‘Kantonal Konfederasyon Sistemi’ halk tarafından destek görmedi. Eğer Sırp lider Karadzic bu isteklerinde ısrar eder ve anlaşma sağlayamazsak genel seçimlere gideriz.

İZZETBEGOVİÇ “BÜYÜK ANNEM ÜSKÜDAR’LI”

Farklı kültür ve farklı milliyetler bir ülkenin yüksek vasıfları ve değerleridir, Bosna Hersek’in konfederasyon olması işte bu yüksek vasıf ve değerlere aykırıdır. Halk parçalanmamış, paylaşılmamış bir Bosna-Hersek’i destekliyor. Bize gelince, Türkiye’den siyasi destek bekliyorduk ve bu desteği aldık. Türkiye’yle politik, ekonomik ve kültürel ilişkilerimizin en iyi şekilde bir işbirliği çerçevesinde yürüyeceğine inanıyorum. Türk halkı ile halkımız arasında köklü bir dostluk bağı var. Bakın mesela benim Büyük annem İstanbul Üsküdarlıdır, Yani benim çeyreğim Türk’tür. Bunu fırsat bilerek gazeteniz Hürriyet aracılığıyla bizi referandumdan önce tanıyıp manevi güç verdiği için Türk hükümetine ve Türk halkına sevgilerimi iletiyor yine teşekkür ediyorum” dedi. İzzetbegoviç öyle diyordu ama Türkiye’nin Referandumdan önce manevi güç vererek tanıdığı Bosna Hersek’e batılılar sırt çeviriyordu.

MİNİ YUGOSLAVYA GİBİ

Bu küçük ülke adeta “Mini Yugoslavya” Müslüman Boşnaklar, Ortodoks Sırplar, Katolik Hırvatlar, Ruslar ve diğer azınlıklar. Saraybosna’da sokaklar Anadolu’daki herhangi bir kentin sokaklarını andırıyor. Bağımsızlık ilanı ile bu birlikte­lik yerini gerginliğe hatta düşmanlığa bı­raktı. Taraftar er geç yapılacak bir hesap­laşmaya silahlanarak hazırlanıyor.

SIRP KATLİAMI VE ÇETNİKLER

Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlık mücadelesine destek olan Avrupa ülkeleri ve ABD,  Bosna-Hersek’i Sırp saldırıları karşısında yalnız bıraktı. Bosna-Hersek Müslümanlarını en çok sıkıntıya sokan da, Avrupa’nın üçüncü büyük ordusu Yugoslavya Federal Ordusu’nun Sırp katliam çeteleri Çetnikler ile hareket etmesi, onlara destek vermesiydi. Müslüman Boşnakların askeri desteği ve silahları olmadığı için çok can kaybına rağmen direnmeye çalıştılar. Sonuçta Sırplar Bosna-Hersek’in önemli kentlerini işgal ettiler ve bu işgal bir milyona yakın Boşnak Müslüman’ı göçe zorladı. Sırplar işgal ettikleri yerlerde hem katliam yapıyor hem de binaları yakıp yıkıyor özellikle camileri ve tarihi İslami eserleri hedef alıyordu.

BOSNA TİTO DÖNEMİNİN MİNİ YUGOSLAVYA’SI GİBİ.

Mart ayı başında gerçekleştirilen referandumdan sonra gerginliğin hüküm sürdüğü Bosna-Hersek Tito döneminin  ‘mini Yugoslavya’sı gibi tam bir ‘Irklar mozaiği’. Nedeni ise yeni bağımsız olan bu ülkede Boşnak (Müslüman), Sırp (Ortodoks), Hırvat (Katolik) ve çok azda olsa Rus ve diğer milletlerden halklar yaşıyor. Siyasal, sosyal ve etnik yapısı son derece karmaşık olan bu Cumhuriyet’te Müslümanlar çoğunlukta olduğu halde devamlı olarak haksızlığa uğrayan da onlar.  Bu Cumhuriyet’in Yugoslavya’dan kopmasına taraftar olan militan Sırplar olay çıkarmak için her türlü kışkırtmayı deniyorlar. Irk, Din ve Dil’in ayrı olduğu bu ülkenin çeşitli bölgelerindeki şehirlerde halklar yaşamlarını iç içe sürdürüyor. Ancak gelecek tehlikenin farkında olan halk durmadan silahlanıyor,

Müslüman halk Sırpların evlerine Yugoslav Federal Ordusu’na ait araçlarla silah dağıtıldığını gördüklerini iddia ediyor ve “Bizim elimizde babadan kalma tüfekler ve tabancalar var, mali gücü yerinde olan makinalı tüfek alabiliyor. Alamayanlar da bir olay patlarsa iman gücüne, sopaya ve kazma küreğe güveniyor. Sırpları Yugoslav Federal Ordusu, Hırvatları da Hırvatistan silahlandırıyor” şeklinde konuşuyorlar. Referandum sonrası bütün dünya basınına sanki bağımsızlıkla ilgili oy oranları nedeniyle olaylar çıktığı havası verildi. Aslında işin gerçeği tahrikten dolayı işlenen bir cinayetin referandum gününe denk gelmesinden başka bir şey değildi.

SARAY ADINA EN LAYIK ŞEHİR ‘SARAYBOSNA’

Evliya Çelebi ünlü ‘Seyahatnsme’sinde belirttiği gibi “Yeryüzünde ‘Saray’ adı verilen bir çok şehir var. Örneğin Anadolu’da  ‘Aksaray’, İran’da ‘Tabesaray’ ve Gürcistan ile Dağıstan arasında kalan ‘Şehirsaray’, Rumeli’de ‘Vizesaray’ ve diğerleri… Ancak bunların arasında ‘Saray’ adına en layık, en renkli, en canlı, en hayat kokan ve en çok tarihi eser taşıyan Boşnaklar’ın ‘Sarabosna’sıdır…” Evet… Her tarafı buram buram Türk kokan Saraybosna ….

Saraybosna‘da kentin tarihi alışveriş merkezi Başçarşıya’ da başlayan olaylar herkesin dilinde “Dehşet gecesi” olarak kalmış.

TAHRİK İÇİN MÜSLÜMAN MAHALLESİNDE SIRP DÜĞÜNÜ

saraybosna-bascarsiya

SARAYBOSNA TELEVİZYONUNUN OLAYLARI YATIŞTIRMA GAYRETİ

Sırp’ların nispet edercesine, Müslüman mahallesinde yaptığı düğünün olaysız bitmesi imkansızdı. Zira düğün korteji sırasında çıkan çatışmanın bir faciaya dönüşmesini Saraybosna Televizyonu’nun gayretli yayını önledi. Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç  ile Saraybosna Sırp’larının lideri Radovan Karadziç’i  bir telefon hattının  iki ucunda bir araya getiren Saraybosna Televizyonu, olaylı geceye bir çözüm için buluşmalarını sağlar. Bunu ‘geçici de olsa’ kabul eden İki lider Müslüman ve Sırp militanları yatıştırmaya çalıştılar ama… 

 . . .

Tek bir Sırp veya Hırvat’ın yaşamadığı ve tamamen Müslüman Mahallesi olan ‘Stari Grad (Eski Şehir)Belediyesi’ hudutları içindeki tarihi alışveriş merkezi Başçarşıya‘da belki de tarihinde ilk kez bir Sırp düğünü yapılıyor ve en az beş caminin ortasında bulunan geniş meydanda Sırplar iki papaz eşliğinde Müslümanlara tahrik edercesine düğün sonrasını kutluyorlardı. Görgü tanıklarına göre bir ara Sırp militanlardan biri Papazların yanına yaklaşıp elindeki Sırbistan bayrağını Papazlardan birinin eline verdi. Papaz da bir eliyle bayrağı sallarken diğer elinin üç parmağıyla Sırp çetecilerin zafer işaretini yaparak slogan atmaya başladı. Müslüman halk kendi mahallelerinde yaşanan bu olayı büyütmemek için dükkanlarından çıkmazken, aralarında daha önce polisçe aranan sabıkalı birinin de bulunduğu üç genç kalabalığın arasına daldı ve sabıkalı olanı aniden çektiği tabancasını bayrak sallayan Papazların üzerine boşalttı. Papazlardan biri olay yerinde ölürken, bir diğeri de ağır yaralandı. Ortalık birden kıyamet alanına döndü.

SARAYBOSNA’NIN 14 YERİNDE BARİKATLAR KURULDU

Bunun üzerine Saat 20.30 civarında silahlı ve yüzlerini siyah maskeyle kapatmış Sırp militanlar Saraybosna’da Müslüman ve Sırpların yerleşim merkezlerinin arasına 14 ayrı yerde barikatlar kurdu. Bu barikatlar Müslümanlar ile Sırpların yerleşim merkezlerini ayıran bölgeye kuruldu. Ancak Sırp militanlar devletin tramvayı, otobüsü ve halktan gasp edilen araçlarla yolları kapatıp terör estirmeye başladı. Caddenin ortasında otomatik tüfekli militanlar kımıldayan her şeye ateş ediyordu. O kadar ki atılan mermiler gökyüzünü aydınlatıyordu.  Radyo ve televizyonda halk sakin olmaya çağrılıyor ve dışarı çıkılmaması tavsiye ediliyordu. Televizyon haberlerinde Sırp militanların kurulan barikatlara yaklaşan Saraybosna Televizyonu kameramanının üzerine yaylım ateşi açıldığı ve delik deşik olan araçtan kameraman canını zor kurtarıyordu.

İZZETBEGOVİÇ VE KARADZİÇ BRİKATLARI KALDIRDI

Bu olaydan sonra Saraybosna Televizyonu akşam haber bülteninde telefonla Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç’e bağlandı. İzzetbegoviç, halkı sükûnete çağırırken tahriklere kapılmadan Sırp barikatlara karşı kurulan Müslüman barikatlarının kaldırılmasını ve halkan evine gitmesini istedi. Spiker İzzetbegoviç’e ‘Stüdyoya bağlı diğer telefonda Sırpların lideri Radovan Karadzic var. Bir çözüm için görmek ister misiniz?’ diye sorunca İzzetbegoviç Kabul etti. Evlerinden stüdyoya bağlanan liderler Bosna-Hersek Askeri Komutanlığına gitmeyi kararlaştırdılar. Televizyon daha sonraki haberlerde liderleri izledi ve görüşme sonrası ikisinin barikat yerlerine gidip iki tarafın militanlarını konuşup uzaklaştırdıktan sonra oraya asker ve polis yerleştirdiklerini duyurdu. Televizyonun liderleri halk önünde buluşturması belki de o gece yaşanması muhtemel büyük bir faciayı da önlemiş oldu.

SIRPLARIN GİZLİ SAVAŞ HAZIRLIĞI

Olaylarla ilgili görüşlerini aldığım ‘Slobodna Bosna-Hür Bosna’ gazetesi Yazı işleri Müdürü Senad Avdiç Sırpların aylardan beri olay çıkartmak için çeşitli provokasyonlara başvurduklarını ve Sırp halkının tümüne gizlice silah dağıtıldığının tespit edildiğini söyledi. Avdiç “Saraybosna polisi üç halktan oluşuyor. Sırp polis şefi Dragan Kijaç perde arkasında Sırp militanların barikat kurmaları işini organize etti. Sırp yetkililer aylardan beri hazırlık içindeler. Bakın şu elimde gördüğünüz raporda yazılı olduğu gibi daha 19 Aralık 1991 tarihinde Sırp halkına dağıtılan bildirilerde ‘Olağanüstü bir durumda bütün devlet, hükümet ve belediye çalışanları derhal işlerini terk edecek ve Sırbistan Demokratik Partisi’ne koşacaklardır. Herkes Parti merkezinde kendilerine verilen görevleri yapmak zorundadır. Sırp halkı böyle bir durumda Sırp ordusuna yardımcı olacaktır” deniyor. Bu açıkça savaşa hazırlıktır” dedi.

KARADZİÇ “KANTONAL KONFEDERASYON İSİTYORUZ”

Gerçekten de Avdiç’in elinde üzerinde ‘Top Secret No-104’ yazılı rapor “Bosna Hersek Sırp halkının olağan üstü hallerde çalışma ve organizasyon komitesi” başlığını taşıyordu. Senad Avdiç konuşmasına şöyle devam etti “Dört ay önce gazetemiz Sırp militanları ‘Çetnik’lerin Saraybosna’ya saldırı planını ele geçirmiş ve manşetten yayınlamıştık. O zaman ‘Sırp Demokratik Partisi’ başkanı Radovan Karadzic yaptığı konuşmada, Müslüman partisi S D A bağımsızlık için hazırlık yapıyor, eğer bunu yaparlarsa kendileri yok olacak. Biz üç etnik halk için Kantona1 Konfederasyon’dan yanayız, yani altı ay rotasyonla devredilen bir devlet başkanlığı sistemi istiyoruz. Eğer uluslararası alanda bu kabul edilmezse Bosna Hersek’te Kaos’un işareti olur. Ben sertlik yanlısı değil, gerçek bir demokratım. Bir Anayasa değişikliği yapılıp üç ayrı bağımsız kanton sistemi kurulursa kabul ederiz, hatta bir bölümü kuzeyde bir bölümü güneyde bir bölge bile olsa kanton merkezinden idare edilebilir. Bu şartlar altında bir Bosna-Hersek bağımsızlığından yanayız, tekrarlıyorum şartımız üç devlet başkanlı bir konfederasyondur” diyordu.

img422-koa

 OSMANLI DÖNEMİNDEN KALMA TARİHİ ESERLER

Camiler diyarı Saraybosna’da Türkler’ den kalma tam 77 tane tarihi cami var. 1537 yılında Bosna’da valilik yapan Sultan İkinci Selim’in torunu Gazi Hüsrev Bey adıyla 453 yıldır öğretim yapan bir Medrese, Cami ve dev bir kütüphane ile kapalı çarşı var. Bosna Hersek’in resmi dili Boşnakça‘da beş bine yakın Türkçe kelime var ancak ülkede Türkçe bilen yok denecek kadar az. Müslüman Boşnaklar ilk görüştüklerinde  ‘Merhaba’  ayrıldıklarında ise ‘Allaha Emanet’ diyorlar. Nüfusu 4 milyondan fazla olan Bosna Hersek’te resmi rakamlara göre yüzde 45 Müslüman (halka göre yüzde 55’e ulaşmış durumda) yüzde 32 Sırp yüzde 18 Hırvat ve yüzde 5 te Yugoslav’dır (Rus, Macar, Romen ve diğerleri). Saraybosna’da cadde ve sokaklarda sık rastlanan baş örtülü Müslüman Boşnak kadınlardan biri Türklükle bir ırksal olarak bir İlgilerinin olmadığını ancak dillerinde yaklaşık beş bin Türkçe kelime olduğunu söylüyordu. Örneğin Saraybosna’da her tabelada mutlaka bir Türkçe kelime bulmak mümkün. Boşnakların her köşe başında rastladığımız ünlü börekçilerinde ‘Burekdzinica Aksaraj’da olduğu gibi… Birde Müslümanların sesi ‘Radyo 99’ var. Aniden patlak veren kanlı olaylar sırasında aralıksız 48 saat yayın yaparak rekor kırmış. Tabii radyonun sadık dinleyicileri Boşnaklar…

 img426-kopya

Saraybosna’daki Gazi Hüsrev Begova Kütüphanesi arşiv sorumlusu Azra Kasumoviç’le de olayları görüştük. Azra Hanım Sırpların bu savaş hazırlıklarına karşı Müslüman halkın da silahlanmaya başladığını, zira Sırpların halka göz göre göre çeşitli çapta silah, hatta el bombaları dağıttığını belirterek şunları anlattı

MÜSLÜMAN HALK KORKU İÇİNDE

“Müslüman halk korku içinde, bizim mahalle tepededir. Dağın bir tarafında biz Müslümanlar diğer tarafında Sırplar var. Olayların olduğu gün aramıza barikatlar kurdular. Saraybosna içindeki büyük bina ve gökdelenlerde Müslüman ve Sırp halk karışık ikamet ediyor. Böyle olunca da oralarda kimin ne olduğu kolay anlaşılamıyor. Onun için bu büyük binalarda yaşayanlar daha az tehlikedeler. Biz ise rahatlıkla hedef olabiliyoruz. Gece bizim bölgeden onların bölgesine geçmeye korkuyoruz olayların olduğu gün Adnan Demiroviç adlı 19 yaşındaki akrabam, arkadaşıyla karşı tarafta kalmıştı. Barikatları aşıp bizim tarafa gelmek isterken Sırplar ateş edip hunharca öldürdüler. Arkadaşı da bir kaç yerinden yaralandı, ‘Bunlar Müslüman gebertin’ diye bağırıp ateş etmişler. Son iki ay içinde bizim bildiğimiz kadarıyla 27 Müslüman gencini çeşitli yerlerde öldürdüler.

SlRPLAR, MÜSLÜMANLAR’I YILLARCA EZDİ

Azra Kasumoviç, iki halk arasındaki sürtüşme’nin, tarihi sebeplerine de dikkati çekiyor “Bakın, Kosova’da da Sırplar, yıllardır Müslümanlar’ı eziyor, öldürüyorlar. Onlar, Yugoslavya’nın or­tasında bir Müslüman devleti kurulmasından, her za­man korktular. Arnavutlar başta olmak üzere, Türkler ve Boşnakların Sırbistan, Bosna Hersek ile Makedonya’daki nüfusu, altı milyonu geçiyor. “Hırvatlar’a gelince, Onların dostluğuna da gü­venilmez, sahtedir. Şim­dilik, bizimleymiş gibi gö­züküyorlar. Hırvatlar’la en büyük sürtülme, daha sonra meydana çıkacak. Hele Hırvatistan yerli yerine otursun, görününüz o zaman Hırvatları”

Gerçekten de daha sonra büyük sorun çıkarta­cak Hırvatistan sınırındaki bölgelerde, Hırvat nüfus Livno’da yüzde 72. Tomislavgrad’ta yüzde 87. Ljubuşkide yüzde 93, Çıtluk’ta yüzde 99. Liştica’da yüzde 99. Posuşje’de yüzde 99 ve Grude’de de yüz­de 99.

Azra Kasumoviç de, İki etnik dağılım üzerinde duruyor: “Ben size sorayım, eğer güçlü bir devlet olmazsak ki Sırplar bölmeye çalışıyor, Hırvatlar halkının bu kadar yoğun olduğu ve sını­rındaki bu kentleri, topraklarına katmak istemeyecek midir? Bence, böyle dü­şünmemek biraz saflık olur. Bütün bunların dışın­da,  ‘Neum’ bölgesi gemile­rin yanaşmasına müsait olmadığı için, Bosna Hersek Cumhuriyeti, Hırvatistan Cumhuriyeti ile Yugoslavya çerçevesinde oldukları zaman bir anlaşma yaparak, şimdiki Hırvatistan toprakları içinde bulunan Ploça kentinde 3 milyar dolarlık bir yatırım yaparak, dev bir liman ve tesisler yaptırmıştı. O zamandan beri, o bölgeyi Bosna Hersek kullanıyor, şimdi Hırvatistan bağımsızlığına sahip ayrı bir devlet oldu. Siz zanneder misiniz ki, aynı durum devam edecek? Kesinlikle yapılan yatırımların üstüne yatacaklardır. Anlayacağınız, Sırp bölgelerinde de fitili ateşlenmemiş bir bomba duruyor. Bundan dolayı, bizimle hakiki dost olamazlar diyorum. Sırplar. Bosna Hersek’te, hem kuzeyde hem de güneyde, bazı kentlerde çok yoğundurlar. Onlar da o bölgelerin peşindeler.”

BOSNA ADETA BİR CEPHANELİK

Hırvatlar zengin değil  ama onlara yardın yağıyor… Sırpları ordu silahlandırıyor… Yoksul Müslümanlar ise , nereden silah bulursa alıyor… Bosna Hersek’te herkes silahlı 

Azra Kasumoviç Müslüman halkın silahlanmaya mecbur olduğunu, herkesin evinde tüfek ve tabanca bulundurduğunu belirtiyor “Biz, bir tüfeği bin mark (yaklaşık 3,8 milyon lira) bulabiliyoruz. İyi mi, yoksa kötü mü olduğunu, bilmiyoruz. Çünkü mecburuz. Biz de bomba, top, roketatar almak istiyoruz, ama imkanımız yok. Çünkü Müslüman halk yoksul insanlarımızın çoğu işsiz… Hırvatlar zengin değil, ama onlara yardım geliyor. Sırpları da ordu silahlandırıyor, anlayacağınız, Bosna Hersek tam bir cephanelik.”

Aslında, bölgede kaldığım yaklaşık iki hafta içinde kiminle konuştuysam gerginlikten söz ediyor ve bunun her an patlayabileceğine inanıyor. Bir gün Çaplina’da, bir gün Mos tar’da bir gün Bosanski Brod’da çatışmalar çıkıyor. Tedirginlik had safhada, insanlar patlamaya hazır bomba gibi.

Saraybosna’da Müslüman halk arasında “Sırplar daima toprağın üstüne, toprağa ve toprağın altına sahip olmak isterler” diye bir tabir var. Halk “Sırplar, yıllarca tepemize çıktı, yıllarca bizi sömürdü. Sovyetler Birliği bile işin peşini bıraktı ama Sırplar hâlâ vazgeçmiyor” diyor Azra Kasımoviç ve “Bütün engellemelere rağmen, dünya Müslüman ülkelerden korksun, rüyalarına bile giren Osmanlı İmparatorluğu hayali, er veya geç değişik bir biçimde ayrı ayrı bağımsız devletlerle güçlenerek onları dize getirecektir” diye konuşuyor.

KOSOVA VE MAKEDONYA, OLAYLARA GEBE

saraybosna-parti-liderleri

Bosna Hersek’te Müslümanların kurduğu SDA partisi sözcüsü İrfan Ayanoviç, bölgenin yakında olaylara gebe ve bu çözülmenin Yugoslavya’nın parçalanmasının doğal bir sonucu olduğunu belirtiyor.

“Şimdi, Bosna Hersek’te yakında, hatta birkaç ay içinde Kosova ve Makedonya‘da olaylar çıkacaktır; bu Yugoslav krizinin bir sonucudur. Sırplar etnik baz üzerine kurulmuş kantonal bir konfederasyondan bahsediyorlar. Bu ortaçağ sistemidir, sivil Avrupa için kabul edilebilir bir yanı yoktur.”

Evet… Bosna Hersek te duru böyle. Gerçek şu ki Müslümanlar Hırvatlar ve Sırplar sessizce silahlanıyorlar. Müslüman yöneticiler şimdiki sınırlarıyla bağımsız bir Bosna Hersek devleti kurmak için çabalıyorlar.

Şimdilik, Hırvatlar, Müslümanların bu girişimini destekler gözüküyor; Sırplar ise, buna yanaşmıyor ve “Kantonal Konfederasyon” istiyorlar. Özetle, bugün Bosna Hersek, yarın Kosova, sonra da Üsküp’le problem çıkarsa, hiç şaşmamak gerekir. Daha önce Yugoslavya içinde birbirleriyle rahat ilişkiler sürdüren Müslümanlar ve Türkler, şimdi bağımsızlık hareketleriyle oluşan sınırlarla kendilerini bir nevi birbirinden kopmuş hissediyorlar.

Bu da Müslüman halk arasında Bosna Hersek’ten başlayarak Karadağ Cumhuriyeti Sırbistan ve Makedonya Cumhuriyetinin bir bölümünü içine alan, büyük bir “Müslüman ve Türk halkları Cumhuriyeti” düşlüyorlar. Düşlüyorlar dedim, zira onlar da bu düşüncelerinin şimdilik, çok zor gerçekleşebileceğini biliyorlar. Bu bölgelerde son derece değerli eserleri içeren bir Osmanlı tarihi yatıyor, Eğer Hırvatistan türü bir çatışma veya savaş çıkarsa bu tarihi değerleri korumak çok zor olacak. Bunu Yugoslav Federal ordusunun, tarihi Dubrovnik kentine yaptığı saldırılar sırasında gerçekleştirdiği tarih katliamından, rahatlıkla anlayabiliyoruz.

BOSNA HERSEK’te kiminle konuşursanız konuşun Müslümanlar, halklar arasındaki uçurumun her geçen gün daha büyüdüğüne inanıyor. “Yugoslavya parçalanmadan önce, Müslümanlar arasındaki ilişki daha kolaydı Şimdi aramıza sınırlar konacak, yani bizi bölecekler” diyor ve ekliyorlar. “Batı, bu bölgede güçlü bir Müslüman devleti istemez; onları Osmanlı İmparatorluğunun hayali bile korkutuyor.  Sırplar da, Hırvatlar da, Batı da, Amerika da Müslümanları sevmez; bizi hiçbir zaman sevmediler ve sevmeyecekler. Politik oyun peşindeler, en büyük emelleri ise, Müslümanları bölüp ellerinden kuvvetlerini almaktır…” Ancak. Müslümanların sorunlarının, politik yollarla halledilebileceğine hiç kimse ihtimal vermiyor “Bakın, şimdi söylüyoruz, her zaman da söyleyeceğiz, Müslümanların problemleri çözülmeyecek” diyorlar. Devlet Başkanı Aliya İzzebegoviç ise, şimdiki sınırlar içinde yaşayan halklarla Bosna-Hersek’i ‘Bağımsız’ yapma fikrine bile karşı çıkıldığına dikkat çekiyor.

. . .

Siyasi Partiler

Demokratik Eylem Partisi (SDA)- İzzetbegoviç’in partisi

Sırp Demokrat Partisi (SDS),- Radovan Kardziç’in partisi

Hırvat Demokrat Birliği Bosna-Hersek (HDZ BiH)-Hırvat milliyetçi parti

Sosyal Demokrat Partisi (SDP)

Sırp partisi Demokrat Halk Birliği (DNS)

Hırvat Demokrat Birliği 1990 (HDZ 1990)

Bağımsız Sosyal Demokratlar Birliği (SNSD)

. . . Saraybosna ile ilgili yazılarımın linkleri-Okuyalım

http://muammerelveren.com/2019/09/unutamadigim-saraybosna.html

  • * * *

http://muammerelveren.com/2019/10/saraybosnada-unutamadiklarim.html

  • * * * İşte o günlerden görüntüler

 

 

 

 

 

 Hürriyet’te köşe yazısı olarak yayınlanan yazımın İnternet linki: http://www.hurriyet.com.tr/aliya-izzetbegovic-ve-saraybosna-36278268

**************************

**************************

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir