AZERBAYCAN’IN EFSANE LİDERİ DOSTUM HAYDAR ALİYEV

 

AZERBAYCAN’IN EFSANE LİDERİ DOSTUM HAYDAR ALİYEV’LE MOSKOVA, BAKÜ, NAHCİVAN, STRASBOURG VE PARİS’TE...

Muammer ELVEREN yazıyor

HAYDAR ALİYEV’İN 100. DOĞUM YILDÖNÜMÜ-Bugün, Azerbaycan ¹Cumhurbaşkanı ilham Aliyev’in babası ‘Azerbaycan Milli lideri’ Haydar Aliyev‘in 100. Doğum Yıl Dönümü. Efsane lider Haydar Aliyev, Komünizm ve soğuk Savaş’ın en katı dönemlerinde 15 Cumhuriyetten oluşan Sovyetler Birliğinde, Komünist Parti’nin politikalarını belirleyen en üst karar organı ‘Politbüro’ üyeliği ve Başbakan Birinci Yardımcılığı görevine kadar yükselen ilk ve tek Türk asıllı devlet adamıydı. 10 Mayıs 1923 te doğan ve 12 Aralık 2003 Günü vefat eden Haydar Aliyev, Sovyetler Birliği döneminde 14 yıl boyunca Azerbaycan’ın liderliğini üstlenerek ‘Azerbaycan Komünist Partisi’ Genel Sekreterliği görevini de başarıyla sürdürmüştü.
Seçkin bir siyaset ve devlet adamı olan Haydar Aliyev dört kez Lenin Nişanı, Kızıl Yıldız Nişanı ve birçok madalyalar alırken iki kez “Sosyalist Emek Kahramanı” ödülüne layık görülmüştü. Ben Haydar Aliyev’le Moskova temsilcisi olarak gazetecilik yaparken tanışmıştım. Generalliğe kadar yükseldiği Sovyet Gizli Servisi KGB’nin üst düzey yöneticilerinden biri olarak 30 yıl görev yaptıktan sonra ayrıldığı o çalkantılı dönemde onunla görüşmüş ve dost olmuştum. Daha sonra  onunla Moskova, Bakü, Nahcivan, Strasbourg ve Paris’te görüşmeler yapmıştım.

Haydar Aliyev, Haziran 1969`da Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri seçilerek Azerbaycan Cumhuriyeti‘nin yönetimini üstlendi. Aralık 1982`de ‘Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbüro üyeliği’ne seçilen Aliyev, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği – SSCB yöneticilerinden biri olarak Bakanlar Kurulu Başkanı Birinci Yardımcısı görevine getirildi. Yirmi yıl SSCB Yüksek Sovyeti`nde milletvekilliği yapan Haydar Aliyev, beş yıl süresince de SSCB Yüksek Sovyeti Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. 

Haydar Aliyev, şimdi her biri ayrı birer devlet olan ve o günlerde bağımsızlık mücadelesi vererek birlikten ayrılmak isteyen 15 Cumhuriyet’in oluşturduğu ‘Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği-SSCB’ Devlet Başkanı ve Komünist Partisi Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov’un Azerbaycan politikalarına karşı çıkıyordu.  O kadar ki son katıldığı Politbüro toplantısında  Gorbaçov‘la sert bir tartışmaya girmiş ve ayağa kalkıp  üzerine yürüyerek ‘Azerbaycan’la ilgili  kararları imzalamıyorum’ diye bağırıp toplantıyı terk etmişti.   Bu olaydan sonra Haydar Aliyev, 1987 Ekim ayında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbürosu`nun ve Parti Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov`un yürüttüğü politikaları protesto ederek görevlerinden istifa etti.

Gelin bu olayı onunla Moskova’da adresini gizlediği evinde yaptığım özel görüşmeyle onun ağzından dinleyelim. Röportaj sırasında ‘Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin yasama organı ‘Yüksek Sovyet’i yöneten ‘Prezidyum’un, Azerbaycanlı tercümanı arkadaşım Cafer Abbasov ve görüşmeyi sağlayan Haydar Aliyev’in o zaman 34 yaşında olan kızı Sevil Aliyeva (12 Ekim 1955 doğumlu) hazır bulundu. 

Cafer’e, Haydar Aliyev’le görüşmek istediğimi söyleyince ‘Çok zor, hem Gorbaçov aleyhinde açıklama yaptığı hem de Ermenilerin Dağlık Karabağ saldırıları karşısında Moskova’nın tutumunu eleştirdiği ve KGB ile de ters düştüğü için devamlı adres değiştiriyor’ dedi ve ekledi ‘Ama istersen seni kızı Sevil ile tanıştırabilirim’. Gerçekten de birkaç gün sonra beni Aliyev’in kızı Sevil ile tanıştırdı. Sevil’e babasıyla mutlaka görüşmek istediğimi söylediğimde ‘Şu anda hangi adreste kaldığını bilmiyorum, o beni arıyor öyle görüşüyoruz. Madem gazetecisiniz durumu biliyorsunuz, babam Gorbaçov’la tartıştıktan sonra Sovyet Politbüro’su ve diğer görevlerinden ayrıldı yani her şey üst üste geldi. Zaten bir süredir rahatsızdı, yeni hastaneden çıktı biraz toparlasın beni aradığında söz veriyorum mesajınızı ileteceğim’ dedi.

Sevil Aliyeva ile bu görüşmeyi 1989 yılının Aralık ayında yapmıştım. Sevil bir hafta sonra beni arayarak babasına mesajımı ilettiğini ve hiç kimseyle görüşmek istemediği halde Türk gazetecisi olduğum için benimle görüşmeyi kabul ettiğini söyleyerek ‘İki üç gün içinde gelip seni babama götüreceğim’ dedi. Ertesi gün saat 18.00 sularında kapım çalındı, Sevil, Cafer Abbasov ile birlikte karşımdaydı, bana haber vermeden gelmişlerdi. Sevil  ‘Muammer Bey sizi almaya geldik babama gidiyoruz’ dedi.  Moskova’nın ara sokaklarında bir binanın 4.tüncü katına çıktık. Kapıyı bir kez sonra ardı ardına 3 kez çaldıktan sonra anahtarla açtı.  İçeri girdik, salonda kimse yoktu. Biraz oturduktan sonra Haydar Aliyev içeri girdi, Sanki eskiden tanışıyormuş gibi bana ‘hoş gelmişsin’ diyerek sarılıp öptü. Karşımda fotoğraflarda dinç gördüğüm Aliyev yoktu. Gerçekten bitkindi, zayıflamış, yanakları çökmüş saçları seyrelmişti. Hiç unutmuyorum ilk sorusu ‘Türkiye’nin benim durumumdan haberi var mı? Olmuş ve şöyle devam etmişti ‘Gel, Zarife hanımın fotoğrafı önündeki masaya oturalım, çektiğimiz fotoğrafta oda çıksın’ demişti. Zarife hanım 15 Nisan 1985 te Moskova’da vefat eden eşiydi.

Masaya geçtik anlatmaya başladı ‘Gorbaçov KGB’yi kullanarak Azerbaycan yönetimi ile ilgili kararlar alıyordu. Bende Politbüro üyesi ve Sovyetler Birliği Başbakan 1.ci yardımcısı olarak toplantıda karşı görüşlerimi açıkladım. Gorbaçov sesini yükselterek ‘Sen artık Azerbaycan’ın işine karışma’ diye bağırdı. O an kendimi tutamadım ve öfkeyle yerimden kalkıp ‘Karışırım’ diyerek ona doğru yürüdüm. Bu arada Politbüro’nun diğer üyeleri beni tutarak sakinleştirmeye çalıştı. Tartışmamız sertleşerek devam edince bana ‘Artık seninle çalışamam’ dedi.

 Haydar Aliyev konuşmasına şöyle devam etti “Gorbaçov Devlet Başkanıydı ve Sovyetler’de ‘Yeniden yapılanma’ (Glasnost) ile Şeffaflık- Açıklık (Perestroika) politikalarını uygulamaya başlamıştı. Bazı Cumhuriyetlerden Sovyetler Birliğinden ayrılma ile bağımsızlık hareketleri haberleri geliyor ve Politbüro’da ne yapılacağı tartışılıyordu. KGB’den Azerbaycan’da da Sovyetler Birliğinden ayrılmak için bağımsızlık hareketleri başladığı bilgileri gelmişti. Gorbaçov’u bu haberler de sinirlendiriyordu. Toplantılarda devamlı gerginlik vardı, artık ben de onunla çalışamayacağımı anlamıştım. Bunun üzerine Politbüro ve Başbakan yardımcılığından 25 Ekim 1987 günü istifa ettim’.

Haydar Aliyev’le yaptığım bu görüşmeden 6 ay kadar önce yani Haziran 1989’da Ebulfez Elçibey (Gerçek soyadı Aliyev’dir, halk ona bağımsızlık mücadelesi günlerinde ‘Elçibey’ adını takmıştı)Azerbaycan Halk Cephesi’ni resmen kurmuş ve KGB ile Kızıl Ordu’ya rağmen Azerbaycan’ı Sovyetler Birliğinden ayırmak için yer altı faaliyetlerini başlatmıştı.  Haydar Aliyev o gün bana ‘Eğer Bakü’ye gider ve Ebulfez ile görüşme imkanı bulursan Azerbaycan için her şeyi yapmaya hazır olduğumu ve bağımsızlık mücadelesinde onları desteklediğimi söyle’ demişti. Bütün bu yazdıklarıma kızı Sevil Aliyeva  ve halen Moskova’da  yaşayan Cafer Abbasov şahittir. O günlerde Ebulfez Elçibey liderliğinde kurulan Halk Cephesi’nin bağımsızlık mücadelesi faaliyetleri ile ‘Azadlık Meydanı’nda yaptıkları gösterileri Moskova’dan Bakü’ye gidip bire bir izledim.  O hem tehlikeli hem de heyecanlı günleri yeri geldiğinde bir başka yazıda anlatacağım.

Haydar Aliyev‘le dostluğumuz bu ilk röportajı yaptığım Aralık 1989 günü başlamış ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla Azerbaycan’ın bağımsızlığından sonra da devam etmişti. Azerbaycan Cumhurbaşkanı olduktan sonra beni Bakü’de Cumhurbaşkanlığı Sarayında kabul etti. Daha sonra Devlet Başkanı olarak Avrupa Konseyi toplantılarına katılmak için geldiği Fransa’nın Strasbourg  kentinde görüşüp Azerbaycan’ın bağımsızlığından sonra Dağlık Karabağ’la ilgili gelişmeler konusunda uzun uzun sohbet ettik. Haydar Aliyev Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’la görüşmeye geldiğinde de Paris’te kaldığı Crillon otelinde bir araya gelerek o sancılı dönemleri andık. Büyük Devlet adamı Haydar Aliyev 12 Aralık 2003 günün vefat etti. Mayıs 2010 da Bakü’ye gittiğimde ise Aliyev’in ‘Ulusal Şeref Mezarlığı ‘Fahri Hiyabanı’nda eşi Zarife Hanım’la heykellerinin de olduğu mezarını ziyaret ettim. Mezar başında bütün bu anlattıklarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.  Rahmetle anıyorum. Allah’ın rahmeti üzerinde, mekânı da cennet olsun Nurlar, ışıklar içinde yatsın.

Haydar Aliyev  ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı olduktan sonra Bakü’de Cumhurbaşkanlığı Sarayında

. . . 

Aliyev’in ‘Ulusal Şeref Mezarlığı ‘Fahri Hiyabanı’nda eşi Zarife Hanım’la heykellerinin de olduğu mezarında

 

………………………………………………………………………..

HAYDAR ALİYEV’İN RESMİ ÖZGEÇMİŞİ

Haydar Alirıza oğlu Aliyev Azerbaycan Halkının Milli Lideri

Haydar Alirıza oğlu Aliyev 10 Mayıs 1923`te Azerbaycan`ın Nahçıvan kentinde doğdu. 1939 senesinde Nahçıvan Pedagoji Teknik Okulu`nu bitirdikten sonra Azerbaycan Sanayi Enstitüsü`nde (şimdiki adı Azerbaycan Devlet Petrol Akademisi) eğitim gördü. Fakat başlayan savaş nedeniyle eğitimine devam edemedi.

Haydar Aliyev 1941 yılından itibaren Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Halk İçişleri Komiserliğinde ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Halk Komiserleri Meclisi`nde Şube Müdürü olarak görev yaptı. Ardından 1944 senesinde çalışmak için devlet güvenlik teşkilatlarına gönderildi. Bu dönemden itibaren devlet güvenlik teşkilatlarında çalışan Haydar Aliyev 1964`ten Azerbaycan SSC Bakanlar Kurulu`na bağlı Devlet Güvenlik Komitesi`nde Başkan Yardımcısı, 1967 yılından itibaren ise Başkan olarak görev yaptı ve Tuğgeneral rütbesine kadar yükseldi. Bu dönemlerde O, Leningrad`da (şimdiki adı Saint Petersburg) özel yüksek öğrenim gördü, 1957 senesinde ise Azerbaycan Devlet Üniversitesi Tarih Bölümünü bitirdi.

Haziran 1969`da Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi`nin genel toplantısında Haydar Aliyev, Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri seçilerek cumhuriyetin yönetimini üstlendi. Aralık 1982`de Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbüro üyeliğine seçilen Haydar Aliyev, SSCB Bakanlar Kurulu Başkanının Birinci Yardımcısı görevine getirildi ve SSCB yöneticilerinden biri oldu. Yirmi yıl SSCB Yüksek Sovyeti`nde milletvekilliği yapan Haydar Aliyev, beş yıl ise SSCB Yüksek Sovyeti Başkan Yardımcısı olarak çalıştı.

Haydar Aliyev, 1987 yılının Ekim ayında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbürosu`nun ve bizzat Genel Sekreter Mihail Gorbaçov`un yürüttüğü politikaları protesto ederek görevlerinden istifa etti.

20 Ocak 1990`da Sovyet ordusunun Bakü`de gerçekleştirdiği kanlı facia ile ilgili olarak ertesi gün Moskova`daki Azerbaycan Temsilciliği`ne gelen Haydar Aliyev bir bildiri yayımladı. Bildiride, Azerbaycan halkına karşı işlenen suçun organizatör ve faillerinin cezalandırılmasını talep etti. SSCB üst düzey yöneticilerinin Dağlık Karabağ`da yaşanan olaylarla ilgili ikiyüzlü siyasetini protesto eden Haydar Aliyev, Temmuz 1991`de Sovyetler Birliği Komünist Parti üyeliğinden ayrıldı.

Temmuz 1990 yılında Azerbaycan`a dönen Haydar Aliyev önceleri Bakü`de, daha sonra Nahçıvan`da yaşadı, aynı yıl Azerbaycan Yüksek Sovyeti milletvekilliğine seçildi. 1991-1993 yılları arasında Nahçıvan Otonom Cumhuriyeti Yüksek Meclisi`nin Başkanı, Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti`nin Başkanı görevlerini yürüttü. 1992 senesinde Yeni Azerbaycan Partisi`nin Nahçıvan`da yapılan kuruluş kongresinde Haydar Aliyev parti başkanı seçildi.

1993`te Mayıs-Haziran aylarında hükümet krizinin iyice derinleşmesi nedeniyle ülkede iç savaşın çıkması ve bağımsızlığın kaybedilmesi tehlikesi üzerine Azerbaycan halkı, Haydar Aliyev`in yönetime getirilmesi isteği ile ayaklandı. Dönemin Azerbaycan yöneticileri Haydar Aliyev`i resmi olarak Bakü`ye davet etmek zorunda kaldılar. 15 Haziran 1993 tarihinde Haydar Aliyev, Azerbaycan Yüksek Sovyeti`nin Başkanı seçildi, 24 Temmuz`da ise Milli Meclis`in kararı doğrultusunda Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vekili görevine getirildi. 3 Ekim 1993`te yapılan genel seçimlerin sonucunda Haydar Aliyev, Azerbaycan Cumhuriyeti`nin Cumhurbaşkanı seçildi. 11 Ekim 1998`de halkın etkin katılımıyla yapılan seçimlerde Haydar Aliyev, oyların % 76,1`ini kazanarak bir kez daha Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçildi. 15 Ekim 2003`te yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinde aday gösterilmesini kabul eden Haydar Aliyev, sağlık sorunları nedeniyle seçimlere katılmaktan vazgeçti.

Haydar Aliyev bir takım uluslararası ödüllere, çe­şit­­li ülkelerin üniversitelerinin fahri doktora unvanına ve diğer yüksek ödüllere layık görüldü. Dört kez Lenin Nişanı, Kızıl Yıldız Nişanı ve bir­çok ma­dalyalar alan Haydar Aliyev iki kez Sos­yalist Emek Kahramanı ödülünü aldı, birçok yaban­­cı devletin nişan ve madalyalarıyla ödüllendirildi.

Azerbaycan tarihinin otuz yılı aşkın bir dönemi Haydar Aliyev ismi ile kopmaz bağlarla bağlıdır. Bu yıllar zarfında halkın toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamındakı gelişmelerde hep Haydar Aliyev`in ismi geçer. Haydar Aliyev, yönetimde bulunduğu süre boyunca ülkenin kalkınması için hep uğraştı, onun zengin kültürü, büyük tarihi geçmişi ile her zaman gurur duydu, gelecek kuşaklarının kaderi ile kaygılandı. Onun sayesinde Azerbaycan, bir devlet olarak tarihin zor dönemeçlerinden ve sınavlarından geçti.

Seçkin siyaset ve devlet adamı, halkın kayıtsız şartsız lideri olarak bilinen Haydar Aliyev hayatta iken canlı efsaneye dönüştü. Bu yüzden Haydar Aliyev fenomeni her zaman dikkatleri çekti. Dünya Azerbaycanlılarının bu milli liderinin herkesi hayran bırakacak coşkun siyasi faaliyeti gerek ülke, gerekse dünya basınında geniş yankı buldu.

Azerbaycan halkı ulusal devlet düzeninin çökme teh­­li­­kesi ile yüzleştiği ve çok zor günlerini yaşadığı bir dönemde – Haziran 1993’te ısrarla mevcut yö­net­imin değiş­ti­ri­l­me­sini talep etti ve o zamandan itibaren kaderini Haydar Aliyev’in ellerine teslim etti.

Halkının sıkıntılı günlerinde onun ısrarlı davetini kabul eden Haydar Aliyev, Azerbaycan`da yeniden siyaset sahnesine geri döndü. Haydar Aliyev`in bu dönüşünü halk büyük umut ve sevinçle karşıladı. Aynı gün Azerbaycan`ın tarihine Milli Kurtuluş günü olarak geçti.

HAYDAR ALİYEV  YAŞAMINI ANLATIYOR

Sovyetler Birliği, 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte dağılma sürecine girmiş, bu arada eski Politbüro üyesi ve Başbakan 1. Yardımcısı Haydar Aliyev de başkent Moskova’daki yaşamını noktalayıp köşesine çekilmişti. Aliyev, bir süre sonra Azerbaycan’ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne dönecekti. Haydar Aliyev, Azerbaycan Komünist Partisi Genel Sekreterliği görevini, yani Azerbaycan liderliğini tam 14 yıl sürdürdü. 1976 yılında ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Komünist Partisi’nin 22. Kongresi’nde Politbüro yedek üyeliğine seçildi. Bu, Sovyetler Birliği yönetimine Aliyev’in ilk adımı oldu. Ülke tarihinde ilk defa, hem Türk asıllı hem de Müslüman olan bir yönetici Politbüro’ya seçilmiş oluyordu. Aliyev’in Politbüro’daki yedek üyeliği, bir süre sonra asil üyeliğe dönüşecekti.

GORBAÇOV TÜRKLERİ SÜRECEKTİ

Aradan yıllar geçtikten sonra, Sovyetler’in yönetim merkezi olan Kremlin’de, Aliyev’e karşı kıskançlıklar baş gösterdi. Bu arada, ülke yönetimi Rus asıllı Mihail Gorbaçov’a geçti. Ancak, Aliyev’in Gorbaçov’la yıldızı barışmadı. Haydar Aliyev, bu olayı da şu sözlerle anlatıyordu: ‘‘Gorbaçov’un en büyük özelliği, Müslüman-Türk dünyasına düşmanlığıydı. Türk cumhuriyetlerine karşı ikiyüzlü bir siyaset güderdi. Bana karşı duygularını ve nefretini Politbüro toplantılarında hissettim. Bir Türk üye olarak beni hazmedemiyordu. Oysa, liderliğe seçilmeden önce eşim merhume Zarife Hanım’la beni sık sık Karadeniz sahilindeki yazlığına davet eder, bizleri orada ağırlardı. Fakat Sovyet liderliği, Gorbaçov’un gerçek niyetini ortaya koydu. Kendisi, Müslüman-Türk dünyasına karşı ırkçı bir politika izlemeye başladı, hatta nüfus transferine teşebbüs etti. Bilindiği gibi Stalin Kırımlı Tatarlar ile Çeçen-İnguşlar’ı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sibirya’ya sürmüştü. Bu defa Gorbaçov, benzeri bir teşebbüsün içindeydi. Gorbaçov, önce Azerbaycan’ı karıştırdı. Bu iş için KGB’yi kullandı. Kendisini uyardım. O da bana, ‘Sen Azerbaycan’ın işine karışma’ cevabını verdi. Tartışma sertleşti. Öfkeyle yerimden fırlayıp Gorbaçov’un üzerine yürüdüm. Sonra araya diğer Politbüro üyeleri girdi, beni salondan çıkardılar.’’

SENİNLE ÇALIŞMAM

Gorbaçov-Aliyev kavgası, artık düzelmesi mümkün olmayan ayrılığın son işareti oluyor, Sovyet lideri, Politbüro üyesi ve Başbakan 1. Yardımcısı Aliyev’e şunları söylüyordu: ‘‘Artık seninle çalışamam.’’ Haydar Aliyev, 25 Ekim 1987 tarihinde Politbüro üyeliğinden istifa etti. Kremlin’de beş yıl süren tarihi görev de noktalanıyordu. Aliyev, istifa sonrasını ise çok üzgün bir şekilde şu sözlerle anlatıyordu: ‘‘SSCB Politbüro’sundan ayrıldım. Bir anda etrafım boşaldı. Sıradan bir insana dönmüştüm. Sinirlerim çok bozuktu. Üzgündüm. Adeta inzivaya çekildim. Hastalandım. Aylarca hastanede yattım. Kendi kendime soruyordum: ‘Aliyev, bir emekli gibi yaşamaya mı mahkûm olacaksın?’ Yeni yetişen bir kızım ve oğlum vardı. Eşim Zarife Hanım, kısa bir süre önce vefat etmişti. Bu ölüm, beni çok sarsmıştı. Oğlum İlham, Dış Politika Enstitüsü’nü bitirdi, ardından da doktorasını yaptı. Benim yüzümden ona iş vermediler. Oysa, görevde olduğum dönemlerde, mezun olduğu enstitüdeki profesörler çevresinde pervane oluyorlardı. Kızım ise oryantalist idi; Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirmişti. Onu da işten çıkardılar. Kızım, üç çocuğuna bakmak zorundaydı; bir yandan da benim yüküm binmişti. Çünkü, evimdeki hizmetçiler dahi kaçmıştı. Kısacası, yemeğimi pişirmek ve çarşı-pazara gitmek işi kızıma kalmıştı.’’ Haydar Aliyev’in Politbüro üyeliğinden istifası, Ermenileri hayli cesaretlendirdi. Bu olayın üzerinden on beş gün geçtikten sonra, Karabağ sorunu patlak verdi. Devlet Başkanı Gorbaçov, Ermenilerden yana tavır alıyordu. Aliyev, istifaya zorlanmasını, daha önceden yapılmış bir planın hayata geçirilmesi olarak değerlendiriyordu.

KGB, ŞEFİNİ İZLİYOR

Geçen zaman içerisinde, Azeri-Ermeni sorunu tırmandı. Ermeniler, Moskova’dan hem destek, hem de cesaret almaya başladı. Bu arada Aliyev, olaylar karşısında eli-kolu bağlı, bir şey yapamamanın ıstırabı içindeydi. Aliyev, Karabağ’a saldırıları protesto etmek amacıyla, Moskova’da bir basın toplantısı düzenledi. Şimdi devamını yine kendisinden dinleyelim: ‘‘Basın toplantısında, Devlet Başkanı Gorboçov ve Sovyet Komünist Partisi’ne yüklendim. Bu olay üzerine, Gorbaçov’un talimatıyla KGB tarafından takip edilmeye başlandım. Tam 30 yıl görev yaptığım bu istihbarat örgütü, beni ‘rejim suçlusu’ gibi izliyordu. 1990 yılının ocak ayına geldiğimizde, Sovyet ordusu, Bakü’de katliam yaptı, milletimizin kanını döktü. Bu arada, Azerbaycan’da düzenlenen bir mitinge konuşmacı olarak katılıp Gorbaçov’u suçladım. O tarihte Azerbaycan’ı yöneten Vezirov ile Muttalibov’u, Gorbaçov’un henpaları (uşakları) olarak teşhir ettim. Kısacası bunlara, ‘ Siz katilsiniz’ diyordum.’’

MEMLEKETE DÖNÜŞ

Haydar Aliyev, 1990 yılının mayıs ayında, Moskova’dan Azerbaycan’a kesin dönüş yaptı. Bu dönüşü kimse bilmiyordu. Ancak Aliyev, Bakü sokaklarına çıkınca halk kendisini tanıdı. Bir anda çevresinde sevgi çemberi oluştu. Aliyev daha sonra doğduğu topraklara, Nahçıvan’a gitti; çok büyük bir sevgi gösterisiyle karşılandı. Aliyev, kısa bir süre sonra Nahçıvan milletvekili, ardından da Áli Meclis Başkanı oldu. Demirci Ali Rıza Usta’nın oğlu, artık ülkesinin tek yöneticisiydi.

Azerbaycan senin için artık küçük

1980’li yıllarda, Sovyet lideri Brejnev’in ölümü üzerine, Yuri Andropov, dünyanın bu ikinci süper gücünün yeni lideri oldu. Yeni lider, Aliyev’in Politbüro’nun asil üyeliğine seçilmesini sağladı. ABD’de yayınlanan ünlü Time Dergisi, 6 Aralık 1982 tarihli sayısında, Aliyev’in yeni görevini ‘‘Bakü’nün parlayışı’’ başlığıyla veriyordu. Sovyetler Birliği’nin lideri Andropov, Aliyev’e yeni görevler verirken şunları söylüyordu: ‘‘Azerbaycan, senin için artık küçük. Sana Sovyetler Birliği’nde ihtiyaç duyuluyor.’’

ORTADOĞU SORUMLUSU

Sovyetler Birliği’nin yeni lideri Andropov, Politbüro üyesi Haydar Aliyev’e Ortadoğu ve İslam ülkeleri sorumluluğu verdi. Ayrıca, kendisini Başbakan 1. Yardımcısı yaptı. Aliyev, 1982-1987 yılları arasında sık sık Ortadoğu ülkelerini ziyaret ederek Sovyetler Birliği ile ilişkilerini düzenledi.

Haydar Aliyev ailesine çok düşkündü… Özellikle de eşi Zarife Aliyeva’ya… Her fırsatta bir araya gelip, birlikte vakit geçirmek çok hoşuna giderdi. O günlerde Sovyetler Birliği Politbüro Üyesi Haydar Aliyev’in, eşi ve çocuklarıyla Gence’de bir motor gezisinde fotoğrafları yayınlanmıştı

Demirci Ali Rıza’nın oğlu, KGB generali

ALİYEV, 1923 Nahçıvan doğumlu idi. Fakir bir ailenin çocuğuydu. Yaşam öyküsünü şöyle anlatıyordu: ‘‘Babamın adı Ali Rıza, annemin adı ise İzzet Hanım. Ben, dokuz kardeşin dördüncüsüyüm. Babam demircilik yapardı. 1917’de gerçekleşen Sovyet Bolşevik İhtilali’nin etkileri, birkaç yıl sonra Nahçıvan’a gelmeye başlamış. Ancak babam, particilik yapmamış. Yani, Komünist Parti ile ilgilenmemiş. Çünkü, tek kaygusu varmış; o da kıt kanaat ailesinin geçimini sağlamak. Nahçıvan’da aileler, çocuklarını okul yerine işe gönderirlerdi. Çünkü, karın doyurabilmek için tüm fertlerin çalışması gerekirdi. Bu şartlara rağmen, ağabeylerim okumuş. Hatta Bakü’ye giderek üniversiteye dahi yazılmışlar. Ben de ağabeylerimin babama baskısı sayesinde, altı yaşındayken ilkokula başladım. Sovyetler Birliği’nde zorunlu eğitim on yıl idi, lise de buna dahildi. 1939’da liseden mezun oldum. Babam, ‘Haydar, yeterince okudun. Durumumuzu görüyorsun, artık çalışmaya başla’ diyerek, kibarca baskı koydu. Oysa, bir yandan babamı kırmak istemiyordum, bir yandan da daha o güne kadar hiç görmediğim Bakü’ye gidip üniversiteye yazılmak istiyordum. Bu aşamada da, ağabeylerim imdadıma yetişti. Kendileriyle mektuplaştım. Beni, Bakü’ye davet ettiler. Ailemizde ilginç bir gelişme yaşandı. Babam, Bakü’ye gitmeme direndi; oysa annem, beni bu konuda cesaretlendirdi. Kısacası, ağabeylerim ve annem sayesinde Bakü’ye ulaştım. Babam da çoğunluğun kararına uydu.’’

Üniversite yıllarını, yine Haydar Aliyev’den dinleyelim:

‘‘Bakü Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne kaydımı yaptırdım. Elim, resme yatkındı. Hatta yaptığım tablolar ilgiyle izleniyordu. Dersler başladı. Önüme bir büyük engel çıktı; bu ‘Rusça bilmeme’ engeliydi. Biz, Nahçıvan’da Türkçe eğitim görüyorduk. 1939 yılında, bilindiği gibi II. Dünya Savaşı çıktı. Hitler’in Alman orduları, Sovyetler Birliği’ne girdi. Bizi de askere alıp cepheye sevk ettiler. Çok sıkıntılı yıllar geçirdik. Derslerimiz aksadı. Her şey altüst oldu.

HİTLER’LE SAVAŞTI

Hitler, 1943’te Sovyet topraklarında bozguna uğradı. İşte bu sırada, Azerbaycan yönetimi beni bir göreve atadı. Görev yapacağım yerin adı kısaltılmış şekliyle ‘NKVD’ idi. Yani, Sovyetler’in gizli haberalma örgütü. Bu örgütün adı, daha sonra ‘KGB’ye dönüştü. Bu örgüte girerken, hiç kimseden yardım veya destek almadım. Tamamen, seçme ile aldılar. Bu olayla birlikte hayatımın akışı değişti. Sovyet lideri Stalin, örgüte çok önem veriyordu. Diyebilirim ki, Sovyetler Birliği NKVD sayesinde ayakta duruyordu. Sovyetler Birliği’nin her cumhuriyetinde, Moskova’ya bağlı birer NKVD örgütü vardı. Bu örgütte tam 30 yıl görev yaptım. Görevim sırasında, kendi öz milletime hiç ihanet etmedim. Eğer aksi olsaydı, Azerbaycan halkı beni bu kadar sevmezdi. KGB’de, rütbelerin en yükseğine, yani generalliğe ulaştım. Mimar olmak için yola çıktım, ama kader beni general yaptı. 1967 yılında ise Azerbaycan Komünist Partisi 1. Sekreterliği’ne getirilecektim.’’

METROYU YAPTIRDI

Haydar Aliyev, KGB generalliğinden Azerbaycan’ın liderliğine terfi etmişti. Bu yeni görev, Aliyev için yeni bir kilometretaşı oluyordu. Bu taşın başladığı yol da, onu Moskova’ya taşıyacaktı. Aliyev, Azerbaycan’da uzun yıllar görev yaptı. Özellikle, Bakü şehrini imar etti. 40 kilometrelik Bakü Metrosu’nu yaptırdı. Ardından Gence şehrinde otomobil fabrikası kurdurmaya başladı; ancak Sovyet yönetimi, Türk-Azerbaycan’da böyle bir tesisin mevcudiyetini riskli buldu. Sovyetler Birliği’ndeki binalarda kullanılan ilk klima cihazları da Aliyev döneminde Azerbaycan’da üretilmeye başlandı.

(*) ‘‘Kızıl Yıldızdan Hilale/İrfan Ülkü, İstanbul 1993’’

Türk oluşumun farkına Sovyetler dağılınca vardım

HAYDAR Aliyev, Yeni Azerbaycan Partisi’nin 1992 yılında yapılan 1. Kongresi’nde şunları söylüyordu: ‘‘Henüz 20 yaşında Komünist Partisi’ne girdiğimde, hiçbir çıkar gözetmiyordum. Dünyanın en büyük partisinin başında duran biriyken, bulunduğum noktaya yalnız inançlarımla yükselmiştim. İnancımı yitirdiğimde de partiden ayrıldım. Ne Komünist Partisi’ne girmem, ne de çıkmam beni üzmüştür. Ben, her devirde halkıma sadakat, şeref ve namusla hizmet ettim.’’ Aliyev, yine aynı tarihlerde, dönemin Türkiye Başbakanı Süleyman Demirel’e de aynen şu beyanlarda bulunuyordu: ‘‘Ben, Türklüğümün farkına, Sovyetler Birliği’nin dağılmaya başladığı zaman vardım. Moskova’da her şeyimi bırakıp doğduğum topraklara, Nahçıvan’a döndüm. Dönüşümün sebebiyse Türklüğe hizmettir.’’

Nazım Hikmet’i korudu

Haydar Aliyev Nazım Hikmet’in Azerbaycan ziyaretleri sırasında Bakü’de sık sık Azeri şairlerle buluştuğunda güvenliğini bizzat üstlendiğini anlatırken  ‘‘O dönemin Sovyet yönetimi bu ziyaretlerden sıkıntı duyardı, KGB Nazım Hikmet’i izletirdi. Bende Nazım Hikmet’i sevdiğimden bu görevi kimseye bırakmaz, hava alanından kentteki temaslara kadar güvenlik önlemlerini bizzat kendim üstlenirdim’’ demişti.

———-

 

Muammer ELVEREN