GenelKöşe Yazıları

PARİS SALDIRISINI YAPAN ‘ÇAKMA MÜSLÜMAN’ TERÖRİSTLER

PARİS’TE CHARLIE HEBDO KATLİAMI

Dün Paris’te, Charlie Hebdo katliamıyla başlayan ve 17 kişinin ölümüne neden olan terör saldırıları Fransa tarihinin en büyük yürüyüşüyle protesto edildi. Terörle mücadele sicili iyi ve kötü olan 50 ye yakın ülkenin devlet ve hükümet başkanları terörü lanetlemek için kol kola girerek ‘Cumhuriyet yürüyüşü ’nü başlattı. Katılım, Paris’te 1,5 milyonu, Fransa genelinde ise 3,7 milyonu aştı.

Peki, neden yazıya ‘Çakma Müslüman’ teröristler başlığını attım?

Çünkü Paris’teki katliamları İslam dini adına yaptıklarını iddia eden teröristlerin konuşmalarından bu kutsal dinle ilgili bilgilerinin yaşadıkları banliyölerle hapishanelerde öğrendikleri kulaktan dolma sloganlar dışında olmadığı ortaya çıktı.

(Zaten İslami terör örgütlerine üye olmak şimdi adeta bir moda… Kaybedecekleri bir şeyi olmayan ne kadar serseri, it-kopuk, katil, hapishane kaçkını varsa kendine bir ‘İslamcı terör’ grubu bulup Müslümanlığı kullanarak yeni bir kimlik elde ediyor. )

İsterseniz olayların başına dönüp ne olduğuna yeniden bir göz atalım.

Fransa’da Charlie Hebdo saldırısı olduktan muhtemelen bir dakika sonra cep telefonuma bilgisi geldi. Devlet Televizyonu olduğu için bu tür haberleri İçişleri ve Adalet Bakanlığından doğrulamadan yayınlamadığı için hemen olayı naklen veren Fransız kamu televizyon kanalı France-2’yi açtım. Türk televizyonları da olayı Fransız televizyonlarından naklen verdi.

Önce aksiyon filmi seyreder gibi Mizah dergisi Charlie Hebdo’ya Cherif ve Said Kouachi Kardeşlerin yaptığı saldırıyı izledik. Ardından bu hunharca saldırıda aralarında dünyaca ünlü karikatüristlerin olduğu 12 kişiyi öldürdükten sonra bina önüne çıkan saldırganların bomboş caddede havaya ateş ederek ‘Allahüekber’ ve ‘Peygamberin intikamını aldık’ dediklerine şahit olduk.

Peki, bu sloganları niçin attılar?

Caddede onlardan başka kimse olmadığına göre, bu sloganları ya onları uzaktan izleyip katliam emrini verenlere iletecek kişiye mesaj olarak, ya da ‘nasıl olsa sokak kameraları çekiyordur vurulursak saldırıyı kimin adına yaptığımız anlaşılsın’ diye attılar.

Sonra…

Sonrasında maskeli yüzleri ve üzerlerindeki siyah komando giysileriyle yaraladıkları yerdeki polisin kafasına Kalaşnikofla kurşun sıkıp öldürdüklerini gördük, oysa öldürülen polis onlar gibi Fransa vatandaşı bir Müslümandı.

Fransa ayağa kalktı ülkenin dört bir tarafında güvenlik birimleri onları aramağa başladıktan sonra Paris dışında Belçika’ya giden otoyolda görüldüler. Polisle aralarında 53 saat süren kovalamaca Charles de Gaulle Havalimanı yakınındaki Dammartin-en-Goële’de bir matbaaya sığınmalarıyla noktalandı.

Bu arada bir gün önce 26 yaşında bir Kadın Belediye polisini sırtından vurup öldürdükten sonra kaçan Amedy Coulibaly Paris’te bir Yahudi marketine girip 4 kişiyi öldürdükten sonra aralarında bir bebeğin olduğu 16 kişiyi rehin aldı. Bu Market Sefarad Yahudilerince Kaşer, Aşkenaz’lara göre Koşer olarak adlandırılan yenilmesi ve kullanılmasında dinen bir sakınca bulunmayan helal ürünler satan bir işyeriydi. Coulibaly, Polisin Kouachi kardeşleri serbest bırakması halinde rehineleri serbest bırakacağını söyleyince güvenlik birimleri iki olayın bağlantılı olduğunu anladı. Bütün bunlar olurken polis operasyonlarının başlangıcından bitimine kadar naklen yayın yapan televizyon kanallarından BFM TV teröristlerle telefon görüşmesi yaptığı halde ulaştığı önemli bilgileri operasyonlar devam ettiği için yayınlamadı.

 

Ne zamana kadar?

Güvenlik birimlerinin eş zamanlı operasyonlarla hem Charlie Hebdo saldırısını yapan Kouachi kardeşler hem de Market’te rehineleri tutan Coulibaly’nin öldürüldüğü kesinleşinceye kadar. Zira Fransız uluslararası haber kanalı BFM TV, Acil müdahale güçleri operasyonlarını sürdürürken önce saat 10’da Cherif Kouachi ile sonrada saat 15.00 te Coulibaly ile telefonla görüşmüştü. Büyük ihtimalle bu görüşmeler operasyonu yapan “Jandarma Ulusal Müdahale Grubu G.I.G.N (Groupe d’intervention de la Gendarmerie nationale) ile terörle mücadele ve rehin alma operasyonları sırasında aralarında keskin nişancıların olduğu ‘Araştırma, Yardım, Müdahale, Caydırıcılık’ görevlerini üstlenen RAID (Recherche, Assistance, Intervention, Dissuasion) Ulusal Polis Elit Biriminin (l’unité d’élite de la police nationale) işini kolaylaştırmıştı.

Coulibaly BFM TV’ye ‘IŞİD üyesiyim’

Öldürülmeden 2 saat önce Cuma günü saat 15.00’te bulunduğu marketin telefonundan BFM TV’yi arayan Amedy Coulibaly ‘Ben IŞİD üyesiyim’ dedikten sonra eylemlerini neden yaptığını tutarsız ifadelerle açıklamaya çalıştı. Eylemlerini Irak, Mali ve Afganistan’daki uluslararası koalisyona karşı gerçekleştirdiğini söyledikten sonra televizyon muhabirinin sorularını şöyle cevaplıyordu.

– Neden oradasınız?

– Buradayım çünkü Fransız devleti IŞİD’e, Halife’ye saldırdı

– Herhangi bir talimat aldınız mı?

– Evet, Halife beni görevlendirdi.

– Kouachi kardeşlerle bir bağlantınız var mı?

– Evet. Başlangıçta saldırı operasyonlarını birlikte senkronize ettik. Onlar Charlie Hebdo saldırısı, ben polisleri.

– Halen, yani şu anda onlarla ilişkiniz devam ediyor mu? Görüşüyor musunuz?

– Hayır

– Karınızla birlikte misiniz?

– Hayır, yalnızım. Karım burada değil.

– Markette kaç kişi var?

– Burada 4 ölü dışında bir bebekle 16 kişi var, yani bebekle 17 kişi, 8 i kadın

– Ne istiyorsunuz?

– Ordunun IŞİD’ ten çekilmesini istiyorum. İslam’la savaşmaya gittikleri her yerden. Pazarlık yapmaya hazırım. Onlara beni aramalarını söyleyin.

– Hangi gruba bağlısınız?

– IŞİD (Irak Şam İslam Devleti).

– Siz hiç oraya gittiniz mi?

– Gitmekten kaçındım, çünkü eğer gitseydim yapmam gereken planlarımı gerçekleştiremezdim

– Bu Marketi herhangi bir amaçla mı seçtiniz?

– Evet. Yahudiler. Tüm baskılar için, özel olarak ta Irak İslam Şam Devleti için ama her yer için. Müslümanların ezildiği her yer için. Filistin’de bunun içinde.

– Kouachi kardeşler dışında ilişkiniz olan başkaları da var mı?

– Bu soruya cevap vermeyeceğim. Sorular yetti artık. Numaramı polise iletin.

Coulibaly telefonun ahizesini tam yerine koyamadığı için açık kalan hattan rehinlerle olan konuşmaları da dinlendi. Elinde bir Kalaşnikof bir de başka bir otomatik silah olduğu anlaşılan ve rehinelere sert bir tonla konuşan Coulibaly eylemini haklı çıkarmak için “Her defasında, onlar, Müslümanların terörist olduklarını size inandırmaya çalışıyorlar. Ben, Fransa’da doğdum. Eğer başka yere saldırmasalardı ben şu anda burada olmazdım. Benim eylemim Suriye devletine ve Mali, Irak ve Afganistan’da bulunan uluslararası koalisyona karşıdır. Beşar Esad’ın Suriye’de yaptıklarını düşünüyorum. İnsanlara işkence ediyor. Yıllarca müdahale etmedik. Sonra koalisyonun 50.000 (elli bin) ülkesiyle bombaladık. Tüm bunlar… Neden bunu yapıyorlar? Aynı anda Mali’nin kuzeyi ve Suriye vardı. Mali’de hiç doğru bir şey yapmadılar. Artık durmaları lazım… IŞİD’e saldırmalarını, kadınlarımızı açmalarını, kardeşlerimizi hiçbir neden olmadan hapse atmalarını durdurmaları lazım”.

Coulibaly “Müslümanları rahat bırakın”

Coulibaly “Hükümetlerinizi siz seçiyorsunuz ve onlar sizden hiçbir zaman Mali’de ve başka yerde savaş yapacaklarını gizlemiyorlar. Bu bir. İkincisi onları siz finanse ediyorsunuz. Vergi ve bilmem ne ödemeye hayır demiyorsunuz. Gösteri yapın ve “Müslümanları rahat bırakın” deyin”.

Bunun üzerine rehinelerden biri “Mecburuz” deyince hemen cevabını alıyor “Ne?, Mecbur değiliz… Ben vergi ödemiyorum”. Rehine “Biz vergilerimizi okullar, yollar için ödüyoruz”. Coulibaly “Nasıl Charlie Hebdo için herkes birleşebiliyorsa Cumhurbaşkanlarını seçmek içinde bunu yapabilirler. O zaman birleşerek aynı şeyi yapın. Gösteri yapın ‘Müslümanları ve bizi rahat bırakın” deyin.

Coulibaly bu kez tehditkâr konuşuyor

“Biz… Bizde Talion yasaları geçerlidir. (göze göz, dişe diş yasası; kısas; öldüreni öldürme, yaralayanı yaralama). Allah Kuran’da diyor ki… Onlar ki haddini bilmiyorlar, hadlerini aynı şekilde ödetin. Eğer çocuklarımıza, kadınlarımıza dokunurlarsa savaşçılarımız onlara saldırır. Müslüman ülkelerde neler olduğunu bilmiyorsunuz. Ambargo ile Irak’ta bir milyon çocuk öldürdüler. Tamam, yeter artık şimdi size söylüyorum ‘Ordunuz oraya ayak basamaz, çünkü bastıkları andan iki dakika sonra ayakları kesilecek. Onlar bizimle mücadele edemez, bizi hiçbir zaman yenemeyecekler, nerede olurlarsa olsunlar hiçbir yerde başaramayacaklar. Allah bizimledir. Usame Bin Ladin’in dediği gibi hiçbir zaman huzuru tatmayacaksınız, Filistin’de huzuru biz sağlayacağız.”

Cherif Kouachi ‘Beni El Kaide gönderdi’

BFM TV Charli Hebdo saldırısını gerçekleştiren kardeşlerden Cherif Kouachi’ye kardeşi Said ile polisten kaçarken sığındıkları Matbaanın telefonunu arayarak konuştu. Telefonu Cherif açtı.

“Ben Cherif, Yemen’deki El Kaide tarafından gönderildim. Oraya gittim, bize Hazreti Muhammed’in koruyucuları olduğumuz söylendi. Beni Şeyh Anvar el Awlaki finanse etti”.

Ne kadar zaman oldu?

“Ha… Çok zaman geçti… Öldürülmeden önceydi… Allah rahmet eylesin.

Aslında istihbarat servisleri Cherif’in değil, ağabeyi Said Kouachi’nin 2011 yılında Yemen’e giderek, öldürülen El Kaide’nin eski liderlerinden Enver el Evlaki ile görüştüğünü açıkladı. Said’in gittiğine dair bir bilgiye rastlanmadığı halde telefon konuşmasında ‘Yemene gittim’ demesi saldırılara kendi başlarına karar verip yaptıkları şüphesini uyandırdı.

Evet… Gördüğünüz gibi dünyayı ayağa kaldıran saldırıları yapan teröristlerin açıklamaları İslam ve İslamcı gruplarla ilgili söyledikleri birbirini tutmuyor. Bir defa IŞİD’in El Kaide’den ayrıldığını ve birbirlerinin en büyük rakibi olduğunu dünya âlem bildiği halde onlar bilmiyordu. Yani, Cherif ve Said kardeşler El Kaide, Coulibaly IŞİD’çi olduğunu ve saldırı planlarını birlikte yaptıklarını söylediler oysa bu iki örgütün birbirine rakip olduklarından bile haberleri yoktu. Peygamber ve Müslümanlıkla ilgilerinin ne kadar ‘derin’ olduğu ise yaptıkları konuşmalardan açıkça anlaşılıyor. Bunlar gibi suç çeteleriyle ilişkili büyük suçlardan sabıkalı ve birbirleriyle hapishanelerde tanışmış binlerce suçlu, terör örgütlerini paravan yaparak İslam için savaştığını söylüyor ama Müslümanlıkla yakından uzaktan ilgileri yok. Şimdi ben bunlara ‘Çakma Müslüman’ terörist demeyeyim de ne diyeyim?

Dün Paris’te, Charlie Hebdo katliamıyla başlayan ve 17 kişinin ölümüne neden olan terör saldırıları Fransa tarihinin en büyük yürüyüşüyle protesto edildi. Terörle mücadele sicili iyi ve kötü olan 50 ye yakın ülkenin devlet ve hükümet başkanları terörü lanetlemek için kol kola girerek ‘Cumhuriyet yürüyüşü ’nü başlattı. Katılım, Paris’te 1,5 milyonu, Fransa genelinde ise 3,7 milyonu aştı.

Peki, neden yazıya ‘Çakma Müslüman’ teröristler başlığını attım?

Çünkü Paris’teki katliamları İslam dini adına yaptıklarını iddia eden teröristlerin konuşmalarından bu kutsal dinle ilgili bilgilerinin yaşadıkları banliyölerle hapishanelerde öğrendikleri kulaktan dolma sloganlar dışında olmadığı ortaya çıktı.

(Zaten İslami terör örgütlerine üye olmak şimdi adeta bir moda… Kaybedecekleri bir şeyi olmayan ne kadar serseri, it-kopuk, katil, hapishane kaçkını varsa kendine bir ‘İslamcı terör’ grubu bulup Müslümanlığı kullanarak yeni bir kimlik elde ediyor. )

İsterseniz olayların başına dönüp ne olduğuna yeniden bir göz atalım.

Fransa’da Charlie Hebdo saldırısı olduktan muhtemelen bir dakika sonra cep telefonuma bilgisi geldi. Devlet Televizyonu olduğu için bu tür haberleri İçişleri ve Adalet Bakanlığından doğrulamadan yayınlamadığı için hemen olayı naklen veren Fransız kamu televizyon kanalı France-2’yi açtım. Türk televizyonları da olayı Fransız televizyonlarından naklen verdi.

Önce aksiyon filmi seyreder gibi Mizah dergisi Charlie Hebdo’ya Cherif ve Said Kouachi Kardeşlerin yaptığı saldırıyı izledik. Ardından bu hunharca saldırıda aralarında dünyaca ünlü karikatüristlerin olduğu 12 kişiyi öldürdükten sonra bina önüne çıkan saldırganların bomboş caddede havaya ateş ederek ‘Allahüekber’ ve ‘Peygamberin intikamını aldık’ dediklerine şahit olduk.

Peki, bu sloganları niçin attılar?

Caddede onlardan başka kimse olmadığına göre, bu sloganları ya onları uzaktan izleyip katliam emrini verenlere iletecek kişiye mesaj olarak, ya da ‘nasıl olsa sokak kameraları çekiyordur vurulursak saldırıyı kimin adına yaptığımız anlaşılsın’ diye attılar.

Sonra…

Sonrasında maskeli yüzleri ve üzerlerindeki siyah komando giysileriyle yaraladıkları yerdeki polisin kafasına Kalaşnikofla kurşun sıkıp öldürdüklerini gördük, oysa öldürülen polis onlar gibi Fransa vatandaşı bir Müslümandı.

Fransa ayağa kalktı ülkenin dört bir tarafında güvenlik birimleri onları aramağa başladıktan sonra Paris dışında Belçika’ya giden otoyolda görüldüler. Polisle aralarında 53 saat süren kovalamaca Charles de Gaulle Havalimanı yakınındaki Dammartin-en-Goële’de bir matbaaya sığınmalarıyla noktalandı.

Bu arada bir gün önce 26 yaşında bir Kadın Belediye polisini sırtından vurup öldürdükten sonra kaçan Amedy Coulibaly Paris’te bir Yahudi marketine girip 4 kişiyi öldürdükten sonra aralarında bir bebeğin olduğu 16 kişiyi rehin aldı. Bu Market Sefarad Yahudilerince Kaşer, Aşkenaz’lara göre Koşer olarak adlandırılan yenilmesi ve kullanılmasında dinen bir sakınca bulunmayan helal ürünler satan bir işyeriydi. Coulibaly, Polisin Kouachi kardeşleri serbest bırakması halinde rehineleri serbest bırakacağını söyleyince güvenlik birimleri iki olayın bağlantılı olduğunu anladı. Bütün bunlar olurken polis operasyonlarının başlangıcından bitimine kadar naklen yayın yapan televizyon kanallarından BFM TV teröristlerle telefon görüşmesi yaptığı halde ulaştığı önemli bilgileri operasyonlar devam ettiği için yayınlamadı.

Ne zamana kadar?

Güvenlik birimlerinin eş zamanlı operasyonlarla hem Charlie Hebdo saldırısını yapan Kouachi kardeşler hem de Market’te rehineleri tutan Coulibaly’nin öldürüldüğü kesinleşinceye kadar. Zira Fransız uluslararası haber kanalı BFM TV, Acil müdahale güçleri operasyonlarını sürdürürken önce saat 10’da Cherif Kouachi ile sonrada saat 15.00 te Coulibaly ile telefonla görüşmüştü. Büyük ihtimalle bu görüşmeler operasyonu yapan “Jandarma Ulusal Müdahale Grubu G.I.G.N (Groupe d’intervention de la Gendarmerie nationale) ile terörle mücadele ve rehin alma operasyonları sırasında aralarında keskin nişancıların olduğu ‘Araştırma, Yardım, Müdahale, Caydırıcılık’ görevlerini üstlenen RAID (Recherche, Assistance, Intervention, Dissuasion) Ulusal Polis Elit Biriminin (l’unité d’élite de la police nationale) işini kolaylaştırmıştı.

Coulibaly BFM TV’ye ‘IŞİD üyesiyim’

Öldürülmeden 2 saat önce Cuma günü saat 15.00’te bulunduğu marketin telefonundan BFM TV’yi arayan Amedy Coulibaly ‘Ben IŞİD üyesiyim’ dedikten sonra eylemlerini neden yaptığını tutarsız ifadelerle açıklamaya çalıştı. Eylemlerini Irak, Mali ve Afganistan’daki uluslararası koalisyona karşı gerçekleştirdiğini söyledikten sonra televizyon muhabirinin sorularını şöyle cevaplıyordu.

– Neden oradasınız?

– Buradayım çünkü Fransız devleti IŞİD’e, Halife’ye saldırdı

– Herhangi bir talimat aldınız mı?

– Evet, Halife beni görevlendirdi.

– Kouachi kardeşlerle bir bağlantınız var mı?

– Evet. Başlangıçta saldırı operasyonlarını birlikte senkronize ettik. Onlar Charlie Hebdo saldırısı, ben polisleri.

– Halen, yani şu anda onlarla ilişkiniz devam ediyor mu? Görüşüyor musunuz?

– Hayır

– Karınızla birlikte misiniz?

– Hayır, yalnızım. Karım burada değil.

– Markette kaç kişi var?

– Burada 4 ölü dışında bir bebekle 16 kişi var, yani bebekle 17 kişi, 8 i kadın

– Ne istiyorsunuz?

– Ordunun IŞİD’ ten çekilmesini istiyorum. İslam’la savaşmaya gittikleri her yerden. Pazarlık yapmaya hazırım. Onlara beni aramalarını söyleyin.

– Hangi gruba bağlısınız?

– IŞİD (Irak Şam İslam Devleti).

– Siz hiç oraya gittiniz mi?

– Gitmekten kaçındım, çünkü eğer gitseydim yapmam gereken planlarımı gerçekleştiremezdim

– Bu Marketi herhangi bir amaçla mı seçtiniz?

– Evet. Yahudiler. Tüm baskılar için, özel olarak ta Irak İslam Şam Devleti için ama her yer için. Müslümanların ezildiği her yer için. Filistin’de bunun içinde.

– Kouachi kardeşler dışında ilişkiniz olan başkaları da var mı?

– Bu soruya cevap vermeyeceğim. Sorular yetti artık. Numaramı polise iletin.

Coulibaly telefonun ahizesini tam yerine koyamadığı için açık kalan hattan rehinlerle olan konuşmaları da dinlendi. Elinde bir Kalaşnikof bir de başka bir otomatik silah olduğu anlaşılan ve rehinelere sert bir tonla konuşan Coulibaly eylemini haklı çıkarmak için “Her defasında, onlar, Müslümanların terörist olduklarını size inandırmaya çalışıyorlar. Ben, Fransa’da doğdum. Eğer başka yere saldırmasalardı ben şu anda burada olmazdım. Benim eylemim Suriye devletine ve Mali, Irak ve Afganistan’da bulunan uluslararası koalisyona karşıdır. Beşar Esad’ın Suriye’de yaptıklarını düşünüyorum. İnsanlara işkence ediyor. Yıllarca müdahale etmedik. Sonra koalisyonun 50.000 (elli bin) ülkesiyle bombaladık. Tüm bunlar… Neden bunu yapıyorlar? Aynı anda Mali’nin kuzeyi ve Suriye vardı. Mali’de hiç doğru bir şey yapmadılar. Artık durmaları lazım… IŞİD’e saldırmalarını, kadınlarımızı açmalarını, kardeşlerimizi hiçbir neden olmadan hapse atmalarını durdurmaları lazım”.

Coulibaly “Müslümanları rahat bırakın”

Coulibaly “Hükümetlerinizi siz seçiyorsunuz ve onlar sizden hiçbir zaman Mali’de ve başka yerde savaş yapacaklarını gizlemiyorlar. Bu bir. İkincisi onları siz finanse ediyorsunuz. Vergi ve bilmem ne ödemeye hayır demiyorsunuz. Gösteri yapın ve “Müslümanları rahat bırakın” deyin”.

Bunun üzerine rehinelerden biri “Mecburuz” deyince hemen cevabını alıyor “Ne?, Mecbur değiliz… Ben vergi ödemiyorum”. Rehine “Biz vergilerimizi okullar, yollar için ödüyoruz”. Coulibaly “Nasıl Charlie Hebdo için herkes birleşebiliyorsa Cumhurbaşkanlarını seçmek içinde bunu yapabilirler. O zaman birleşerek aynı şeyi yapın. Gösteri yapın ‘Müslümanları ve bizi rahat bırakın” deyin.

Coulibaly bu kez tehditkâr konuşuyor

“Biz… Bizde Talion yasaları geçerlidir. (göze göz, dişe diş yasası; kısas; öldüreni öldürme, yaralayanı yaralama). Allah Kuran’da diyor ki… Onlar ki haddini bilmiyorlar, hadlerini aynı şekilde ödetin. Eğer çocuklarımıza, kadınlarımıza dokunurlarsa savaşçılarımız onlara saldırır. Müslüman ülkelerde neler olduğunu bilmiyorsunuz. Ambargo ile Irak’ta bir milyon çocuk öldürdüler. Tamam, yeter artık şimdi size söylüyorum ‘Ordunuz oraya ayak basamaz, çünkü bastıkları andan iki dakika sonra ayakları kesilecek. Onlar bizimle mücadele edemez, bizi hiçbir zaman yenemeyecekler, nerede olurlarsa olsunlar hiçbir yerde başaramayacaklar. Allah bizimledir. Usame Bin Ladin’in dediği gibi hiçbir zaman huzuru tatmayacaksınız, Filistin’de huzuru biz sağlayacağız.”

Cherif Kouachi ‘Beni El Kaide gönderdi’

 

BFM TV Charli Hebdo saldırısını gerçekleştiren kardeşlerden Cherif Kouachi’ye kardeşi Said ile polisten kaçarken sığındıkları Matbaanın telefonunu arayarak konuştu. Telefonu Cherif açtı.

“Ben Cherif, Yemen’deki El Kaide tarafından gönderildim. Oraya gittim, bize Hazreti Muhammed’in koruyucuları olduğumuz söylendi. Beni Şeyh Anvar el Awlaki finanse etti”.

Ne kadar zaman oldu?

“Ha… Çok zaman geçti… Öldürülmeden önceydi… Allah rahmet eylesin.

Aslında istihbarat servisleri Cherif’in değil, ağabeyi Said Kouachi’nin 2011 yılında Yemen’e giderek, öldürülen El Kaide’nin eski liderlerinden Enver el Evlaki ile görüştüğünü açıkladı. Said’in gittiğine dair bir bilgiye rastlanmadığı halde telefon konuşmasında ‘Yemene gittim’ demesi saldırılara kendi başlarına karar verip yaptıkları şüphesini uyandırdı.

Evet… Gördüğünüz gibi dünyayı ayağa kaldıran saldırıları yapan teröristlerin açıklamaları İslam ve İslamcı gruplarla ilgili söyledikleri birbirini tutmuyor. Bir defa IŞİD’in El Kaide’den ayrıldığını ve birbirlerinin en büyük rakibi olduğunu dünya âlem bildiği halde onlar bilmiyordu. Yani, Cherif ve Said kardeşler El Kaide, Coulibaly IŞİD’çi olduğunu ve saldırı planlarını birlikte yaptıklarını söylediler oysa bu iki örgütün birbirine rakip olduklarından bile haberleri yoktu. Peygamber ve Müslümanlıkla ilgilerinin ne kadar ‘derin’ olduğu ise yaptıkları konuşmalardan açıkça anlaşılıyor. Bunlar gibi suç çeteleriyle ilişkili büyük suçlardan sabıkalı ve birbirleriyle hapishanelerde tanışmış binlerce suçlu, terör örgütlerini paravan yaparak İslam için savaştığını söylüyor ama Müslümanlıkla yakından uzaktan ilgileri yok. Şimdi ben bunlara ‘Çakma Müslüman’ terörist demeyeyim de ne diyeyim?

 

Binlerce kişi, 11 Ocak 2015 Pazar günü Fransa’nın başkenti Paris’teki Republique Meydanı’nda toplandı. Binlerce kişi, Fransa’nın simgesi haline gelen Republique Meydanı’nı doldurmaya başladı ve dünya liderleri, Fransa’yı daha fazla şiddete karşı alarma geçiren üç günlük kanlı katliamın 17 kurbanını anmak için Pazar günü Paris’te meydan okuma ve yas mitingi düzenledi.

 

 

MuammerELVEREN

İstanbul Üniversitesi Yüksek Gazetecilik mezunu olan Muammer Elveren, 12 Şubat 1948 yılında Mardin’de doğdu. Evli ve bir kız babası olan Elveren, 1974’te Haldun Simavi‘nin kurduğu GÜNAYDIN GAZETESİ’ne girdi.

1977’de GÜNAYDIN GAZETESİ BRÜKSEL BÜROSU’nu kurmakla görevlendirildi ve BRÜKSEL BÜRO ŞEFİ oldu. 1989’da Brüksel temsilciliğinin yanında, Mihail Gorbaçov’un liderliğindeki Komünizm’in merkezi kabul edilen SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ-SSCB’nin başkenti MOSKOVA temsilciliği görevini de üstlendi.

1991 yılında HÜRRİYET GAZETESİ’ne girdikten sonra hem Brüksel hem Moskova görevini birlikte yürüttü. Bu dönemde başta AZERBAYCAN olmak üzere Sovyetler Birliği Cumhuriyetleri ile BULGARİSTAN ve ROMANYA’da Komünizmin çöküşüyle ilgili olayları yerinde izledi.

Elveren, 1991’de Azeri ve Ermeni çatışmalarının en yoğun olduğu dönemde tüm tehlikelere rağmen DAĞLIK KARABAĞ’a girip röportaj yapmayı başaran ilk gazeteci oldu. Bu başarısıyla YILIN GAZETECİSİ seçildi ve SEDAT SİMAVİ GAZETECİLİK ÖDÜLÜ’ne layık görüldü. Aynı yıl Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin SERİ RÖPORTAJ ÖDÜLÜ’nü de kazandı.

1992’de Fransa’ya atanarak HÜRRİYET GAZETESİ PARİS TEMSİLCİSİ oldu. 1998’de ise, Devlet Bakanı EYÜP AŞIK’ın Fransa’da tutuklanan yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden ALAATTİN ÇAKICI ile yaptığı konuşmayı içeren kaseti elde ederek gündeme damga vurdu. “ÇAKICI’YA KAÇ DİYEN ANAP’LI BAKAN” başlıklı bu haberle ikinci kez SEDAT SİMAVİ GAZETECİLİK ÖDÜLÜ’nü aldı. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi tarafından da YILIN GAZETECİSİ ÖDÜLÜ’nü kazandı.

1999’da Nokta dergisinin düzenlediği DORUKTAKİLER 98 yarışmasında YILIN GAZETECİSİ unvanını aldı. Kasım 2023’te ise TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ BURHAN FELEK BASIN HİZMET ÖDÜLÜ’ne layık görüldü.

Fransızca ve Arapça bilen Elveren, 1977’den itibaren uluslararası alanda çalıştı. AVRUPA BİRLİĞİ, NATO, AVRUPA KONSEYİ, AVRUPA PARLAMENTOSU, UNESCO ve OECD gibi kurumlarla ilgili yazılar kaleme aldı. Ayrıca SARAYBOSNA ve KOSOVA’da görev yaptı.

1995’te gazeteciliğin yanı sıra KANAL-D’de televizyon haberciliğine başladı ve bu görevini 2008 sonuna kadar sürdürdü. 2010 yılına kadar HÜRRİYET GAZETESİ PARİS TEMSİLCİLİĞİ görevini yürüttü.

ARAP BAHARI sürecinde TUNUS ve MISIR’da görev yaptı. Mısır’da HÜSNÜ MÜBAREK dönemini, TAHRİR DEVRİMİ’ni ve MUHAMMED MURSİ dönemini takip etti. MÜSLÜMAN KARDEŞLER’in RABİA MEYDANI ayaklanmalarını ve askeri darbe sürecindeki olayları izledi. Daha sonra, darbeyi gerçekleştiren ABDÜLFETTAH EL SİSİ’nin seçimlerinde KAHİRE’de bulundu. Ayrıca MİNYE kentine girerek röportaj yaptı.

UKRAYNA’da ayaklanmalar başlayınca KIRIM’a geçti. Rus ordusunun işgali sırasında SİMFEROPOL, BAHÇESARAY, YALTA ve özellikle yasaklı SİVASTOPOL’e girdi. Burada GOOGLE GÖZLÜĞÜ kullanarak Türk basınında ilk kez bir çatışma bölgesinde görüntü aldı.

Elveren, HÜRRİYET GAZETESİ’ndeki görevini 31 Aralık 2018’de emekliye ayrılarak noktaladı. Halen muammerelveren.com adresinde yazılarını yayımlamaktadır.

Elveren, FİJ, AGJPB, AJPE, APE, APP ve TGC üyesidir. Ayrıca FİJ KARTI, BELÇİKA BASIN KARTI, FRANSA BASIN KARTI ve SÜREKLİ SARI BASIN KARTI sahibidir.