ArşivGenel

NURGÜL YEŞİLÇAY’LA PARİS VE CANNES’DA

 

NURGÜL YEŞİLÇAY’LA PARİS VE CANNES’DA-

Asmalı Konak, Aşk ve Ceza, Paramparça, Gülperi ve şimdilerde başrol  oynadığı Kefaret dizisi ile Eğreti Gelin, Yaşamın kıyısında ve Çınar ağacı gibi kaliteli filmlerin başarılı oyuncusu Nurgül Yeşilçay’la ailece tanışırız. Paris’e geldiğinde katıldığı etkinliklerden fırsat bulunca bizim evde yorgunluk kahvesi içildiğinde eşim Kader hemen fal bakmak için fincanları çeviriverir. Fotoğraflardan biri evde böyle bir fal muhabbetinde, biri Paris’te beraber katıldığımız bir etkinlikten sonra, biri bizim balkonda Eyfel manzarasıyla diğeri de Cannes Film Festivalinde en iyi senaryo ödülü alan Fatih Akın’ın ‘Yaşamın kıyısında’ filminin kokteylinde çekildi. 

ÖZEL HABER

Nurgül Yeşilçay’a Cannes için Paris’ten Haut-Couture elbise 

Yönetmen Fatih Akın’ın 16-27 Mayıs tarihlerinde yapılan 60. Uluslararası Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye’ye aday gösterilen ‘Yaşamın Kıyısında’ filminde başrol oynayan Nurgül Yeşilçay filmin gösterileceği gün Festival sarayının kırmızı halılı merdivenlerinde giyeceği elbisenin provası için bir günlüğüne eşinin kızı Cemre Özer’le beraber Paris’e geldi.

Paris temsilcimiz Muammer Elveren’le birlikte Fransa’nın dünyaca ünlü markası Jean-Louis Scherrer’in tanınmış stilisti Stephane Rolland tarafından özel olarak hazırlanan Haute-Couture elbisenin provasına giden Nurgül Yeşilçay  ilk kez geldiği Paris’e hayran kaldı.

Hamburg, Bremen, İstanbul, Karadeniz Kıyıları ve Trabzon’da çekilen ‘Yaşamın Kıyısında’ filminin Festival sarayında yapılacak galasına Fatih Akın, Tuncel Kurtiz, Hanna Schuygulla ve diğer oyuncularla katılacak olan Nurgül Yeşilçay aynı zamanda Altın Palmiye adayı diğer filmlerde oynayan kadınlarla birlikte ‘En iyi kadın oyuncu’ ödülü içinde yarışacak.

MUAMMER ELVEREN-PARİS

Yönetmen Fatih Akın’ın 16-27 Mayıs tarihlerinde yapılacak  60. Uluslararası Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye’ye aday gösterilen ‘Yaşamın Kıyısında’ filminde başrol oynayan Nurgül Yeşilçay filmin gösterileceği gün Festival sarayının kırmızı halılı merdivenlerinde giyeceği elbisenin provası için bir günlüğüne eşi Cem Özer’in kızı Cemre Özer’le beraber Paris’e geldi. Hamburg, Bremen, İstanbul, Karadeniz Kıyıları ve Trabzon’da çekilen ‘Yaşamın Kıyısında’ filminin Festival sarayında yapılacak galasına Fatih Akın, Tuncel Kurtiz, Hanna Schuygulla ve diğer oyuncularla katılacak olan Nurgül Yeşilçay aynı zamanda Altın Palmiye adayı diğer filmlerde oynayan kadınlarla birlikte ‘En iyi kadın oyuncu’ ödülü içinde yarışacak. Fransa’nın dünyaca ünlü markası Jean-Louis Scherrer’in tanınmış stilisti Stephane Rolland tarafından özel olarak hazırlanan Haute-Couture elbisenin provasına birlikte gittiğimiz Nurgül Yeşilçay  ilk kez geldiği Paris’e hayran kaldı. Yeşilçay’la birlikte yaptığımız Paris turunda Eyfel Kulesi ve Champs Elysee bulvarını beğendiğini belirten Yeşilçay  4-5 saatliğine geldiği Paris’i çok sevdiğini ve ilk fırsatta yine geleceğini söyledi.

Fatih’le karşılıklı çığlıklar attık.

Nurgül Yeşilçay’a başrol oynadığı filmin Cannes film festivalinde Altın Palmiye’ye aday gösterildiğini öğrendiğinde neler hissettiğini ve  ilk tepkisinin ne olduğunu sordum. Yeşilçay şu cevabı verdi “Ben Gaziantep’te Ezo Gelin dizisinin çekimindeydim, Fatih Akın Almanya’dan arayıp oynadığım ‘Yaşamın Kıyısında’ filminin Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye’ye aday gösterildiğini söyledi. Karşılıklı çığlıklar attık, müthiş sevinmiştim, ona da yeni haber vermişlerdi o da filmde oynayan sanatçılara haber veriyordu. Haberi duyunca çok mutlu oldum ve ilk önce eşim Cem Özer’i  arayıp bu mutluluğu onunla paylaştıktan sonra ertesi sabah set arkadaşlarıma söyledim. Fatih bu filmi çekmeye karar verip bana oynama teklifi getirdiğinde, ‘biz bu filmi Cannes’a sokmak için yapıyoruz, Film festivaline göndereceğim’ dedi ama doğrusu çok önemli bir festival olduğunu bildiğim için binlerce film arasında şanşımız  olacağını düşünmemiştim.

Çok ünlü var işimiz zor.

Nurgül Yeşilçay’a haberi alır almaz  ne yaptığını ve bu yılki festival için neler düşündüğünü sorunca şunları söyledi “. Daha sonra Cannes film Festivali’nin Internet sitesine girerek bizimle yarışacak diğer filmlere baktım. Katılan filmler ve yönetmenleri görünce işimizin çok zor olacağını düşündüm, çünkü festivalin 60.cı yılı olduğu için dünyanın en iyi yönetmenlerinin filmlerini seçmişler. Coen kardeşler, Emir Kusturica, Quentin Tarantino, Gus Van Sant  ve Wong Kar Wai gibi daha bir çok ünlü  yönetmenin filmleri var, 60.cı yıl kutlaması olduğu içinde çok ünlü konuklar var yani  bu yıl festivale daha çok önem veriliyor. Cannes’da Altın Palmiye için yarışmak  bizim için önemli olduğu kadar Türkiye’miz için de son derece önemli düşünsenize 60 yılda  bir ‘Yol’ birde ‘Uzak’ filmi Altın Palmiye için yarışmış. Yaşamın Kıyısında filmi de aday gösterilen 3.cü film, tabii bunların dışında Festivalin paralel bölümlerinde yarışan Türk filmleri oldu ama burada bütün dünyanın gözü Altın Palmiye için yarışan filmlerde oluyor. Bunun için çok önemli ama doğrusu Fatih bana söylediğinde bütün dünyadan on binlerce film başvuruyor, biz seçilen 21 ya da 22 film arasında nasıl yer alabiliriz diye düşünmüştüm.”

En iyi kadın oyuncu ödülü

Peki Nurgül, biliyorsun Cannes’da altın Palmiye için yarışan filmlerde oynayan erkek ve kadın oyunculara da ödül veriliyor. Aralarında Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un da olduğu Cannes jürisi diğer aday 21 filmde oynayan kadınlarla birlikte  senin rolünü de değerlendirecek ne dersin?. “Muammer ağabey ‘En iyi Kadın oyuncu’ ödülü için aday filmlerde oynayan uluslararası alanda kendini kanıtlamış dünyaca ünlü kadın sanatçılar var, son derece zor bir şey ama sen öyle diyorsan bende ‘inşallah’ diyeyim”. Filmde hangi karakteri canlandırıyorsun “Filmde 6 kişinin hikayesi anlatılıyor. Ben Türkiye’de siyasi örgüt üyesi bir kızı canlandırıyorum, bu kız bir takım olaylara karışıyor ve yurt dışına kaçıyor. Almanya’da yaşayan annesini bulmaya çalışırken başından bir takım olaylar geçiyor.

Nurgül Yeşilçay’la Fransa’nın dünyaca ünlü markası Jean-Louis Scherrer’in tanınmış modacı stilisti Stephane Rolland ile

 

Scherrer’de Stephane Rolland’ın sıcak ilgisi

Peki Nurgül, seninle Cannes’da buluşmak üzere vedalaşmadan önce birazda kırmızı halılı festival sarayı merdivenlerinde giyeceğin elbiseyi konuşalım istersen. “Fransız moda evleri arasında klasik çizgileri muhafaza ederek modern Haute-Couture yapan Jean-Louis Scherer’i ben çok beğeniyordum. Festivale katılma meselesi çıkınca uluslararası organizatör Erkan Özerman’a  başvurdum, oda hemen telefon ederek durumu anlattı. Önce fotoğraflarımı, görüntülerimi  istediler, bir CD  gönderdik. Ben hayatımda Paris’e ilk kez geliyorum, sizinle beraber modaevine gittik, Stilist Stephane Rolland tesadüfen sizinde çok samimi arkadaşınızmış, bana uygun olabileceğini düşündüğü 4 elbise seçmiş, hepsine baktık benimde çok beğendiğim birinde karar kıldı, ama beni en çok şaşırtan bu kadar ünlü bir moda evinde sıcak karşılanmamız oldu. Gerçekten hem Stephane Rolland hem de Scherrer’in diğer çalışanlarının sıcak ilgisi benim mesafeli, soğuk davranan Fransızlar hakkındaki fikrimi değiştirdi.”

Nurgül Yeşilçay’la Paris, Champs Elysee’de 

Nurgül Yeşilçay ile Paris Büromuzda 

 

Muammer ELVEREN-ÖZEL

Nurgül yabancı basının gözdesiydi

Nurgül Yeşilçay, Cannes’da basının gözdesi oldu. Fatih Akın “Nurgül kırmızı halıya çok yakışıyor” derken, çıkan dergilerde “Ne Asia (Argento) ne Angelina (Jolie), kırmızı halının en seksi yıldızı Nurgül’dü (Yeşilçay).” yazıyordu.
Nurgül, kapanış töreninde de kameraların gözdesiydi zaten. Törenin canlı yayınında en çok gösterilen oyunculardan biri o oldu.
Festivalden fotoğraflar için tıklayın
Cannes’ın yakışıklıları
Cannes’da ilk günlerde “My Blueberry Nights” filminin başrol oyuncusu Jude Law vardı sahnede. Sonra “Zodiac” ekibinden Jake Gyllenhaal ve Mark Ruffalo geldi. Derken Leonardo DiCaprio öne çıktı. Ama asıl fırtınayı koparan “Ocean’s 13 filmi”ydi. Çünkü filmin basın toplantısında Brad Pitt, George Clooney ve Matt Damon yan yanaydı.
60. Cannes Film Festivali’nde Wong Kar Wai, Quentin Tarantino, Alexander Sokurov ve Emir Kusturica gibi usta yönetmenler hayal kırıklığı yarattı, ödülleri gençler topladı. İşte Ömür Gedik’in kaleminden Cannes’dan en taze izlenimler.
60. yılda Cannes’da yarışan isimlerin ağırlığı malumunuz. Ama Wong Kar Wai, Quentin Tarantino, Alexander Sokurov ve Emir Kusturica gibi büyük yönetmenlerin filmleri hayal kırıklığı yarattı ve ödüllerde yılların ustalarının adı bile geçmedi. Altın Palmiye’nin genç Romanyalı yönetmen Cristian Mungiu’nin 4 Ay, Üç Hafta, 2 Gün adlı filmine gitmesi de haliyle hiç sürpriz olmadı. Cannes’da basının ilgi odağı olan Fatih Akın, En İyi Senaryo Ödülü’nü alırken, Akın’ın favorisi, usta sinemacı Julian Schnabel’ın az bilinen sineması En İyi Yönetmen ödülüyle taçlandırıldı.
* Yaşamın Kıyısında bölünürsek düşeriz
Paris temsilcimiz Muammer Elveren’in önsezilerine her zaman güvenirim. Bana, “Bak göreceksin filmimiz mutlaka ödül alacak” dediğinde umudum daha da artmıştı. Dediği de çıktı zaten. Fatih Akın, Yaşamın Kıyısında filmiyle önce kiliseler birliği tarafından verilen Ekümenik Ödülü’nü, bir gün sonra da En İyi Senaryo Ödülü’nü aldı.
Ekümenik Ödülü’nün “Bu film Türkiye ve Almanya’da farklı köklerden gelen insanların kesişen kaderlerinin öyküsünü büyük bir başarıyla anlatıyor. Birlikte yaşamanın zenginliğini duyarlılıkla yansıtıyor ve iki dünyayı birleştiriyor” şeklindeki gerekçesi En İyi Senaryo Ödülü’nün de habercisiydi zaten. Fatih Akın’ın farklı kültürleri, dünyaları kaynaştıran senaryosu belli ki herkesi etkilemişti. Ünlü yönetmenimizin En İyi Senaryo Ödülü’nü alırken Türkiye’ye gönderdiği mesaj da aynı şekilde etkiliydi.
Seçimler yaklaşırken Türkiye’deki herkesi birlik olmaya çağıran Fatih Akın “Bölünürsek düşeriz” uyarısı yaptı ve bence ülkemizin geleceğinin şekillenmesinde pay sahibi olacak isimlerden biri oldu.
* İki ulusu birleştiren film
Başrollerinde Tuncel Kurtiz, Nurgül Yeşilçay, Nursel Köse, Baki Davrak, Hanna Schygulla ve Patrycia Ziolkowska’nın olduğu Fatih Akın filmi Yaşamın Kıyısında’nın Cannes’da yarışıyor olması hem Almanları hem de bizi heyecanlandırdı.
Filmin Alman oyuncusu Hanna Schygulla, Cannes’da yaptığı konuşmada, Fatih Akın’ı, Duvara Karşı filmiyle Alman ve Türklerin uzun bir aradan sonra aynı duyguları yaşamasını sağladığı ve iki ulusu ortak bir sevinçte birleştirdiği için çok sevdiğini söylemişti.
Berlin’de Duvara Karşı ile başlayan süreç Cannes’da Yaşamın Kıyısında ile devam etti. İki ulus bir kez daha aynı film için heyecanlanmış ve birlikte sevinmiş oldu.
* Alkışlar ve ödüller
Geçen hafta Nejat İşler’in iki filmle buradayım anlamına gelen işaretinin zafer işaretine dönüşmesini dilediğimi yazmıştım. İşler’in rol aldığı Yaşamın Kıyısında ve Yumurta filmlerine Cannes’da bol alkış ve ödül geldi. Fatih Akın’ın başarısının yanı sıra, Semih Kaplanoğlu imzalı Yumurta, Avrupa Sinema Ödülleri’nden mansiyon kazandı.
* DiCaprio’yu sıkıştırdılar
Al Gore’un izinden giderek çevre sorunlarına ve küresel ısınmaya karşı harekete geçen Leonardo DiCaprio’yu, yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiği 11. Saat adlı belgeselin basın toplantısında köşeye sıkıştırmak isteyenler oldu. Bir meslektaşım ünlü oyuncuya Cannes’a nasıl geldiğini sordu. Cevap özel uçak olursa bir zafer kazanmış olacaktı, çünkü uçaklar çevreye zarar veren ulaşım araçlarının başında geliyordu.
DiCaprio bu soru karşısında keyifle gülümseyince bir oh çektik. Üzülen o değil, soruyu soran gazeteci oldu. DiCaprio, özel uçaklardan inmeyen diğer Hollywood yıldızlarının aksine, Cannes’a ticari bir hava yolunun tarifeli seferiyle gelmişti.
* En yakışıklı erkekler Cannes’daydı
Cannes’a bu yıl güzel kadınlar değil yakışıklı erkekler damgasını vurdu.
İlk günlerde My Blueberry Nights filminin başrol oyuncusu Jude Law vardı sahnede. Sonra Zodiac ekibinden Jake Gyllenhaal ve Mark Ruffalo geldi. Onların rüzgarı devam ederken, We Own the Night için Joaquin Phoenix ve yarışma dışı gösterilen belgesel 11. Saat için de Leonardo DiCaprio’yla konuştuk. Ama asıl fırtınayı koparan Ocean’s 13 filmi oldu. Brad Pitt, George Clooney ve Matt Damon yan yana ve tam karşımızdaydılar.

Cannes’ın 60. yılının en keyifli basın toplantısının Ocean’s 13’e ait olduğunu tahmin etmişsinizdir herhalde.
* Polanski’nin öfkesi
Cannes’da yoğun program nedeniyle kaçırdığım bir basın toplantısı var ki, yankıları günlerce sürdü. Roman Polanski toplantıda gelen sorulardan tatmin olmamış ve “Sizin bu boş sorularınızı cevaplayacağıma gider yemek yerim daha iyi” diyerek çekip gitmiş toplantıdan. Soruları beğenilmediği için azar işitmiş, aşağılanmış, terk edilmiş olan meslektaşlarım da arkasından bakakalmışlar.
* Cannes’da herkes garson
Son sözde festivali özetleyelim.
Cannes’da filmler, partiler eğlenceli tabii ama yoğun gündemin yarattığı yorgunluk ve stresten söz etmeden de olmaz.
Tüm gün koşturur ama asla her şeye yetişemezsiniz.
Bu yorgunluk sırf bize mahsus değil tabii; festival yöneticileri, jüri üyeleri, film şirketi sahipleri, yapımcılar, yönetmenler, oyuncular, kısacası festivale katılan herkes çok yorulur ama yine de bu şölenin parçası olmaktan mutluluk duyar.
İşte bu nedenle Cannes Film Festivali’ni şu klasik cümle çok iyi özetliyor diye düşünüyorum:
“Cannes, herkesin garson olduğu bir ziyafettir!”

Ömür Gedik-Kelebek

 

MuammerELVEREN

İSTANBUL Üniversitesi- Yüksek Gazetecilik mezunu olan Muammer ELVEREN, 12 Şubat 1948 yılında Mardin’de doğdu. Evli ve bir kız babası olan ELVEREN, 1974 te Haldun SİMAVİ‘nin kurduğu GÜNAYDIN Gazetesi’ne girdi. 1977 de GÜNAYDIN gazetesi BRÜKSEL Bürosunu kurmakla görevlendirildi ve BRÜKSEL BÜRO ŞEFİ oldu. 1989 da BRÜKSEL temsilciliği yanında Mihail GORBAÇOV’un liderliğindeki Komünizm ’in merkezi kabul edilen 'Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği-SSCB’nin başkenti MOSKOVA temsilciliği görevini de üstlendi. ELVEREN 1991 yılında HÜRRİYET gazetesine girdikten sonra da BRÜKSEL ve MOSKOVA görevini birlikte yürüttü. Başta AZERBAYCAN olmak üzere dönemin Sovyetler Birliği Cumhuriyetleri yanında BULGARİSTAN ve ROMANYA’da Komünizmin çöküşüyle ilgili olayları yerinde izledi. ELVEREN birçok batı ülkesinde de uluslararası olayları izledi, dizi, haber ve röportajlar yaptı. Muammer ELVEREN 1991 de Azeri ve Ermeni çatışmalarının en yoğun olduğu dönemde tüm tehlikeleri göze alarak DAĞLIK KARABAĞ ‘a girip röportaj yapmayı başaran ilk gazeteci oldu. Bu başarısıyla “YILIN GAZETECİSİ” seçildi ve ‘SEDAT SİMAVİ GAZETECİLİK ÖDÜLÜ’ ne layık görüldü. Muammer ELVEREN aynı yıl Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ‘SERİ RÖPORTAJ ÖDÜLÜ’ nü de kazandı. ELVEREN 1992 yılında Fransa’ya atanarak HÜRRİYET gazetesi PARİS TEMSİLCİSİ oldu. 1998 de Devlet Bakanı EYÜP AŞIK ’ın Fransa’da tutuklanan yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden Alaattin ÇAKICI ile konuşmasını içeren kasetini elde ederek istifasına neden olan ve hükümetin düşme sürecini başlatan “ÇAKICI’YA KAÇ DİYEN ANAP’LI BAKAN” haberiyle ikinci kez SEDAT SİMAVİ GAZETECİLİK ÖDÜLÜ’ ne layık görüldü. ELVEREN aynı yıl İstanbul Üniversitesi “İletişim Fakültesi- YILIN GAZETECİSİ ÖDÜLÜ’ nü aldı. Muammer ELVEREN ‘e 1999 da NOKTA dergisinin düzenlediği “DORUKTAKİLER 98″ yarışmasında da “YILIN GAZETECİSİ” Kasım 2023 te ‘Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Basın Hizmet ödülü’ verildi. Fransızca ve Arapça bilen ELVEREN 1977 den beri uluslararası alanda çalıştı, seri röportajlar yaptı, zirveler ve festivaller izledi. Avrupa Birliği, NATO, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve UNESCO ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü – OECD gibi Uluslararası kuruluşlarla ilgili siyasi ve ekonomik yazılar yazdı, haber ve dizi yazılar hazırladı. Uluslararası büyük aktüel olayları yerinde izleyen ELVEREN hemen hemen tüm doğu ve batı Avrupa ülkeleri, şimdi her biri birer bağımsız ülke olan ve 15 Cumhuriyetten oluşan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde çalıştı. İskandinav ülkeleri, Afrika ve Ortadoğu ülkeleri ile Mısır’dan Fas’a beş kuzey Afrika ülkesi ile çatışmalar döneminde SARAYBOSNA ve KOSOVA’da görev yaptı. 1995 te gazeteciliğin yanı sıra KANAL-D’ de televizyon haberciliğine de başlayan ELVEREN bu görevini 2008 sonuna kadar sürdürdü. ELVEREN 2010 yılına kadar HÜRRİYET GAZETESİ PARİS TEMSİLCİLİĞİ görevini sürdürdükten sonra Türkiye’ye döndü. HÜRRİYETgazetesinde uluslararası büyük olayları izleme görevini üstlenen ELVEREN, ARAP BAHARI olaylarının başladığı TUNUS ve MISIR’da görev yaptı. MISIR’da Devlet Başkanı Hüsnü MÜBAREK dönemini, TAHRİR DEVRİMİ, Mübarek‘in görevi bırakması, yargılanmasını yerinde izledi. Muhammed MURSİ dönemi ve ‘MÜSLÜMAN KARDEŞLER‘in günlerce RABİA Meydanı ayaklanmalarını, KAHİRE’nin çeşitli bölgelerinde yaptıkları gösterileri ve ASKERİ DARBE anında meydana gelen olayları yerinde izledi. Darbeyi gerçekleştiren Abdülfettah el SİSİ ’nin Cumhurbaşkanı seçildiği seçimler sırasında KAHİRE’de bulundu. ELVEREN daha sonra SİSİ döneminde tüm riskleri göze alarak MÜSLÜMAN KARDEŞLER ’den 1212 kişiye idam cezası verilen gazetecilerin sokulmadığı MİNYE kentine girip röportaj yapmayı başardı. UKRAYNA ’da ayaklanmalar başlayınca KIRIM ’a geçen ELVEREN orada görev yaparken Rus ordusu KIRIM'ı işgal etmeye başladı. KIRIM ‘da tüm bölge ve yolları kontrol altına alan Rus birliklerine rağmen Başkent SİMFEROPOL (Akmescit), BAHÇESARAY, YALTA ve özellikle Rus donanmasının bulunduğu ve gazetecilerin girmesi yasak SİVASTOPOL’e girmeyi başardı. Rus Ordusunun işgal ettiği bölgelerde fotoğraf çekmek yasak olduğu halde tüm tehlikeleri göze alarak 'Türk basınında ilk kez bir çatışma bölgesinde fotoğraf ve video çekme özelliği olan GOOGLE GÖZLÜĞÜ kullanarak' Rus askeri barikatlarıyla SİVASTOPOL’deki donanmasının fotoğraf ve görüntülerini çekip röportaj ve haberler hazırladı. HüRRİYET Gazetesinde uluslararası olayları izleme görevini 31 Aralık 2018 gününe kadar sürdüren Muammer ELVEREN kendi isteğiyle gazeteden ayrılarak emekli oldu. Halen "muammerelveren.com" sitesinde yazılarını derleyen ELVEREN, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu-FİJ, Belçika Profesyonel Gazeteciler Birliği-AGJPB, Avrupa Parlamentosu Gazeteciler Birliği-AJPE, Fransa Yabancı Gazeteciler Derneği-APE, Fransa Cumhurbaşkanlığı Gazeteciler Birliği-APP ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti TGC üyesidir. ELVEREN, FİJ kartı, Belçika Basın kartı, Fransa Basın kartı ve Sürekli Sarı Basın kartı taşıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected!