ÇAKICI: ŞİFRE ROBİN HOOD, SAHTE PASAPORTLAR, BAĞIŞLAR

Şifre Robin Hood

12 Ekim 1998 Pazartesi

Türk basınında kasetleri ortaya çıkaran gazeteci Muammer Elveren, Alaattin Çakıcı ile ilgili şimdiye kadar çıkan en müthiş dosyayı açıyor.

Polis, kırmızı bültenle ararken; Çakıcı, Türkiye ve Avrupa’da 2,2 mil­yon dolar yardım dağıtıp, devlet kuramlarından teşekkür beratı almış.

Her şeyi Hürriyet e anlattı

Tam elli gündür Çakıcı dosyası üzerinde çalışan Elveren, Çakıcı’nın gizli yardım kasasım ortaya çıkardı. Bütün kasetlerde “Fatma Abla” adıyla anılan esrarengiz kadın, Hürriyet’e her şeyi anlattı.

Belgeleriyle kaydetti

Esrarengiz Fatma Abla Çakıcı’nın gönderdiği paraları Türkiye’de bazı kurum ve kuruluşlara dağıtıyordu. Ancak bunu yaparken bu kurum ve kuruluşları defterine yazarak, belgesiyle kaydetti.

Yurtdışında kimlere gitti

Muammer Elveren ayrıca, Alaattin Çakıcı’nın yurtdışında para dağıttığı kişi ve kuruluşları da tek tek buldu. Bu kişi ve kuruluşlardan Çakıcı’ya gelen imzalı teşekkür mektuplarım ele geçirdi.

Yüzünü yarın göreceksiniz

Çakıcı’nın pek çok kasetinde Fatma Abla’ adı geçiyordu. Bunun bir kod ad olduğu sanılırken. Hürriyet onu buldu ve konuştu. Fatma Abla’nın yüzünü bugün gizliyoruz, ancak fotoğrafını yarın tümüyle açacağız

Muammer Elveren ’in açıklayacağı üçüncü müthiş dosya ise Alaattin Çakıcı’nın yurtdışında kullandığı sahte pasaportlar oldu.

 

NELERİ AÇIKLIYORUZ                    

Varan 1

Çakıcı’nın gizli yardım kasası Fatma Abla

-Çakıcı’ya “Robin Hood” deyip onun Türkiye’ye gönderdiği paraları dağıtan Fatma Abla kimdi?

-Fatma Abla kimlere kaç milyon dolar dağıttı?

-Çakıcı’ya hangi kuruluş teşekkür beratı verdi?

-Hangi kaymakamlık ona teşekkür mektubu verdi?

-Fatma Abla kimlere kaç para dağıttı ve kaydetti?

Varan 2

Çakıcı’nın yardım ettiği Türkiye düşmanı Papaz

-Alaattin Çakıcı hangi ülkede, hangi şehirde, kimlere ne kadar paralar verdi?

-Yunan – Rum Ortodoks Kilisesi ne gönderilen binlerce doları kim aldı?

-Çakıcı’ya teşekkür mektubu yazan Türk düşmanı papaz kimdi?

Varan 3

Çakıcı’nın sahte pasaportlarının listesi.

-Çakıcı’nın kaç pasaportu vardı? Nerelerden aldı?

-Hangi pasaportla nereye gitti, hangi vizeleri

Bu müthiş uluslararası gazetecilik olayını yarından itibaren Hürriyet’te okuyacaksınız

 

600 milyar dağıttı

13 Ekim 1998 Salı     

Polis, kırmızı bültenle ararken; Çakıcı, Türkiye ve Avrupa’da 2,2 mil­yon dolar yardım dağıtıp, devlet kuramlarından teşekkür beratı almış.

“En güvendiğim kişi sensin”

Asıl mesleği emlakçılık olan 59 yaşındaki Fatma Uçan, yıllar önce bir alım satım sırasında tanıştığı Çakıcı’nın 1,5 yıl Önce “En güvendiğim kişi sensin” diyerek kendisini telefonla aradığını söyledi ve şöyle devam etti:

 ‘ Kendimi fakirlere adadım”

“Çakıcı ‘Ben artık kendimi fakirlere adadım, fakirleri sen tanıyorsun, bağışlarımda bana yardımcı ol. Her ay 500 kurban kesip yoksullara dağıt, ben bunun için sana ayda 50 bin dolar yollayacağım’ dedi.”

 Adı Robin Hood’a çıkıyor

“Çakıcı, yardım dağıtılırken adını kullanma mı istemiyordu. Ama ben her şeyin belgesini tutuyordum. Bir süre sonra yardım alanlar arasında adı ‘Robin Hood’a çıktı. Fakirler koydu bu ismi ve aramızdaki şifre buydu.”

 Koyun, para, araba, önlük

Yardımlar kurbanla sınırlı kalmadı; özürlü arabasından önlüğe kadar değişik şekillerde yapıldı Fatma Abla’nın bu 1,5 yıl içinde dağıttığı yardım miktarı, 1,2 milyon doları buldu.

 Polis ararken, berat alıyor

Polis kırmızı bültenlerle tüm dün ya da Çakıcı’yı ararken, başta Darülaceze olmak üzere kaymakam­lıklar, okullar, muhtarlıklar gibi devlet kurumlan ona yardımları için teşekkür beratı verdi. • 7’de

 

Çakıcı kime, ne verdi?

Şişli Etfal Hastanesi 50 bin dolar

 

Darülaceze 50 hasta arabası
Darülaceze 800 eşofman
Bayrampaşa Cezaevi 111 a d el koç
B.Çekmece Yel. Yurdu 2 milyarlık karyola
Hürriyet Mah. Muhtarı 70 parça et
Vakıflar İmareti 84 kilo et
Allı Nokta Kor. Vakfı” 15 milyon lira
Sarıyer Atatürk İlk.ok Okulu Önlük, çanta vs.

İşte Çakıcı’nın Fatma Ablası

Dolarlar gazeteye sarılı gelirdi

Çakıcı’nın yardım meleği Fatma Uçan Paraları bana gönderirken, telefon açıp. Birisi para getirecek’ diyordu Ve her seferinde farklı bir kişi bazen 50. bazen 70, bazen de 80 bin dolan gazete içinde getirerek Abim gönderdi’ deyip gidiyordu diyor.

Çakıcı’nın bağış dosyası- 1

Polis arıyor, devlet teşekkür ediyor  

Alaattin Çakıcı kasetleriyle Türkiye gündemini sarsan Paris temsilcimiz Muammer Elveren, ünlü kabadayının bilinmeyen bir yönünü daha günışığına çıkardı. Meğer Çakıcı adı ‘Robin Hood’a çıkacak kadar yardımsevermiş. Son 1,5 yılda yurtiçi ve yurtdışında yaptığı yardımların tutarı 600 milyar TL. İşte Elveren ’in kaleminden farklı bir Çakıcı.

ÇAKICI, Beyaz saçlı dedin de, şu Fatma Abla’nın çocuğunu işe koy.

EVCİL: Koyacağım… Yani şu işler ters gitti. Ben ona söz verdim… Eylülün başında başlatacağım O kadına çok ayıp oldu… Ben… O iş Bankası işi üzerime gelince böyle hiç ilgilenemedim o kadınla… Gidip soramadım da. Ama muhakkak ben onu arıyacam ve çocuğuda şey yapıcam. O kadın benimle çok ilgilendi, çokta sevdim ben o kadını. Alevilere verip veriştiriyordum, ulan Allah kahretsin. ‘Bende Aleviyim’ demesin mi bana… Sonra anladım o bunun için şey yapıyormuş.

ÇAKICI: Fatma Ablayı Ordu çingeneleri çok sever. Dörtte anlıyor musun?, Orhan arkadaş Esat’ı arayacak, misafirleri ona teslim et diyecek Esat… Ben de akşamleyin seni arayacağım.

EVCİL: Tamam

 .  .  .

Evet… Bu konuşmalar geçtiğimiz günlerde yayınlanan kasetlerden birinde Alaattin Çakıcı ile yakın dostu Bursalı zeytin kralı Erol Evcil arasında geçiyordu. Peki, kimdi bu Fatma abla? Gerçek bir isim miydi, yoksa diğer konuşmalardaki gibi bir şifre miydi? Sanırım benim gibi büyük çoğunluk bunun şifre olduğunu düşündü. Ancak Fatma Uçan gerçek bir isimdi ve Alaattin Çakıcı ismini şifresiz söylemekten kaçınmamıştı

KiM BU FATMA ABLA?              

Üzerinde 50 günden fazladır çalıştığım Çakıcı dosyasıyla ilgili olarak yaptığım araştırmalar sırasında, Fransız yetkililerin elinde bulunan bazı belgeleri. ‘Görme’ imkânına sahip oldum Fransız yetkililer bunların bazılarım sadece görebileceğimi, ancak not alamayacağımı, bazılarının bazı bölümlerinden not alabileceğimi, bazılarının da gerekirse kopyalarını verebileceklerini belirtiyorlardı. Görebileceğim, ancak not alamayacağım belgelerde Çakıcı’nın savunması için hazırlanan ifadeler, tanıdığım ve tanımadığım bazı isimler, Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden adlarını bildiğim ve bilmediğim kişilerin Çakıcı’ya gönderdikleri mektuplar Fransızcaları eklenerek ‘Çakıcı Dosyası’na konmuştu. Bu belgelerde, görüp de not almamam gerekenlerden aklımda kalanlarını yazmak çok zordu. Çünkü merakımdan çoğunu süratle okuduğum için sonunda aklımda birkaç satırdan başka bir şey kalmadı. Zaten aklımda kalsa bile belgesini almadan bu konularda bir şey yayınlamak benim gazetecilik anlayışıma da konunun hassasiyetine de uygun değildi.

Dosyada kopyalarını alabileceğimi belirttikleri belgelerin büyük bölümünü Alaattin Çakıcı’nın dünyanın çeşitli bölgelerinde yaptığı bağışlar oluşturuyordu. Çakıcı Türkiye dışında olduğu yıllarda hemen hemen dünyanın birçok ülkesine gitmişti ve bu gittiği yerlerde yoksul ve kimsesiz çocuklara, Özürlülere, kilise yemekhaneleri­ne ve körler yurtlarına yüzbinlerce dolara varan bağışlar yapmıştı. Bu yardımları belgeleriyle yazımızın bundan sonraki bölümlerinde yayınlayacağız.

AYŞE HANIM’LA MI GÖRÜŞÜYORUM?

Okuyup bazı bölümlerinden not alabileceğim belgelerin birinde adı geçen Fatma abla İstanbul’daydı ve onunla da görüşmem gerekiyordu. Herkesin peşinde olduğu Erol Evcil röportajını yapmıştım. Diğer özel haberlerde yaptığımız gibi Genel Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök’le konuştuk, hemen İstanbul’a gelmemi istedi. Uçağa atladığım gibi İstanbul’a geldim. Evcil röportajından hemen sonra Fatma ablanın telefonunu çevirdim. Hiç tanımadığım bu hanıma Fransızlardan fotokopilerini aldığım Çakıcı’nın çeşitli ülkelerde yaptığı yardım belgelerini göstererek onunda adına “Türkiye’deki yardımlar” notu bulduğumu söyledim İlk telefon ettiğimde heyecandan olsa gerek Fatma abla yerine “Ayşe hanımla mı görüşüyorum?” demişim. 0 da “Hayır bu telefon benim ama isim yanlış” diyerek kapattı. Biraz bekleyip notlarıma bakarak ikinci kez denedim, bu kez Fatma abla deyince. “Evet, benim” cevabını verir vermez durumu anlattım ve kendisiyle mutlaka görüşmem gerektiğini belirttim. Kabul etmişti, hemen fırladım ve Hürriyet Gazetesi tesislerinin bulunduğu Güneşli ’den yaklaşık bir saatlik mesafedeki bir semtte bulunan evine gittim. Bana anlattıkları yan sütunlarda

HER YERE YARDIM YAPMIŞ

Çakıcı, Fatma ablanın anlattığına göre, yaklaşık 1,5 yıllık bu süre içinde Türkiye’de Fatma abla aracılığıyla 1,2 milyon dolar dağıttı Kendisi yurtdışında olan Çakıcı, her ay en az 50 bin doları Fatma Uçan’a yolluyordu. Rakam bazen 70 bazen de 80 bin dolara çıkıyordu. Aynı sürede yurtdışında dağıtılan para miktarı da 1 milyon doları buldu. Yani Çakıcı yurtiçi ve yurtdışında yaklaşık 2.2 milyon dolar (600 milyar Ura) dağıtmıştı. Sadece koyun değil, eşya, özürlü sandalyesi, yatak, önlük ve para olarak değişen bu yardımlarından ötürü İstanbul’daki Darülaceze kurumu Çakıcı’ya teşekkür beratı verdi. Aralarında Bayrampaşa Cezaevi ve Şişli Etfal Hastanesi gibi resmi kurumların da bulunduğu pek çok kuruluş Çakıcı’dan alınan yardım için belge düzenledi.

50 kamyon kömür yeter mi abla?

O FATMA abla (Uçan) Alaattin Çakıcı’yı anlatmaya devam ediyor.

“Bu mesuliyeti bir iş olduğu için, yardımları Alaattin’in yaptığını söylüyordum, çünkü herkes benim bunları yapacak durumda olmadığımı, nasıl bir şekilde yaşadığımı biliyordu. Bu nedenle belgeleri onun adına alıyordum. Ben bu işi belgeli yaptım. Bunlar mesuliyetli bir iş, para işi, çünkü o isminin duyulmasını istemez ve duyarsam üzülürüm diyordu. Ben bu bağışları fakirleri mutlu etmek için yapıyorum diyordu, ben bunu vatandaşlara anlattığımda onun adına belge veriyorlardı ve bu davranışından dolayı da halk arasında adı ‘Robin Hood’a çıkmıştı.

Fakirlere her ay 50 koyun

FATMA abla adı bir şifre ya da kod değildi Emlakçılıkla uğraşırken 10-12 yıl kadar önce Çakıcı ev bakmaya gelince tanışıp güvenini kazanmış. Arsa, ev alınıp, satılmış, dostluk pekişmiş ve sonra da Çakıcı yurt dışına kaçınca ilişki kesilmiş Dört yıl kadar önce Çakıcı yurt dışından aramış ve kendisine para göndermek istediğini, bu paralarla da fakir fukaraya, ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere her ay 500 koyun kestirmesini istemiş. Çakıcı bu bağışları Allah rızası için yapmak istediğini, onun için adının verilmemesini, sadece ‘Hayırsever bir vatandaş’ diye kurbanları dağıtmasını isteyerek. ‘Sen de emeğinin hakkını al demiş. Fatma abla da sevap olduğu için hem hayır duası alırım, hem de ben de sebeplenirim düşüncesiyle kabul etmiş. Olayı bir de Fatma Abla’nın ağzından dinleyelim:

ÇOCUKLARI GİYDİR

Alaattin Çakıcı’yla emlakçılık yaparken tanışmıştık. 10 yıl kadar evveldi, emlak meselesi için gelmişti. İşlerini istediği gibi yapınca güvenini kazanmıştım, ahbaplığımız öylece devam etli. Daha sonra yurt dışına gitti bir daha da görmedim. Bundan 1,5 yıldan fazla bir süre önce ki, bu tarih size verdiğim belgelerde var. Bana telefon açarak. “En güvendiğim kişi sensin. Sen fakir aileleri çok iyi tanıdığın için yapmak istediğim bağışlarda bana yardıma olmanı istiyorum. Bu bağışlar her ay devam edecek. Ben artık kendimi fakirlere adadım Bundan sonra hayır işleri yapmak istiyorum. Koyunların fiyatını öğren” dedi. Ben koyunların fiyatını Türk parası söyledim, o tanesini fazlasıyla 100 dolar olarak hesapladı ve her ay 100 kurban kesip, yoksullara, ihtiyaç sahiplerine dağıtmamı istedi. Yakalanmadan 15 gün öncede bana telefon etti ve ‘Fatma abla sana para göndereceğim, ne kadar fakir çocuk varsa giydir’ dedi. Son gönderdiği paralarla alınan bağışlar da yakalandığı güne kadar yerlerine dağıtıldı. Okullar açılmıştı, kayıt zamanıydı bana ‘Hali vakti yerinde olmayan, yoksul çocukların önlüklerini, ayakkabılarını, çanta, çorap, iç çamaşır ve çoraplarıyla başka ihtiyaçları varsa karşıla, bu çocuklan tepeden tırnağa donat’ dedi. Bana. ‘Bu yardımları bir hayırsever yapıyor’ diyerek dağıtmamı istedi ve ‘Bunu Allah rızası için yapıyorum, kimsenin de bilmesini istemem’ diyordu ama ben aldığım her şeyin hesabını tutarak belgelerini alıyordum. Okul müdürleri ve muhtarların yardımıyla her okuldan 50 fakir çocuk seçerek, giydirdik. Kamyonlarla bu dağıtımı yapıyorduk. Alaattin Çakıcı bana telefon edip, ne yaptığımı sorarken. Sen dağıttıkça bu çocukların cıvıltıları kulaklarımda çınlıyor, o fakirler giyindikçe, yedikçe içtikçe ben burada mutlu oluyorum’ diyordu. Alaattin vatanına, milletine, askerine, polisine çok bağlı bir insan. Atatürk için, milleti ve memleketi için canını veren bir insan…

REKLAMIMI YAPMA

Milliyetçi bir çocuk…  Dürüst, şerefli, halkını seven iyi bir insan ‘Fatma abla hayır işi yaptığım zaman ben burada mutlu oluyorum’ diyor. Bu bağışları yaparken kesinlikle beni manşet etme sana çok darılırım. Kurban dağıtırken, bağış yaparken bir basın gelmesin, bir televizyon gelmesin diye sıkı sıkı tenbih eder ve benim ismimi değil, kendi İsmini kullan derdi.

600 Milyar dağıtmış

Alaattin Çakıcı, 1. 5 yıl yaklaşık 600 milyar liralık yardım dağıtmış. Türkiye’de yardım etmediği kurum da neredeyse yok gibi. Darülaceze, cezaevleri, Türk Anneler Derneği, çocuk vakıf ve dernekleri, Kaymakamlıklar, yardıma muhtaç kişi ve kuruluşlar bunlardan bazıları. Hatta bu yardımlarından dolayı Darülaceze’den bir teşekkür beratı almış. Alaattin Çakıcı’nın Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaptığı yardımların listesini yarınki yazımızda bulacaksınız.

ROBİN ABİ…

Yardım ve bağış alan vatandaşlarla konuştuğumuzda. ’Robin Hood bir şey gönderdi mi? Robin Hood ararsa şuna buna ihtiyacımız olduğunu söyle’ diye konuşurlardı. Fakirler koydu bu ismi ve aramızdaki şifre buydu. Yakalanmadan birkaç gün önce aradığında dedi ki ‘Bu ay üç bin kurban kestireceğim ve bunun yanında yine fakir çocukları giydirelim, onların montları yoktur, kış geliyor, üşürler, odun, kömür alalım onlara’ dedi. 50 kamyon kömür yeter mi? diye sorduğunda ben dedim ki. Bu kadar kamyon kömürü ben dağıtamam. 10-15 gün sürer, çok fakir var dedim, o da. ‘Olsun… Olsun, ne gerekirse yapıp yap, dağıt, dedi bana. Bana telefon açıyordu. ‘Birisi gelecek kapıya, parayı sana getirecek’ diyordu.

Abim gönderdi

Daha sonra kimliğini bilmediğim kişiler belirsiz saatlerde ve her seferde farklı bir kişi, bazen 70. bazen de 80 bin dolan gazete içinde sarılmış halde getirip. ‘Abim gönderdi’ diyerek, başka tek kelime söylemeden derhal gidiyorlardı, hiçbir zaman aynı kişinin geldiğine şahit olmadım. Alaattin bana çok itimat ediyordu, ben de bunu Allah rızası için yaptım, sevaptır diye düşünerek yaptım, halk arayıp duruyor babamız gitti perişan kaldık. Alaattin bana her seferinde diyordu ki. Alevi, Sünni. Hıristiyan. Müslüman. Yahudi hiç kimseyi ayırmadan bağışları yap. Bende öyle yaptım.”

Fotoğraf altı

Polisin yıllardır yakalamaya çalıştığı, ancak bir türlü başaramadığı Alaattin Çakıcı geçen ay Fransa’da ele geçirilmişti. Oldukça sıkı korunan hapishanede cezasını çeken Çakıcıya Türkiye’de yaptığı yardımlar için devletin teşekkür ettiği ortaya çıktı.

Çakıcı’nın Fatma Ablası

Alaattin Çakıcı’nın gönderdiği yardımları İstanbul’da çeşitli kurum ve kuruluşlara dağıtan Fatma Uçan, Paris Temsilcimiz Muammer Elveren ‘in sorularını yanıtladı. Fatma Uçan, bu işi Allah rızası için yaptığını ve her ay 500 koyun kestirerek, dağıttığını söyledi.

 

NEDEN ?-Muammer ELVEREN

Gazetecilik güzel ama zor bir meslektir. Rutin haberi verir ama yetinmezsiniz. Hürriyet Yayın Koordinatörü Seçkin Türesay’ın dün yazdığı gibi, haberin arkasındaki insan unsurunu ararsınız. Çakıcı, 17 Ağustos’ta Fransa’da yakalandı.
Gazetecilik yaşamım boyunca bu konuları hiç haber yapmamıştım. Çakıcı’nın çevresini, ilişkilerini, yakınlarını hiç tanımaz, ilgilenmez, sadece herkes gibi
medyadan takip ederdim. Çakıcı Fransa’da yakalanınca bölgem olduğu için iş başa düştü ve bütün bağlantılarımı devreye sokarak işin içine dalıverdim. Bir
süre sonra Fransız yetkililerin elindeki Çakıcı belgelerini “Görme” fırsatım oldu. Bunları görünce, bu işin derin bir kuyu olduğunu ve sadece güncel değil,
öteki boyutlarının da müthiş taraftarı bulunduğunu anladım.
Fransız yetkililere günlerce dil döktükten sonra, belki de Türk güvenlik birimlerinin bile elinde bulunmayan bazı belgelerin fotokopilerini almaya ikna ettim. Bu olay başladığından beri hassas bir konu olduğu için. Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök’le direkt konuşur ve haber oluşunca ya da belgesini elde edinceye kadar konuyu gizli tutardık. Çakıcı- Aşık kaseti gibi bu kez de elde ettiğim belgeler son derece önemliydi. Çakıcı’nın çeşitli ülkelerde kullandığı pasaportlar, gittiği ülkelerin vizeleri adeta bir “Çakıcı’nın seyir defleri” gibiydi. Diğer bazı belgeler de Çakıcı’nın Türkiye dâhil çeşitli ülkelerde yaptığı bağış ve yardımları, aldığı “teşekkür yazıla­rını” içeriyordu. Gazeteci olarak, Çakıcı’nın tıpkı yakalanışını, mah­kemeye çıkarılışını, neyle suçlan­dığını, adının karıştığı olayları ver­diğimiz gibi işin insan boyutunu da vermeliydik ve böylede yaptık.

.   .   .  

Oktay EKŞİ

Eşkıyalığın kuralıdır

NE yapıyorum diye düşünmeden hareket etseniz adamın heykelini bile dikebilirsiniz
Hem de Kızılay gibi. Çocuk Esirgeme Kurumu gibi toplumumuzun karşılıksız iyilik yaptığı kurumların
önüne…

.   .   .

Türk düşmanı papaza 8 bin dolar

14 Ekim 1998 Çarşamba

Dünyanın dört bir yanında bağışlar yapan Alaattin Çakıcı, en şaşırtıcı bağışı Amerika’daki Türk düşmanı lobilerin başını çeken Yunan Kilisesine yaptı.

Papazin teşekkürü

8 bin dolar hakladığı New York’ta ki ‘Yunan Ortodoks Kilisesi’nden Çakıcı’ya, “Hazreti İsa’nın dirilişi ve tanrısal aslî adına teşekkürler” yazılı Amerika Baş
piskoposu Spyridon’un İmzasını taşıyan bir mektup geldi.

Birçok kiliseye yardım

Çakıcı ayrıca Saint Basil Ortodoks Kilisesi, Saint Patrick Katedrali, Gerald J. Ryan Outreach Center Yoksul ve Açlar Komitesi, Wyandach Gençlik Kulübü ile birçok kuruluşa bağışta bulunmuştu. • Yazısı 22. Sayfada

Carlos taktiği mi uyguluyor?

Yıllardır kaçak yaşayan Çakıcı, bu bağışlan niçin yapıyordu? Ünlü terörist Çakal lakaplı Carlos’un da taktiğiydi bu. Carlos, polisten kaçtığı yıllar boyunca kilise yemekhanelerine bağışta bulunmuş, her sıkıştığında da bu kiliselere sığınarak izini kaybettirmişti.

Çakıcı’nın son kaseti TBMM’de patladı

Alaattin Çakıcı’nın, işadamı Korkmaz Yiğit ile Türkbank’ın satışı konusunda yaptığı dört ayrı telefon konuşmasının kaseti CHP’liler tarafından açıklandı.

Çakıcının, Yiğit’i desteklediği ve diğer talipleri devreden çıkaracağım söylediği kasetleri gazetecilere dinleten CHP’li Fikri Sağlar, tüm belgelerle birlikte ha zırladıkları araştırma önergesini TBMM Başkanı Hikmet Çetin’e sundu.

Sağlar, daha sonra Başbakan Mesut Yılmaz ile görüştü. Yarım saat süren görüşme sonrasında Başbakan, Devlet Bakanı Güneş Taner’e. “Türkbank’ın Korkmaz Yiğit’e devri işlemlerini dur durun” direktifini verdi. Fikri Sağlar, Yılmaz’a teşekkür etti. • 7. sayfada

Yiğit: Çakıcı’yı işin dışında tuttum

İşadamı Korkmaz Yiğit, Türkbank’ın satışı sırasında Çakıcı ile çok sayıda işadamının görüştüğünü belirterek. “Çakıcı’nın yeni bir vukuata sebebi yet vermemesi için bir yandan kendisini işin içindeymiş gibi tutarken, diğer yandan kimseyle görüşmemesini sağladım” dedi. • 7. Sayfada

ÇAKICI’NIN BAĞIŞ DOSYASI-2

Çakıcı’nın Seyir Defteri 

Çakıcı’nın çeşitli isimler ve mesleklerle kullandığı sahte pasaportlar… Dünyanın çeşitli ülkelerine yaptığı gezilerde kaldığı yerler…

Alaattin Çakıcı’nın tutuklama dosyası, yardım makbuzları ve teşekkür mektuplarıyla dolu…

Çoğu çocukluğunun geçtiği yerler

 ALAATTİN Çakıcı, Fatma Uçan aracılığıyla İstanbul’da hastaneden okullara, camilerden dergâhlara milyarlarca liralık bağış yaptı. Muhtarlıklara daha çok et gönderilirken, okul, hastane ve vakıf gibi kumullara da sakat sandalyesi, koltuk değneği ve para yardımında bulundu. Yardım yapılan yerlerin daha çok Alaattin Çakıcı’nın, çocukluğunun geçtiği yerleri kapsadığı dikkati çekiyor.

Çakıcı’nın yardım yaptığı kurumlar şöyle:  

Şişli Etfal Hastanesi, Lösemili Çocuklar Kliniği, Darülaceze, Adana Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Okmeydanı Cemevi, Pir Sultan Abdal Kültür Demeği (Eyüp), Karacaahmet Sultan Eğitim Kültür Vakfı. Şahkulu (Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma, Eğitim ve Kültür Vakfı), Pir Seyid Hasan Hüsamettin Uşşaki Türbesi, Altı Nokta Körler Vakfı, Vakıflar Bölge Müdürlüğü İmaretler Şube Müdürlüğü, Bedensel Engelliler Dayanışma Demeği, Türk Anneler Derneği. Kasımpaşa Çocuk Yuvası Koruma Demeği, Fırat Eğitim Merkezi, Tabakçı Erkek Yurdu, Kasımpaşa Büyük Piyale Kurs ve
Okul Talebelerine Yardım Demeği. ÇEK Büyükçekmece Yetiştirme Yurdu, ÇEK İsmail Mahirefendi Yetiştirme Yurdu. Kâğıthane, Gültepe ve Beyoğlu yöresindeki İlköğretim okullarına da çeşitli okul malzemesi gönderen Çakıcı, Hacı Hüsrev Camii ve Kuran Kursu’na. Şeyh Yahya Efendi Camii’ne ve Hayla Efendi Türbesi’ne de çeşitli yardımlar
yaptı.

MUHTARLIKLAR

Çakıcı’nın dağıtım yapması için et gönderdiği muhtarlıklar:

  • ŞİŞLİ: Kuştepe. Yayla. Ayazağa. Huzur
  • BEYOĞLU: Kasımpaşa Piyalepaşa, Kasımpaşa İstiklal, Bülbül, Yenişehir, Hacı Ahmet Mahallesi…
  • KÂĞITHANE: Gültepe. Çeliktepe, Çağlayan, Seyrantepe, Hürriyet, Telsizler, Yahya Kemal, Ortabayır, Sanayi. Harmantepe ve Merkez.
  • GAZİOSMANPAŞA: Merkez.
  • EYÜP: Esentepe.
  • SARIYER: Çayırbaşı. Pınar.

CARLOS TAKTİĞİ Mİ UYGULUYOR?  

Çakıcı’nın yurtdışında yaptığı milyarlarca liralık yardımlar UNICEF’ten kilise yemekhanelerine, yoksul yurtlarından Rahibe Teresa Vakfına, kimsesiz çocuklarla ilgili kuruluşlardan özürlü vakıflarına ve hatta Afrika’daki yardıma muhtaç çocuklara kadar uzanıyordu.

ALAATTİN Çakıcı sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında uğradığı, kaldığı, yaşadığı yerlerde, çeşitli hayır kurumlarına bağışlar yapıyordu. Fransa’da yakalandıktan sonra hakkında hazırlanan dosyaya, ifade tutanakları, sahte pasaportlar, kredi kartları dökümleri gibi çeşitli belgeler yanında ilginç bazı başka belgeler de kondu. Bunlar, elini kolunu sallayarak gezdiği dünyanın “birçok ülkesinde ve Türkiye’de hayır kurumlarına yaptığı yardımların belgeleriydi. Milyarlarca liralık belgeler. Birleşmiş Milletler Dünya Çocuk Fonu’ndan (UNICEF) kilise yemekhanelerine, yoksul yurtlarından Rahibe Teresa Vakfı’na kimsesiz çocuklarla ilgili kuruluşlardan özürlüler vakıflarına ve hatta Afrika’daki yardıma muhtaç çocuklara yaptığı tüm yardımları ortaya koyuyordu.

Teşekkürler Çakıcı!

Belseler arasında, Çakıcı’nın yaptığı bu yardımlara karşılık aldığı teşekkür mektuptan da bulunuyordu. Ancak Çakıcı yardımları, çeşitli dönemlerde kullandığı Seyfi Karaca, Ömer Kamil Doğan ve Nuri Ayyıldız adına düzenlenen sahte pasaportlarıyla yapmıştı. Bu nedenle kendisine yazılan teşekkür mektupları Alaattin Çakıcı olarak değil bu sahte pasaportlardaki adlarına hitaben yazılıyordu. Mektuplardan birinde UNICEF, Çakıcı’ya şu sözlerle teşekkür ediyordu: “Sudan’daki yoksul çocuklara yardım projesine yaptığınız katkılardan dolayı ilginize ve el açıklığınıza teşekkür ederiz…” New York’taki, Türkiye’deki Çocuk Esirgeme Kurumu anlamına gelen ‘Family and Children’s adlı kuruluş da “Yoksul çocukları ailelere kavuşturma ve onlara ev bulma amacıyla yaptığınız yardımlara teşekkür ediyoruz” diyordu.

Çakıcı’nın yine Amerika’daki “Little Flower Children Service”e yaptığı yardım için aldığı mektupta “Yaptığınız yardım yoksul çocukların okuma, spor, piknik ve yüzme gibi etkinliklere katılmaları ve gelişmeleri için harcanacaktır” ibareleri yer alıyordu. Çakıcı ayrıca, Saint Basil Ortodoks Kilisesi, Saint Patrick Katedrali. New York Yunan Ortodoks Kilisesi, Gerald J. Ryan Outreach Center Yoksul ve Açlar komitesi, Wyandach Gençlik Kulübü. Bahama Adalarının Başkenti Nassau Yoksul Çocuklar Sağır ve Dilsizlere Yardım Komitesi, İtalya Frati Minori Cappuccini yardım kuruluşu, Holy Trinity Baptlst Church, Shore Missionare Della Carita gibi birçok kurumlara bağışta bulunmuştu.

İsa’nın dirilişi adına!

Çakıcı’nın aldığı mektuplardan biri oldukça ilginçti. Çeşitli dönemlerde birkaç kez toplam 8 bin dolar bağış yaptığı kiliselerden, New York’taki “Yunan Ortodoks Kilisesi’nden. “Hazreti İsa’nın dirilişi ve tanrısal aşk adına teşekkürlerimle” diyen bir mektup almıştı. İmza. Amerika Başpiskoposu Spyridon’a aitti.

Peki, yıllardır kaçak yaşayan ve kırmızı bültenle aranan, gözünü kırpmadan adam öldürten Alaattin Çakıcı, bu bağışları niçin yapıyordu? Sevap yapmış olmak için mi? Yoksa sıkıştığında din adamlarından yardım alabileceğini düşündüğü İçin mi? Ancak dün gece geç saatlere kadar Hürriyet yazarı Gülçin Telci’nin evinde birkaç meslektaş ve dostla konuyu tartışınca mantığa daha yakın bir fikir ortaya atıldı. Bu da ünlü terörist ‘Çakal’ lakaplı İlyiç Ramirez Carlos’un taktiğiydi. Gerçekten de Carlos polisten kaçtığı uzun yıllar boyunca kilise yemekhanelerine bağışta bulunmuş, her sıkıştığında da yardım yaptığı kiliselere sığınarak bazen aylarca izini kaybettirmişti. Kiliseler Tanrı’nın bir evi olarak kabul edildiği için polis ya da güvenlik birimlerinin giremediği yerler. Özellikle yoksulların yemek yiyebileceği, yatacağı yerler olduğu için bu tür uluslararası kaçakların barınabileceği en emin yerler de olabiliyor. Tabii bunu bağış yapan kişiden başkasının bilmesine imkân yok. Yani buna ancak Çakıcı’nın kendisi gerçek cevabı verebilir.

Türk işadamından cami!    

Okuduğum belgelerden birinde “Kırım’da yaptırılan cami” şeklinde bir not vardı. Yanında da bir telefon numarası… Tabii hemen aldım ve adı geçen Bekir P. ile görüştüm. Bekir Bey, Çakıcı’nın Kırımın Akmescit Kenti Kutlak Köyü’nde tüm parasını ödeyerek bir cami yaptırdığını ve yoksul aileler İçin de 800 ü Müslümanlara, 500 de diğer dinlerden insanlara dağıtılmak üzere 1300 koyun kestirdiğini söyledi. Bekir Bey, Kırım gazetelerinde, “Türk işadamı Alaattin Çakıcı cami yaptırdı ve kurban kestirerek dağıttı” şeklinde haberler yayınlandığını da belirtti.

Bekir Bey’le aramızda geçen telefon konuşmasını aynen aktarıyorum.

Bekir Bey selamlar.

Selamlar efendim, buyurun.

Beyefendi sizi önemli bir konu için rahatsız ediyorum. Biliyorsunuz Alaattin Çakıcı Fransa’da tutuklandı, ben de bu konuyu yakından izliyorum. Çakıcı dosyasındaki belgelerden birinde, ‘Kırım’da yaptırılan cami bağışı bölümünde sizin adınız geçiyor, nedir bu cami meselesi, yardımcı olabilir misiniz?

Alaattin Çakıcı Beyin Kırım’da Allah rızası için yaptırdığı caminin bütün işlerini ben yürüttüm, zaten Alaattin Bey iyi dostumuzdur.

Yani Alaattin Çakıcı, Kırım’a cami mi yaptırdı?

Evet, beyefendi hem cami yaptırdı, hem de fakir fukaraya dağıtılmak üzere 1300 kurban kestirdi.

Bekir Bey, peki cami Kırım’ın hangi kentinde yaptırıldı?

Efendim, Kırım’ın Akmescit Şehri, Kutlak Köyü’nde tüm parasını Alaattin Çakıcı Bey vererek yaptırdı, sonra da 800’ü Müslüman halka, 500’ü de diğer dinlerden olan köylülere dağıtılmak üzere 1300 kurban kestirtip sadaka olarak dağıttırdı. Zaten bu anlattıklarım Kırım Gazetesinde Türk işadamı Alaattin Çakıcı Kutlak’a cami yaptırdı, kurban eti dağıttı’ şeklinde yayınlandı. Peki… Alaattin Bey nasıl, sağlığı iyi mi?

Bekir Bey ben Alaattin Çakıcı’yı sadece mahkeme günü gördüm, gördüğüm kadarıyla iyiydi. Zaten daha sonra avukattan da sıhhatinin iyi olduğunu açıkladılar. Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler

Bir şey değil efendim.

.   .   .

Kasetler sarsıyor

15 Ekim 1998 Perşembe

CHP’nin TBMM’de açıkladığı Korkmaz Yiğit-Çakıcı kaseti An­kara’yı sarstı. Özelleştirme-mafya ilişkileri incelemeye alındı.

Hazine Türkbank’ın devrini durdurdu

*Hazine, Türkbank konusundaki meclis araştırması sonuçlanana kadar devir işlemini durdurdu. Türkbank hisselerinin sahibi Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, ihaleye fesat karıştırıldığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Ecevit: Bunlar Kara para aklama girişimi

*Başbakan Yardımcısı Ecevit, bankaların açtığı ‘kuşkulu krediler ’in birkaç kanaldan incelendiğini belirtti ve “Bunlar, mafya ve çete ile bağlantılı işadamlarının kara para aklama amaçlarını akla getirmektedir” dedi

Üçlü inceleme komitesi oluşturuldu

*Ecevit, bir sure önce aldıkları duyumlar üzerine Devlet Bakanı Özkan, İçişleri Bakanı Aktaş ve Maliye Bakanı Temizel’in geçen ay derhal harekete geçtiklerini bildirdi. Maliye müfettişleri, esrarengiz satın almaların parasal kaynaklarını araştırıyor.

Özelleştirme bile namlunun ucunda

*DTP Lideri Cindoruk, Türkbank’ın satışına Çakıcı’nın karıştığına ilişkin kasetleri, “Özelleştirme bile namlunun ucunda” diyerek değerlendirdi. FP Genel Başkan Yardımcısı Alptekin, geçmişe doğru tüm özelleştirme ihalelerinin incelenmesini istedi.

Kaseti Başkent’e bomba gibi düştü

Turkbank’ı 600 milyon dolara alan Korkmaz Yiğit’in, Alaattin Çakıcı ile yaptığı telefon görüşmesi Ankara’ya bomba gibi düştü.

Kasetler sarsıyor

CHP’nin TBMM’de açıkladığı Korkmaz Yiğit-Çakıcı kaseti An­kara’yı sarstı. Özelleştirme-mafya ilişkileri incelemeye alındı.

Yiğit’in Baykal’dan ricası

‘Lütfen kaseti yayımlamayın’

Korkmaz Yiğit’in. Çakıcı ile yaptığı telefon konuşmaları kasetinin CHP’ye ulaştığını öğrenince Genel Başkan Baykal’a ‘Önemli bir şey değil, ama yanlış
anlaşılır” diyerek “Yayımlamayın” ricasında bulunduğu öğrenildi. Baykal, Yiğit’in bu isteğini “Önemli değil diyorsan, televizyonlarında sen yayımla. O zaman yanlış anlama olmaz” cevabıyla reddetti. • 40, sayfada

Bu pasaportla 6 ay dünyayı dolaştı

Çakıcı, Profesör Doktor Ömer Kamil Doğan adına düzenlenmiş sahte pasaportuyla 29 Ekim 1997 ile 18 Nisan 1998 arasında Malezya, G. Afrika, Arjantin, Uruguay, Peru, Şili, Japonya, İtalya ve Bahamalar’a gitti

Profesör Çakıcı

Çakıcı, kaçtıktan sonra 10 kadar sahte pasaport kullandı. Ama kim verdiyse Türk polisinin bile sahtekârlığı anlamasına imkân yoktu. Hürriyet’in fotokopilerini ele geçirdiği pasaportlar söyle:

Ekonomist Nuri Ayyıldız

92-94’te Singapur, ABD, Almanya, Macaristan, Bulgaristan, İtalya ve İngiltere’ye gitti.

Prof. Dr. Ö. Kamil Doğan:

Normal pasaport, 9 ülke gezdi.

Seyfi Karaca: Normal pasaport, bunu sadece ABD’de kullandı.

Daire Başkanı Nedim Acar:  Kırmızı pasaport, yakalandığında üstündeydi. Sayfa 14’te

. .   .

Dünyanın pek çok yerine, üzerinde farklı ad ve meslekler yazan en az on sahte pasaportla gitti

Profesör doktor da oldu!

Alaattin Çakıcı Türkiye dışında kaldığı altı yıl süresince dünyanın dört bir yanında çeşitli ülkelere gitti. Başta İngiltere ve Amerika olmak üzere Kanada, Malezya, Güney Afrika, Arjantin, Uruguay, Peru, Şili, Japonya, Bahama Adaları, Bulgaristan, Yugoslavya, İtalya, Belçika, Fransa, Almanya gibi birçok ülkeye rahatlıkla girip çıktı.

Çakıcı yakalandığında üzerinden Nedim Acar adına düzenlenmiş diplomatik pasaporttan başka Nuri Ayyıldız, Seyfi Karaca ve Ömer Kamil Doğan isimlerine düzenlenmiş pasaportlar da çıktı.

ALAATTİN Çakıcı Türkiye’den çıktıktan sonra dünyanın dört bir yanını gezdi. Birçok ülkede çeşitli adlarla düzenlenmiş pasaportlarla hiçbir engele takılmadan rahatlıkla dolaşan Çakıcı’nın bu süre içinde en az 10 pasaport kullandığı anlaşılıyor. Çakıcı’nın pasaportları sahteydi, ama nerede yapıldı ya da kimler tarafından verildiyse, bırakın yabancı polisi Türk polisinin bile bunların sahte olduğunu anlamasına imkân yoktu. Çakıcı son olarak Fransa’ya Nedim Acar adına düzenlenmiş “Gerçek sahte” kırmızı bir pasaportla girdi ve yakalandı. Yakalanınca üzerinde çeşitli belge ve pasaportlar çıktı. Yakalandığı sırada kullandığı Nedim Acar adına düzenlenmiş diplomatik pasaporttan başka Nuri Ayyıldız, Seyfi Karaca ve Ömer Kamil Doğan ismine düzenlenmiş pasaportlarla birçok belgeye el konuldu.

Çakıcı 29 Temmuz 1997de ABD’den Kanada’ya geçti ve tam bir ay sonra aynı pasaportla Malezya’ya gitti. Seyfi Karaca adına düzenlenmiş pasaportunu sadece ABD’de kullanan Çakıcı’nın Kanada‘ya kardeşinin pasaportuyla geçtiği belirlendi. Nuri Ayyıldız ismiyle kullandığı sahte pasaportta mesleği “Ekonomist” olarak gösterilen Çakıcı, bu pasaportu 1992 yılından 1994’ün 29 Eylül’üne kadar kullandı. Bu pasaportla başta Singapur olmak üzere Uzakdoğu ülkeleri, Amerika, Almanya, Macaristan, Bulgaristan, İtalya ve İngiltere’ye birkaç kez gidip kaldı. Çakıcı, Ömer Kamil Doğan adına düzenlenmiş sahte pasaportla ise bu kez “Profesör Doktor” olarak nerdeyse dünya turu yaptı. Çakıcı bu pasaportla da 29 Ekim 1997 ile 18 Nisan 1998 arasında Malezya, Güney Afrika, Arjantin, Uruguay, Peru, Şili, Japonya, İtalya ve Bahama Adaları’na gitti.

Nice’te sıcak bir gün

Yakalandığı gün Nice’te sıcaklık 35 dereceyi, nem oranı da yüzde 90’ı geçtiği İçin herkes İnce şeyler giyiyordu. Dolayısıyla o da şortluydu.

 

17 Ağustos 1996… Saat 11.08… Fransa’nın Nice kenti… Dört yıldızlı Park Otel’in Resepsiyonu… Üzerinde iri harflerle “Fendi” yazılı koyu kahverengi uzun kollu bir tişörtle, açık kahverengi pamuklu pantolon giymiş iri gözlü, esmer, orta boylu güzel bir genç kız Resepsiyona yanaşıp Akdenizli aksanıyla Fransızca konuşarak sorar.

“322 numaralı odanın hesabını ödeyebilir miyim?”

Genç kız elindeki iki Louis Vitton marka küçük çanta ile Laurel mağazasından satın aldığı eşyaların bulunduğu beyaz kâğıt torbayı yere bıraktıktan sonra elinde kredi kartları ve bir cüzdanla Resepsiyona dayanıp hesabın çıkarılmasını beklemeye başlar.

O sırada asansörden inen beyaza çalan bej renkli kısa pantolon ve koyu renkli Lacoste marka tişörtlü adam elindeki çantayla lobideki vitrinlere bakarmış gibi yaparak hesabın ödenmesini bekler. Yukardan aynı kıyafet, yani kısa pantolon ve koyu renk bir tişörtle inen diğer arkadaşları hemen dışarı çıkarak yanda 20 metre kadar ilerdeki Europe Car adlı kiralık otomobil servisi garajına girer.

Nice’te sıcaklık 35 dereceyi, nem oranı da yüzde 90’ı geçtiği için herkes ince şeyler giyerken sahildeki plajlar ve caddeler tıklım tıklım turistle dolu. Otelin önündeki kaldırımda ise alışılmıştan fazla sayıda, plakalarının sonu 51’le biten ve içinde birer ikişer kişinin bulunduğu değişik marka birçok araç duruyor. Durağa yaklaşmak isteyen taksicilerin kulağına eğilerek kimlik gösterip derhal uzaklaşmalarını isteyen turist kılıklı kişiler sanki taksiciye bir yere gitmeyi teklif etmiş ve taksici kabul etmemiş havasında durağa hiçbir aracı yaklaştırmıyor.

Operasyon başlıyor

Saatlerine bakan bu kişilerden bir kısmı, saat tam 11.07 de tabancalarını çekiyor ve araçlardan yıldırım hızıyla fırlayıp otelin içine giriyor. Bir grup kiralık araç garajına dalıyor. Bir kısmı da elleri bellerinde bulunan silahlarında yolu kesiyorlar. Otelin Resepsiyonuna dalan birkaç kişi hesap bekleyen genç kızın bacağına biraz da sertçe çelme takarak yere düşürdükten sonra yakalarken, aynı anda diğerleri lobide biraz ilerde bekleyen kişiye “Polis” diye bağırıyor, silahlarını çekerek onu da yakalıyor ve kelepçeyi takıyorlar. Yakalanan kişi birden kafasına dayanmış birkaç namluyu görünce hiç hareket etmiyor. Sivil polisler hem genç kızı, hem de onu bekleyen adamı yakaladıktan sonra tutukladıklarını bildiriyorlar. Operasyonu gerçekleştiren polisleri aniden karşısında gören genç kız olayın şokunu yaşarken, onu bekleyen adamın soğukkanlı bir şekilde polise karşı gelmeden teslim olduğunu görünce biraz rahatlıyor.

Kiralık otomobil garajına giren diğer ekipler ise içerde sağ bölümde park edilmiş bulunan Bonn, BN AZ396 plakalı BMW 700 serisi koyu yeşil araca doğru giden iri yapılı adamın üzerine çullanıyor. Bu kişi dilenci kılığında ona yaklaşan bir kadın polisi hırsız sanarak karşı gelince, polisler tarafından kıskıvrak yakalanıyor. O sırada adam bel çantasındaki silahına davranmaya çalışıyor ve elini tutmaya çalışan polisin kolunu incitiyor fakat derhal hareketsiz hale getiriliyor.

Yakalananlardan biri yıllardır Tür­kiye’nin bütün dünyada arayıp ele geçiremediği İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan yeraltı dünyasının ünlü ismi Alaattin Çakıcı.  Hesabı ödeme­ye çalışan esmer, iri gözlü genç kız şarkıcı Selçuk Ural ve modacı Canan Yaka’nın kızı Aslı Fatoş Ural, garajda ya­kalanan ise Çakıcı’nın Ülkü Ocakları yıllarından arkadaşı ve koruması olduğu ileri sürülen Muradi Güler’den başkası değil.

Fransız, Türk ve Alman istihbarat birimleri ile güvenlik güçlerinin işbirliğiyle Fransız polisi tarafından sonuçlandırılan operasyon Çakıcı’yı yakalama operasyonuydu ve operasyon yapılırken yakalananların kim oldukları polisçe biliniyordu.

Sorgu ve hücre günleri

17 Ağustos 1998 günü yakalanan Alaattin Çakıcı, sevgilisi Aslı Ural ve koruması Muradi Güler 24 saattik gözaltı süresi bitmeden 18 Ağustos günü saat 10’da Nice Savcısı Currieu tarafından sorguya çekildiler. Adliye Sarayı’na beyaz küçük bir Pegouet ile getirilen Çakıcı yakalandığı kıyafetle, yani kısa bej pantolon, bağlan alınmış Nike marka beyaz spor ayakkabı ve koyu renk tişörtle kelepçeli olarak araçtan çıkarıldı. Çakıcı’nın son derece yorgun ve üzgün olduğu, etrafına bakmamaya özen gösterdiği dikkat çekti. Bu Çakıcı’nın Türkiye’den ayrılışından tam altı yıl sonraki ilk görüntüsüydü.

“Yakalandığınız gün üzerinizde Nedim Acar adına düzenlenmiş sadece diplomatlara verilen kırmızı bir pasaport bulundu, bu pasaportun size ait olduğunu kabul ediyor musunuz?” sorusuna. “Bu pasaportu bana Türkiye Cumhuriyeti vermedi ancak benim olduğunu kabul ediyorum cevabını verdi Çakıcı. “Neden sahte pasaport taşıyordunuz?” sorusunu ise şöyle cevapladı: “Rahat dolaşabilmek için…” Daha sonra, pasaporttaki fotoğrafı Amerika’dan telefon ettiği Türkiye’deki arkadaşlarının, sahte pasaport hazırlayan Cenk adlı birine verdiklerini söyledi. Sorular üzerine şöyle devam etti: “Fransa topraklarına sahte pasaportla girmenin suç olduğunu biliyorum. Monaco’ya yakın Menton sınır kapısından Fransa’ya girdim, o sının kapısından Fransa’ya girmemin nedeni en rahat girilen sınır kapısı olması ve kontrol olmamasıdır. Fransa’yı seçmemin nedeni ise bu ülkenin insan haklarına daha saygılı ve insan haklarının daha güçlü olduğu bir Ülke olmasıdır.”

Aslı serbest bırakıldıktan sonra, savunmasını hazırlamak için mahkemeden süre isteyen Alaattin Çakıcı’nın hücre, Muradi Güler’in de birkaç kişiyle kaldığı koğuş günleri başladı. Nice Cezaevi yetkilileri Nice savcısının uyarısıyla Türkiye’nin çeşitli suçlar nedeniyle iadesini istediği Alaattin Çakıcı’yı hayatının tehlikede olabileceği gerekçesiyle tek başına hücreye koydular.

İlk iki gün Alaattin Çakıcı için son derece zor geçti. Nice Mahkemesi’nin tayin ettiği Fransız avukat, savcılıktan hapishaneye giriş iznini alamadığı için Çakıcı hiç kimseyle görüşemedi ve hüc­rede sadece verilen yemek ve suyla idare etmek zorunda kaldı. Bu süre içinde Çakıcı’nın en çok hasretini çektiği şey sigara oldu. Zira Çakıcı avukatın ilk ziyaretini yaptığı 21 Ağustos günü sigara­ya kavuşabildi. İlk gün Avukat Frederic Chambonaud ile Çakıcı sabahtan öğleye kadar birlikte oldu.

Haberleri Hürriyet’ten öğrendi

GÖRÜŞME, avukatla mahkûmlar için ayrılan özel odada gerçekleşti ve 24 Eylül Mahkeme’si için savunma hazırlığı başladı, görüşmeler bundan sonra hep burada yapıldı. Çakıcı ile tek temas kuran Fransız Avukat Chambonaud oluyordu. Çakıcı’nın kardeşi Gençağa ve Türk avukat Can Doğancan’a henüz ziyaret izni verilmemişti. Çakıcı’ya büyük destek yeren işadamı Erol Evcil ise çok istediği halde soyadı tutmadığı için görüşemeyeceğini biliyordu. Daha sonra
hem avukat Doğancan’a hem de Gençağa Çakıcı’yla görüme izni çıktı. Avukat Frederic Chambonaud, yakalandığı 17 Ağustos gününden beri Türkiye hakkında ne yazılıp çizildiğini bilmeyen Çakıcı’ya bir Hürriyet Gazetesi götürdü. Çakıcı ve
beraberindekilerin 19 Ağustos günü mahkemede söyledikleri tam sayfa
verilmişti. Çakıcı gazeteyi aldı, bir kenara çekildi ve yaklaşık yarım saat haberleri taradı. Çakıcı’nın hücresine Türk gazetesi götürmek kesinlikle yasak olduğundan
Hürriyet’i geri verirken “Biliyor musunuz bu gazete Fransa dâhil tüm Avrupa’da ve dünyanın her yerinde en çok okunan gazetedir. Türkiye dâhil Hürriyet’in okunduğu her yerde de beni seven milyonlarca insan vardır” dedi. Çakıcı İçin birdede Paris’te son derece tecrübeli bir avukat olarak tanınan Leon Forster tutulmuştu. Forster ilk kez 26 Ağustos günü Paris’ten Nice Cezaevi’ne gelerek Çakıcı ile görüştü. Çakıcı, Forşter’e son derece önemli açıklamalar yaparken kesinlikle Türkiye’ye iade edilmemesi için çalışmalarını yoğunlaştırmasını istedi. Çakıcı daha sonra mahkemeye çıkartılıp atlı ay hapis cezasına çarptırıldı.

AÇIKLAMA

Gazetemizde dün çıkan “Alaattin Çakıcı’nın bağış listesi” haberi üzerine. Okmeydanı Cemevi ve Pir Sultan Kültür Demeği taralından yapılan açıklamada, kuruluşlarının ve benzer diğer Alevi derneklerinin Alattin Çakıcı tarafından yapıldığını bilmeksizin Fatma Uçan’dan sadece et yardımı aldıklarını bildirdi.

           .  .  .

 

 

 

 

 

 

 

Hürriyet’in manşetleri

Seçkin TÜRESAY

HÜRRİYET’in manşetleri her zaman sadece Türkiye’nin ilebil, dünyanın da gündeminde yerini alıyor. Çünkü dünya Türkiye’yi Hürriyetten izliyor.

Gazeteciliğin her zaman özenle uyguladığımız kurallarından biri, haber takipçiliğidir.

Okura sunduğumuz herhangi bir haberin gelişmesini, onun uzantılarına da sayfanızda yer vermelisiniz.

Alaattin Çakıcı olayı, Hürriyetin haberdeki takipçiliğinin en son ve çarpıcı bir örneğidir. Olayla ilgili gerçek belgelerin, inandırıcı bilgilerin Hürriyet’te yayınlandığını tekrar etmeye belki gerek yok.

Alaattin Çakıcı olayı, Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin önemini, gerçek kalitesini belirleme yönünden, habercilik açısından basın tarihi derslerinde okutulacak bütünlükte ve mükemmeliyetedir.

Paris temsilcimiz Muammer Elveren, bir gazetecinin çalışmalarıyla, elde ettiği belgelerle habere nasıl ciddiyet ve boyut kazandırdığını göstermiştir.

Her haberin ardında bir de insani boyut vardır, haberin konusu insan olduğuna göre, bunu da olağan karşılamak gerekir. Bu yanını ihmal
etmek haberi eksik bırakır.

Muammer Elveren ‘in Erol Evcil ile konuştukları, bugün başlayan yeni dizisi Çakıcı ile ilgili haberlerin çeşitliliğini ve zenginliğini sergilemekledir.     

 

 Röportaj:Muammer ELVEREN     

 ***************************

     

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir