SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ SONLARI MACAR MUCİZESİ VE TÜRK İZLERİ

 

MACAR  MUCİZESİ-1

3 ŞUBAT 1989

Macaristan, liberalizmin Doğu’da ki öncüsü

Sosyalizmi uygulayamadık ki Komünizme geçelim…

Bu dizide;

  • Macaristan’daki tek Türk lokantasının bir aşk hikayesi ile kurulduğunu,
  • Macarlar’m Amerikan müziği ile toplu buz pateni yaptıklarını,
  • Macar gençlerinin blucin hamburger, Adidas ve rock müziği ile yaşadıklarını,
  • Batı’dan gelince ilk, Doğu’dan gelince son İslam eserinin ne olduğunu, ■
  • Macarlar’ın, Türk komutanlarına “Kahraman düşmandı, rahat uyusun!” diye mezar taşı diktiklerini,
  • Macaristan’ın Türk kaplıcalarından nasıl para kazandığını,
  • “Zsebemben sok kicsi alma var”ın Türkçe karşılığını,
  • Minare meyhanesi ile Derviş birahanesinin nerede olduğunu,
  • Macarlar’ın Gorbaçov’a nasıl örnek olduklarını,
  • Estergon, Zigetvar ve Mohaç
  • Macaristan’daki ünlü camilerimizi okuyacaksınız.

Uyguladıkları açıklık politikası ile Sovyetler Birliği Lideri “4 Gorbaçov’a örnek olan Macarlar; kendilerine “Komünist” denilmesine çok kızıyor ve büyük tepki gösteriyorlar.    Sosyalizmi yeterince uygulayamadıklarını ve bu nedenle komünizme geçemediklerini belirten Macar yetkililer, bu sözlerini de uyguladıkları liberalleşme politikası ve de-mokrasiye doğru attıkları dev adımlarla kanıtlıyorlar.

Macaristan’da, bu yıl içinde çok partili seçim yapılması için çalışma başlatıldı. Hükümet yabancı sermayenin ülkeye girişini teşvik ediyor ve yabancı malların ithal edilmesinde kolaylıklar …

Bütün dünya onları konuşuyor. Liberalizmin, Doğu Bloku ülkelerindeki öncülüğünü yapıyorlar. Hatta Mihail Gorbaçov bile onları örnek alıyor. Onlar, Doğu’nun Batı’ya açılan penceresi olarak değerlendiriliyorlar. Bütün tabuları birer birer yıkıyor, Amerikan müziğiyle toplu dans ediyorlar. Üstelik dev “Özgürlük” anıtlarıyla tüm dünyaya, biz bağımsızlığa susayan bir milletiz dercesine bağırıyorlar, İşte, kabuğunu hızla yırtmaya çalışan Macaristan ve işte Macar İnsanının öyküsü…

Tüm tarihi, Kurtuluş Savaşlarıyla dolu olan Macar halkı, İkinci Dünya Savaşı’- ndan sonra sosyalizmi seçmişti. Ancak, yapısının gereği olarak özgürlüğüne ve rahatına çok düşkün olan Macarlar, bu sisteme bir türlü adapte olamadı ve hızla Batı’ya açıldılar. Macaristan’ın bir anlamda liberalizmin Doğu’daki bayraktarlığını yapması ve başardı olması, bu bloğun patronu konumundaki Sovyetler Birliği’ni de etkiledi.Peki, Macarlar bu liberalleşmeyi nasıl sağladılar? İsterseniz buna, ayrıntılarıyla bir göz atalım.

Liberalizme doğru

Doğu Bloku’nun en açık ülkesi olarak kabul edilen Macaristan, Batı Avrupa’nın ticaret devleri ile uluslararası pazarlarda rekabet edebilmek için ekonomide daha liberal ve cesur kararların alınması yolunda büyük  çaba sarfediyor.

Doğu bloku ülkelerinin ticari ve siyasi birliği COMECON’un en büyük dış ticaret hacmine sahip üç ülkesinden biri olan Macaristan özellikle Avrupa Ekonomik Topluluğu ülkeleriyle ticaretini de geliştirmeyi hedefliyor. Macaristan Hükümeti, uluslararası ticaret alanında yaşanan serbest ekonomi kurallarına uyum sağlayabilmek için gerekli kanun değişikliklerini çekinmeden uyguluyor. Liberal ekonominin temel kuralı olarak benimsenen bu kararlar, Batı Avrupa ülkele¬rindeki kadar yeterince açık olmasa da, başta ülke için tüketim talebim önemli ölçüde karşılamaya yetiyor. Bu kararlarla, otomobil, makine gibi ürünlerin ülkeye serbestçe ithal edilmelerine izin veriliyor.

Batı Avrupa’nın en ünlü sanayi şirketleri de Macaristan’ı aldığı bu cesur kararlardan dolayı adeta ödüllendiriyor ve uzun vadeli, düşük faizli uluslararası krediler sağlıyorlar. Yaptıkları anlaşmalarla da bu öncü ülkenin kapitalist dünyadaki tanıtımına yardımcı oluyorlar. Henüz karar Avrupa’nın büyük otomobil firmalarının birbirinden cazip tekliflerle Macaristan pazarından pay kapmaya çalışmaları,bu ülkedeki liberalizm çalışmalarının gelişmesine yardımcı oluyor. İlginç bir itiraf Macaristan’da yoldan geçen herhangi birini çevirip “Burası sosyalist bir ülke mi, komünist mi, yoksa kapitalist mi? Gördüklerimiz, yaşadıklarımız hep Batılı ülkelerde uygulanıyor.” diye sorun. Alacağınız cevap “Bİz sosyalizmi yeterince uygulayamadık ki, komünizme geçebilelim” şeklinde olacaktır. Evet, sokaktaki adam böyle düşünüyor ve hükümetinin aldığı liberalleşme kararlarım büyük bir içtenlikle desteklediğini vurguluyor.

. . .

Macaristan’ın kimliği

Yüzölçümü: 93.000 kilometrekare Nüfus: 10.624.000

Dil: Macarca

Din: %67 Katolik, %25 Protestan

Okuma Yazma Bilenlerin Oranı: %99

Etnik Gruplar: Macarlar, Almanlar, Çingeneler

Başkent: Budapeşte (Nüfus: 2.080.000.İ)

Yönetim Biçimi: Halk Cumhuriyeti

Üyesi Bulunduğu Uluslararası Kuruluşlar: BM, Varşova Paktı, COMECON

Kilometrekareye Düşen Nüfus Oranı: 296 kişi Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı: %48,3 erkek, %51,7 kadın

Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 4.180 dolar

Komşuları: Avusturya, Çekoslovakya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya,

Ortalama Yıllık Sıcaklığı: +10.9 C

ihracat: 9.1 milyar dolar

İthalat: 9.5 milyar dolar

Bütçeden Savunmaya Ayrılan Pay: %4.3 Gayri

Safi Milli Hasıla: 18.6 milyar dolar

Para Birimi: Forint

 

Burası Macaristan’ın merkezi

Hikayeyi bilirsiniz. Nasrettin Hoca’ya sormuşlar: “Hocam dünyanın merkezi neresi?” diye. Hocamız hazır cevap, yere bir daire çizerek yanıtlamış: İşte burası. Çevresindekilerde bir itiraz bir itiraz “Aman Hocam olur mu? diye. Hoca altta kalır mı? cevabı yetiştirmiş yine “İnanmazsanız ölçün bakın,” İşte bu hikayenin ilginç bir benzeri Macaristan’da halen yaşatılıyor. Macarlar, Budapeşte’nin tam ortasına bir “Sıfır Kilometre Taşı” dikmişler ve “Ülkenin merkezi burasıdır” demişler. Gerçekten de, Macaristan’ın  neresinde bir kilometre levhası görürseniz, Budapeşte’deki bu taştan ne kadar uzakta olduğunuzu anlıyorsunuz.

 

Macaristan’da Türk izleri

Batı’dan gelince ilk, Doğu’dan gelince son Türk-İslam eseri

Gülbaba Türbesi

 

Macaristan’da Türk-İslam eserleri arasında en önemli yeri hiç şüphesiz GülbabaTürbesi alıyor. Bu türbenin özelliği ise Batı’dan gelince ilk, Doğu’dan gelince Son Türk -İslam eseri olması. Gülbaba Türbesi’nin ilginç efsaneleri var. Gülbaba, Buda (Budin) kentinde yaşayan bir Bektaşi dervişiydi. Kanuni Sultan Süleyman 1541 yılında Budin Kalesi’ni alınca Macaristan’ın en büyük kilisesi olan Matyas’ı Cami haline çevirerek cuma namazı kıldırdı.

Bu namazda Gülbaba adlı derviş, namaz kılarken yere yığılıp öldü. Bu Macar halkı için çok büyük bir olay oldu. Gülbaba’yı bir “Aziz” gibi gören Macarlar, bu olaydan hemen sonra onun adına bir mezar yaptılar. Bu mezar iki yıl sonra Budin’in üçüncü valisi Mehmed tarafından türbeye çevrildi. Suudi Arabistan’ın yeniden restore etmek ve çevresinde turistik merkez, kütüphane ve cami bulunan İslam-Kültür Merkezi kurulması için Macar Hükümetine 8 milyon dolar önerdiği Gülbaba Türbesi adına Macarların ünlü operetçisi Huska Jenöde “Gülbaba” adlı bir eser vermiştir.

 

Macaristan’daki Kasımpaşa

Macaristan aynı zamanda bir tezatlar ülkesi. Bunun en çarpıcı örneği. Peç kentindeki Kasımpaşa Camii. Türk sanatının tipik bir örneğini yeren caminin kubbesi üzerinde hilal ve hac birleşiyor…

Bu köprünün tek bir hatası var

Tuna Nehri’nin üzerindeki 8 köprüden en eskisi “Zincir Köprüsü.” Sayısız savaşlar gören bu köprü, ikinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından havaya uçurulmuş, ancak sadece orta bölümü zarar görmüş. Macarlar, “Zincir Köprüsü”nü İngiliz mimar Clark Adam’a, aslına sadık kalarak yeniden yaptırmışlar. Adam, köprüyü o kadar güzel yapmış ki, “Bu köprü eskisinin aynısı oldu. Bu köprüde bir hata bulana tüm servetimi bağışlamaya hazırım” diyecek kadarda ileri gitmiş. Macarlar aramışlar taramışlar gerçekten de hiçbir hata bulamamışlar. Aradan aylar geçmiş sonunda bir gün 15 yaşında bir çocuk yetkililere haber vererek “Köprü”deki hatayı buldum. Ödülümü verin” demiş. Bunun üzerine köprüye gitmişler, incelemişler, yine hata bulamamışlar çocuğa dönüp sormuşlar “Hata nerede” diye. Çocuk, köprünün iki başındaki aslanları göstermiş. “Bakın bunların ağızları açık ama dili yok. İşte hata burada” demiş. Gerçekten de bugünkü köprünün girişlerini süsleyen kükreyen aslan heykellerinin dilleri yok. Bunun üzerine İngiliz mimar tüm servetini çocuğa bağışlamış. Macaristan’ın başkenti Budapeşte de böylece tarihi zenginliğine yeni bir öykü kazanmış.

Amerikan müziğiyle toplu buz pateni

Kanlı savaşlara sahne olan Budapeşte’nin ünlü Kahramanlar Meydanı bu¬gün Macar halkının Amerikan müziği eşliğinde buz pateni yaptığı bir yere dönüşmüş. Belediyenin çaldığı müzik eşliğinde hem eğlenen hem de spor yapan Macarlar, çağ atlamanın ve yaşadıkları büyük değişimin tipik bir örneğini bu şekilde veriyorlar.

4 ŞUBAT 1989

MACAR  MUCİZESİ-2

Hızla Batıya açılan Macaristan’ın uyguladığı ekonomik sistem, Türkiye’nin 1980 yılından bu yana uyguladığı modelle büyük benzerlikler gösteriyor. İthalatta tanınan serbestlik ve uluslararası şirketlere iş kurma izni bu ülkede “Bavul Turizmi”ni öldürmüş.

Macarlar peşimizden geliyor

Macar yetkililer de Türk ekonomisin¬den örnek sistem olarak yararlandıklarını gizlemiyorlar. Bu çerçevede ta-mamı yabancı sermayeli şirketlerin kurulmasına izin veriliyor…

 

Liberal ekonomi denemelerine Türkiye ile aynı dönemde giren Macaristan, uyguladığı reform politikalarında, Türkiye’nin bu konudaki tecrübelerinden yararlanıyor. İki ülke arasında yapılan heyetlerarası görüşmelerde de bu durum Macar yetkililerce somut olarak ifade ediliyor. Buna ilginç bir örnek olarak 1 Ocak’ta alınan ka¬rarlan gösterebiliriz. Macaristan Hükümeti, 1 Ocak 1989’dan itibaren şirketler kanununda değişiklikler yaparak, “Taze yabancı sermaye girişini teşvik” ka¬nununu çıkarttı. İthalatta liberal sisteme geçişi büyük ölçülerde kolaylaştıran bu kanıma göre, konvertibl ithalatta yüzde 35 He 40 oranında liberasyon sağlanıyor.

İthalat kolaylığı

Bu doğrultuda Macar şirketleri, hükümetten hiç bir foir almadan bir çok malın ithalatım diledikleri miktarda yapma özgürlüğüne kavuştular. İthalatı serbest bırakılan mallar arasında en önemli sırayı ise elektrikli ev eşyaları, yedek parça, elektronik cihazlar alıyor. Bunun yanısıra bu tür cihazlan satan firmaların da temsilciliklerinin kurulmasına izin verildi. Şirketler kanunundaki bir başka önemli değişiklik ise batılı ekonomistlerce “Mucize” olarak niteleniyor. Bu değişiklik tamamı yabana sermayeden oluşan şirketlerin ülkeye girişme ve faaliyet göstermesine izin veriyor. Bu kanuna göre yabancı kapitalli bir şirket ku¬rulması için yapılan müracaata Macar Hükümeti 90 gün içinde cevap vermek zorunda. Eğer başvuruyu belirten süre içinde herhangi bir yanıt verilmezse, “Yabancı şirkete izin verildiği” kabul ediliyor.

Karma şirketler

Bunun yanı sıra Macaristan’da, yabancı serma¬ye ağırlıklı 220 karma şirket var ve bunların sayısı her geçen gün hızla artıyor. Ülkedeki yabancı kapi¬tal ise 500 milyon dolan (1 trilyon lira) aşıyor. Yabancı şirketlerin Macaristan’ı seçmelerindeki bir başka neden ise, bu ülkenin hem Avrupa’ya en yakın ülke olması.

Macaristan’da Türk izleri

Ata yadigârı kaleler

Avrupalı tarihçiler, Türklerin uzun yıllar bu kıtada tutunmalarını Macaristan’ın üç önemli kalesi Estergon,Eğri ve Zigetvar’ı elinde tutmasına bağlıyorlar. Aduıa türküler yakılan Estergon Kalesi, tarih boyunca bir Türklerin bir Macarların eline geçmiştir. 1311 yılma kadar Macaristan’ın başkenti unvanım taşıyan Estergon, bu tarihte Moğollar tarafından istila edilmiştir. Daha sonra yeniden Macarlar’m eline geçen kale, 1543 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilmiştir.

Türklerin hatırası

Bu zaferin anısına kalenin surlarına konulan büyük bir taş bugün4 hâlâ yerindedir ve Estergon’u gezen her turiste Türklerin bir hatırası olarak gösterilmektedir. Bugün müze haline getirilen Estergon Kalesı’nin 13 numaralı salonu tamamen Osmanlı dönemine ayrılmış, Türklerin savaş nişanlarından silahlarına kadar her türlü eser burada sergilenmektedir. Tuna Nehri üzerinde olan Estergon Kalesi’nden Çekoslovakya evleri rahatlıkla görülebilecek müstahkem bir tepe üzerindedir.

Zigetvar Kalesi

1566 yılında fethedilen Zigetvar Kalesi içindeki Kanuni Camisi ile Macaristan’daki önemli Türk anıtlarından biri. Camii’nin 110 merdivenli minaresi bugün hâlâ sapasağlam ayakta duruyor. En uzun Minare- 17’nci yüzyıl başlarında yapılan Kethüda Camii, Mağfiret Tarikatı tarafından 1841 yılında yıktırılmıştır. Ancak tarikat, bu tarihte Camii’nin 97 basamaklı minaresine el sürmemiştir. Barok mimari türünün en güzel ürünlerinden biri olarak kabul edilen Kethüda Camii minaresi, Eğri kentinin her yerinden rahatlıkla gözükmektedir…

 

Faşizme inen yumruk

Macaristan tarihi, savaşlarla dolu. Sürekli bir varoluş kavgası veren Macarlar en büyük çileyi ise 1940’lı yıllarda çekmişler. Budapeşte’nin en yüksek tepesi olan Gellert’de, 1940’lı yıllarda faşizmin yenilgisini de dev bir heykelle hafızalarına kazımışlar… Macar halkını temsil eden bir herkülün, faşizmi simgeleyen bir ejderhayı demir yumruğuyla parçalayışını gösteren heykeli, büyük bir gururla, ülkelerini ziyaret eden herkese gösteriyorlar.

Ekonomik değişimin getirdiği yenilikler

Macaristan’daki ekonomik değişim sokaklardaki yabancı sermayeye ait mağazalarla yüzünü açıkça gösteriyor. Ünlü Mac Donalds firması da Macaristan pazarından payını alanlar arasında. Macarlar hamburgerin tadını ilk keşfeden Doğu bloku insanlarını oluşturuyorlar. Liberalizmin doğudaki öncülüğünü yapan Macaristan’da dükkanlarda da hemen her türlü mal satılıyor. Macarların manavları da pek bizdekilere benzemiyor. Daha çok bir süpermarket havasındaki bu manavlarda çeşitli yeşil sebzeler konserve yiyecekler bulunuyor.

. . .

5 ŞUBAT 1989

MACAR  MUCİZESİ-3

Blucin, hamburger, Adidas, Rock müzik, Marlboro, Aerobik, Pepsi Cola

İşte Macar gençliği

Macar gençleri, diğer Doğu Bloku ülkelerindeki akranlarından oldukça farklı bir görünüme ve yaşantıya sahip.

Gençliğin gözdesi rock müzik. Giyim ise buna uygun olarak blucinle başlayıp spor ayakkabılarla tamamlanıyor.

Macaristan halkı reformların tam anlamıyla yerleşmemiş olmasına rağmen yeniliklerin havasına girmiş durumda. Bu hava daha çok gençlerde hissediliyor. Macar gençleri, Batık akranları gibi rock müzikle dans ediyor, Mc Donald’stan hamburger yiyor ve blucin giyiyorlar. Vazgeçemedikleri bir diğer aksesuar da, Adidas, Puma marka spor ayakkabıları.

Gençliğe baskı yok

Klasik müziğin anavatanı sayılan Macaristan’ın yöneticileri ise, gençliğin bu tutkularına hoşgörü ile bakmasını öğrenmiş. Yetkililer, gençlerin diledikleri gibi davran¬malarına, rock müzik konserleri düzenlemelerine izin veriyorlar. Gençlerin büyük bir bölümü üniversiteye gidiyor. Kitap ve müziğe adeta aşıklar. Bu arada aerobik salonları da Macaristan’ın dört bir yanını sarmış durumda. Bu salonlara sanıldığının aksine gençler daha çok rağbet ediyorlar.

Macaristan’ın başkenti Budapeşte’nin bir diğer ilginç yapısı da dev diskoteği. Bir futbol sahası büyüklüğündeki bu diskote¬ğe giriş ücreti olarak sadece bir otobüs bileti fiyatı kadar bir para ödüyorsunuz. Diskotek 5 ayrı platformdan oluşuyor. Bu bölümlerde dileyen rock müzik ile kendinden geçiyor, dileyen klasik müziğe takılıyor, di¬leyen de uydu kanallarıyla dev ekrana yan¬sıtılan Batılı müzik programlarının eşliğinde dans ediyor.

Değişen yaşam

İhracatın artmasına paralel olarak refah seviyesinde de gözle görülür bir şekilde artış var. Bir dönemde yiyecek alabilmek için kuyruklarda sıra bekleyen halk, şimdi evlerindeki uydu antenlerinin yardımıyla Avrupa televizyonlarım izliyor. Macar halkının gösterdiği bu değişim ve Batıyla bir anlamda bütünleşmesi ise “Macar mucizesi”nin bir başka boyutunu sergiliyor. Macaristan’ın bir diğer özelliği de festivaller ülkesi olması. Ülkenin en büyük festivali ise mart ayında yapılıyor. “Bahar Festivali” adı verilen ve Bupadeşte’de yadan sanatçılar katılıyor.

Gençler özgürlüklerinden taviz vermiyorlar

Macar gençliğinin bir diğer özelliği de olabildiğince özgür olmak. Bir Doğu Bloku ülkesinde gençlerin böyle- sine özgür olmaları insanı şaşırtıyor. Giyimlerinden hareketlerine kadar hemen hemen hiç bir şekilde bas¬kı altında değiller. Üstelik Macar yetkililer de bu konuda olabildiklerinden de fazla hoşgörülü davranıyor…

Dans etmek çok önemli

Macar kızları için güzellikten de önemlisi iyi dansede bilmek. Zira genç ilk arasında iyi dans eden ve rock müzikten anlayan genç kızlar daha Çok ilgi görüyor. Üstteki fotoğrafta görülen Zsuszsa da güzel dans ederek çevresini etkilemeyi başaran genç Macar kızlarından biri…

Diskotekler ve aerobik salonları dolu

Macaristan’da gençlik dev diskoteklere bile sığmıyor. Gençliğin gözde yerlerinden olan diskoteklerden en ilginç danslara tanık olmak mümkün {üstte). Ayrıca aerobik salonları de diğer Avrupa ülkeierjni andırır şekilde dolu. Tüm bu veriler gençliğin müziğe olan tutkusunu en iyi şekilde anlatmaya da yetiyor da artıyor bile.

Budapeşte’de hamam sefası

Sadece başkent Budapeşte’de OsmanlIlardan kalma 4 ayrı kaplıca bugün çalışır halde. Bunların içinde en ilginci Kiraly kaplıcası. 1565 yılında inşa edilen bu kaplıca, mimarisi ve kullanımıyla buram buram Türk kokuyor. Çelik küvetlerde şifa arayanlar da bu kaplıcaya geliyorlar.

Herşey bir çift spor ayakkabısı için

Macar gençleri için rahatlık herşeyden önemi». Adi- dâs, Puma gibi Batı gençliğinin vazgeçemez tutkusu olan spor ayakkabı¬ları Macar gençleri arasm- da da moda Gençler, bir çift spor ayakkabısına sahip olabilmek için biribirleriyle adeta yarışıyorlar. Adidas’ın Budapeşte’deki spor maağazası günün her saatinde tıklım tiklim dolu. Bu arada İçecekler da yabancılaşmış Pepsi ile Cola-Cola arasındaki rekabet bu ülkede de sürüyor, Colalı içkilere sadece gençler değil hemen hemen tüm Macar halkı rağbet gösteriyor.

Doğu’nun ilk çiçek çocukları

Batı dünyasında rengarenk saçları, pejmürde kıyafetleri ile caka satan punklar artık hiç ilgi çekmiyor. 1960’lı yıllarda barış arzusu içindeki gençlerin “Savaşma, aşk yap” sloganı ile başlattıkları hippilik akımı, günümüzde Doğu Bloku ülkelerinde de görülüyor. Ancak herşeyde olduğu gibi bu işte de öncülüğü Maummer Elveren’le birlikte görülen Macar gençleri yapıyor

 

Macaristan’da Türk izleri

Turizme camiler ve Türk hamamları kan veriyor

Macarlar turizme büyük önem veriyorlar. Tarihte 150 yılı aşkın bir süre Türk egemenliği altında yaşayan Macaristan’da turizm denince de akla önce Türk camileri ve Türk kaplıcaları geliyor. Macarlar, turizm gelirlerinin büyük bir bölümünün bu kaplıcalardan sağlandığım gizlemiyorlar. Başkent Budapeşte’de 4 tane Türk kaplıcasının, bütünn özellikleri korunarak çalıştırılması da Türk kaplıcalarına verilen önemi vurguluyor. Bu kaplıca ve ılıcalar sırasıyla Rudas, Rac, Csaszar ve Kiraly adlarını taşıyor.

Rudas

Rudas Ilıcası 1570’li yıllarda Sokullu Mehmet Paşa tarafından Tuna kıyısında yaptırıldı. Bursa’nın “Eski Kaplıca” geleneğini temsil eden bu ılıca 400 yıldır çalıştınlıyor. 10 metre çapındaki ılıca ayrıca yeşil direkleriyle tanınıyor.

Rac

Rac Ihcası ise fakirlerin hamamı olarak isim yapmış. Mimarı bilinmeyen ancak 1400 yılından bu yana faaliyet gösteren Rac Ilıcası’na Türk- ler devrinde “Debbağ-hane Ihcası” adı veriliyor. Ilıcanın en büyük özelliği ise cinsel gü¬cü artırması.

Csaszar

12 radyoaktif menbaası olan Csaszfar Kaplıcası, 1500’lü yıllarda Türkler tarafından inşa edilmiş. Bir yüzyıl sonra da neo-klasik düşüncede yeniden restore edildi. Akustik bir özelliği de bulu¬nan kaplıca, bugünkü ününü, içinde verilen konserlere borçlu. Kaplıca özellikle diş etleri ve solunum yollarında şifa dağıtmasıyla ünlüdür.

Kiraly

Kiraly Kaplıcası, 1565 yılında inşa edilmiş. Türk sanatının güzide örneklerinden biri olarak anılan kaplıca, aynı zamanda mimari yapısı ve kubbelerindeki hilalle, Macaristan’daki Türk hükümdarlığının bugünlere yansıyan bir uzantısı..

. . .

YARIN: “Çorap götür, aşk yap” formülü tarihe karıştı

6 ŞUBAT 1989

MACAR  MUCİZESİ-4

Ekonomisi hızlı bir gelişme gösteren Macaristan’da halkın refahı da buna paralel olarak artıyor. Bu da Macar halkının gözünü yükseklere yöneltiyor: Artık kürk ve otomobile önem veren Macar kadını pahalı olmasına rağmen yabancı etiketler taşıyan elbiseler giyebiliyor.

Çorap götür, aşk yap” formülü tarihekarıştı

Doğu Bloku ülkelerine gidenlerden sık sık “Götürdüğüm çoraplar sayesinde birçok kadını tavladım” şeklinde öyküler dinleriz. Ancak bu tür öyküler artık günümüz Macaristan’ı için geçerli değil.

“Azizim, geçtiğimiz ay Macaristan’daydım. Bu Macar dilberleri de bir harika oluyor canım. Ne mi götürdüm? Hiç, birkaç incik boncuk, biraz da çorap. Biliyor musun, bu tür hediyelere bayılıyorlar. Budapeşte’de unutulmaz geceler yaşadım. Anlatsam inanmazsın…”

Bu tür aşk kaçamağı dolu öyküleri yurt dışına ve de özellikle Doğu Bloku ülkelerine gidenlerden sık sık dinlemişsinizdir. Bu öyküler artık, Macaristan için geçerli değil. Neden mi? İşte sebepleri:

Refah düzeyi artıyor Ekonomisi hızla gelişen Macaristan’da, halkın refahı da bununla aynı paralelde artıyor. Bunun doğal bir sonucu olarak da Macar inşanı gözünü daha iyiye daha güzele dikiyor. Günümüz Macar kadım artık öyle incik boncuğa tav olacak cinsten değil. Kürke, arabaya büyük önem veriyorlar. Ünlü modacılardan ithal edilen elbiseler giyiyor ve kendilerine büyük özen gösteriyorlar. Bu ise, birkaç çorap, biraz incik boncukla tatlı aşk geceleri yaşamak isteyenlerin heveslerim kursağında bırakıyor. Macaristan’daki hızlı değişim en çok büyük şehirlerde hissediliyor. Turistlere tanınan ayrıcalıklar, özellikle büyük kentlerde döviz avcıları yaratmış. Sokakta, lokantada, sinemada kısaca her yerde yanınıza oldukça temiz giyinmiş, birkaç dili çok iyi konuşan ve aşın kibar davranan biri yaklaşıp kulağınıza şu soruyu yavaşça fısıldayabiliyor: “Yüksek fiyatla döviz bozdurmak ister misiniz?”

Bu soruya cevabınız evet olursa, karaborsa işlemi birkaç saniye içerisinde paranızın asıl değerinin yüzde 35-40 fazlasına hallediliyor. Yok, “Hayır” derseniz teklif bir daha kesinlikle yinelenmiyor. Karaborsacı büyük bir kibarlıkla size teşekkür ediyor ve birkaç saniye içerisinde ortadan kayboluyor.

Macaristan’da AIDS

Asrın hastalığı AIDS, Macaristan’ı da pençesi altına almış durumda. Resmi kayıtlara göre  bu güne kadar 17.168 kişide AİDS virüsü görülmüş, bunladan 10’u hayatını kaybetmiş.

. . .

Macaristan’da Türk izleri

Kahramanlık destanlan bu topraklarda yazıldı

Başta Mohaç ve Estergon olmak üzere Macaristan’ın tamamında Türkler’in izlerine ve etkilerine rastlamamak mümkün değil…

Türkler’in Macaristan’da kaldıkları 140 yılın Öyküsü ünlü Mohaç Meydan Savaşı ile başlar. Aslında Kanuni’nin Macaristan’a girişi de bir rica üzerine olmuştur. Fransa Kralı François I, Pavia’da Alman İmparatoru Karl V’e esir düşmüştür. Bunun üzerine François’in annesi Louise de Savoie oğlunu kurturması için Kanuni Sultan Süleyman’a bir elçi gönderir.

Zırhlı süvariler 300 top ve 100 bin kişilik ordusuyla sefere çıkan Kanuni, Mohaç ovasında Macar ordusuyla karşı karşıya gelir. Ancak zincirlerle birbirlerine bağlanmış zırhlı Macar süvarileri büyük tehlikedir. Kanuni ard arda üç saflı düzene geçer. En önde Rumeli askerleri, ardında Anadolu askeri ve üçüncü safta da kendisine yakın yeniçeriler bulunur. Rumeli askeri bir süre çarpıştıktan sonra süvarileri ve Macar ordusunu topların önüne çeker. Diğer saflarla aradan çekilince 300 top ateşlenir. Macar ordusu dağılır. Kral Lajos II ve askerleri kaçarken Karasu bataklığında boğularak can verirler. Kanuni 1526’daki bu zaferden bir hafta sonra VI acar başkenti Budin’e kadar girercektir.

Estergon Kalesinin başına gelenler

Estergon 1543 yılına kadar başpiskoposluk merkeziydi 10 Ağustos 1543’te Kanuni Estergon’u alınca katedrali cami yapmıştı. 1595 yılında Prens Mansfeld zorlu bir kuşatma sonucunda kat leyi ele geçirmeyi başardı. 1605’te Lala Mehmed Paşa 31 gün süren kuşatmadan sonuç alamadı. Ancak ertesi yıl iki ay süren kuşatma sonunda yeniden kaleyi Osmanlı devletine kattı. 1683 yılında Viyana kuşatması başarısızlıkla sonuçlanınca Estergon yeniden AvusturyalI¬ların eline geçti. Kale muhafızı Deli Bekir Paşa teslim olup Bu¬din’e döndükten sonra padişah fermanıyla idam edildi. Bugün özlemi “Estergon Kalesi bire dilber aman” türküsüyle süren Estergon Kalesi müze olarak içinde şehitlerimizin me¬zarlarıyla birlikte korunuyor.

Tarihi zaferin kazanıldığı Mohaç Ovası

Kanuni Sultan Süleyman’ın Macar ordusunu bozguna uğrattığı Mohaç Övası’nda bugün o müthiş savaşın anısı yaşatılıyor. Kanuni bu savaşı kazanarak 10 gün içinde Macaristan’ı Osmanlı topraklarına katmıştı…

 

 

Kahraman düşmana gösterilen saygı

Arnavut Abdi Paşa’nın Türkçe yazılı mezartaşı..

Macaristan günümüz dünyasında Türkleri gerçekten seven ve onlara değer veren ender ülkelerden biri. Bunun çok ilginç bir örneği ise Budapeşte’de Arnavut Paşa anısına Macarlar tarafından yapılan mezar ve dikilen mezartaşı. Bu mezartaşında “143 yıllık Türk egemenliğinin son Buda Valisi Abdurrahman Abdî Arnavut Paşa, bu yerin yakınında, 1686 Eylül ayının 2,ci günü  öğleden sonra yaşamının 70. yılında maktul düştü. Kahraman düşmandı, rahat uyusun!” deniliyor.

. . .

Paran varsa her şey var.

Macaristanda ve de özellikle Budapeşte’de yabancı mal-ların büyük bir bölümünü bulmak mümkün. Yabancı etiketli elbiseler tabii ki pahalı. Ancak büyük rağbet görü¬yor. Son yıllarda gelir düzeyi yükselen Macar kadim parasını daha güzele ve daha kaliteliye harcamayı tercih ediyor. Batılı akımların kolayca yaygınlaştığı Macaristan’da küpeli erkekler veya punk gençlere hemen her yerde rastlanıyor

İyi giyinmeye özen gösteriyorlar.

Budapeşte’de kadınlar kendilerini güzel gösterecek alımlı giysileri benimsiyorlar… Genç kızlar blucin ve spor ayakkabıları tercih ederken, büyük bir bölümü de ipek gömlekler ve uzun topuklu ayakkabılar giymeyi ihmal etmiyorlar… Lokanta, gece kulübü veya sinemalarda karşınıza çıkan zarif kadınların Doğu Blo ku ülkesi Macaristan’da olduğunuzu unutturacak kadar giyimlerine dikkat ettiklerini görüyorsunuz.

Pierre Cardin Macaristan’da

Macaristan’daki butiklerin bir çoğunda Paris modasını yansıtan kreasyonları görmek insanı şaşırtıyor. Ne var kİ bu ülkeyi bir pazar olarak gören yabancı tekstil ve moda firmaları üretimlerinde bu ülkeyi de gözardı etmiyorlar. Üstteki fotoğrafta Pierre Cardin kreasyonlarının tanıtıldığı defilelerden biri görülüyor. Bu defile Budapeşte’nin seç¬kin otellerinden Atrium Hyatt’ta düzenlendi.

 

Macar Mutfağından

Szaged usülü Tavuk Gülaşı

MALZEMELER: 2 kilo tavuk, 100 gram yağ, 2 bü¬yük soğan, 150 gram toz bi¬ber, 20 gram tuz, 2 tane do-mates, 3 yeşil biber, 100 gram havuç, 50 gram kere¬viz, 600 gram patates, bir miktar kuşbaşı et ve bir miktar kıyılmış hamur.

HAZIRLANIŞI: Elinizdeki tavuğu çok iyi şekilde te¬mizleyin. Bu arada soğanları yağda kavurun ve içine taze biberleri de ekleyerek karıştırmaya başlayın. Temizlediği¬niz tavuğu parçalayın ve tuzlayın. Daha sonra ayrı bir kapta tavuğu hafif ateşte ısıtmaya başlayın. Bir süre sonra iki kaptaki malzemeleri birleş- . tirin ve istediğiniz oranda su katın (Çok az olmamak koşu-.. luyla). Bu aşamada iyice yıkamış olduğunuz sebzeleri birer cm3’lük parçalara ayırın ve kabın içine atın. Et yarısına kadar piştikten sonra ince kıyılmış sarımsakları domateslerle karıştırarak tencerenin içine boşaltın. Kalan yeşil biberleri ye patatesleri de ekledikten sonra yemeğinizin tamamının pişmesini bekleyin. Bir süre sonra yemeğiniz pişecektir {20 dakika kadar). Bu aşamadan sonra istediğiniz takdirde yemeğinizin üzerine sos veya küçük hamur parçaları ekleyerek lezzeti artırabilirsiniz. Afiyet olsun.

 

 

Kolozsvar Usulü Lahana Dolması

MALZEMELER: 1 kilo te lahana, 80 gram soğan, 50  gram tuz, 10 gram kırmızı biber, 300 gram yağsız çekiImiş et. 100 g ram tereyağı, istediğiniz oranda pirinç, isteğe bağlı olarak kullanabileceğiniz çeşitli ölçüde lezzetlendirici baharat.

HAZIRLANIŞI: İşe önce lahanayı çok iyi yıkayarak başlayın. Aile fertlerinin sayısına göre kullanacağınız lahananın oranım belirleyebilirsiniz. Bir aile için yaklaşık olargk 1 kilo lahana yeterli olacaktır. Temizlediğiniz lahanayı ayn bir kaba alarak bir süre haşladıktan sonra, bir başka kapta yağsız çekilmiş etinizle birlikte pirinci karıştırın.

İsteğe bağlı olarak salça ya da domates suyu da ekleyebilirsiniz. Bu aşamadan sonra daha önce hazırlamış olduğunuz pirinç, et ve baharat karışımınızı lahana yapraklarına sarın. Sardığınız lahana yapraklarım düzgün olarak tencerenin içine yerleştirdikten sonra bir miktarda su ekleyerek kısık ateşle yemeğinizin pişmesini bekleyin. Yemeğiniz piştikten sonra servis yapmadan önce, damak zevkinize göre sos veya kremanızı ekleyebilirsiniz. Afiyet olsun.

. . .

Yarın : Doğu’nun, Batı’ya açılan penceresi

7 ŞUBAT 1989

MACAR  MUCİZESİ-5

Doğu Bloku’nun küçük Paris’i olarak tanımlanan Budapeşte’de renkli gece hayatından Tuna nehrine, tarihi köprülerden geniş caddelere kadar bir şey gerçek Paris’le benzerlik gösteriyor.

Budapeşte Paris’i aratmıyor

Macarlar, varlığıyla övündükleri Budapeşte’nin geleceğinden oldukça endişeliler. Bunun nedeni de Tuna üzerine yapılacak olan nükleer santral. Dünya tarihinin sâyfalanm şöyle bir karıştıracak olursak Macaristan’ın daha doğrusu Budapeşte’nin önemini daha iyi anlayabiliriz. Doğu ile Batı’nın buİuşma yeri olarak tanınan bu 2000.yıllık tarihi kent her köşesiyle buram buram tarih kokuyor. Budapeşte, Tuna nehri tarafından ikiye bölünüyor.

Eski kent, ya da ‘Kral’ ünvanıyla anılan Buda’nın önemi tarihi zenginliğinden ileri geliyor. Eski medemyetlerin kurulduğu Buda kenti, Türk eserlerini de bünyeşinde barındırıyor. Kentin diğer bölümünü oluşturan Peşte ya da diğer adıyla “Kraliçe” ise modern alışveriş merkezi olarak olarak biliniyor. Yabancı mağazaların yer aldığı kentin bu bölümünde dünya modası sergileniyor.

Kral ile kraliçe birbirlerine kavuşturulmuş  şehir, 1873 yılında köprülerle birleştirilmiş. Ya da bir başka deyişle Kral ile Kraliçe birbirlerine kavuşturulmuş. Kenti birleştiren 8 köprünün ikisinden demiryolu geçiyor. Yedisi tarihi özelliğe sahip olan bu köprülerden 330 metre uzunluğa sahip olan sonuncusu bizim Boğaz Köprüsü’nün ikiz kardeşi ve Tuna nehrinin Budapeşte’dekien dar yerine kurulmuş. Budapeşte’nin görülmesi gereken başlıca tarihi yerleri arasında Geilert Tepesi’ndeki Özgürlük Anıtı, Faşizmi Ezme Anıtı, Buda Sarayı, Türk kaplıcaları, ünlü Parlamento Binası, Matyas Kilisesi, Tuna üzerindeki Margit adası, Opera Binası, Kahramanlar Meydanı, Veli Bey Kalesi, Osmanlı Mezarlığı, Barok mimarinin en güzel örneklerinı oluşturan bugün mağaza olarak kullanılan küçük evler ve Ulusal Müze sayılabilir.

Budapeştelilerin korkusu

Budapeşteliler “Doğu’nun küçük Paris’inde yaşıyoruz” diye övündükleri sihirli kentlerinin geleceğinden büyük kaygı duyuyorlar. Bunun sebebi ise, Zigetvar yakınlarında Tuna Nehri yakınında yapımı planlanan nükleer santral. Tuna nehri kenarına kurulacak bu santralın nehri kirleteceğinden ve bu nedenle Budapeşte’nin büyük darbe yiyeceğine inanan kent sakinleri düzenledikleri büyük gösteriler ile hükümeti nükleer programı yüzünden protestolara kesinlikle müdahale etmemesi. Bu son örnek bile Macaristan’ın batılılaşma çalışmalarına ne kadar önem verdiğinin açık bir kanıtı olsa gerek. İnancımıza göre, Macaristan bu yolda dev adımlar atmayı sürdürecek ve bu konuda Doğu’nun bayraktarlığını kimseye kaptırmayacaktır.

Tuna’daki Boğaz Köprüsü

Budapeşte’nin ortasından geçen Tuna nehri, kentin iki yakasını 8 köprüyle birleştiriyor. Bu köprülerden ise sadece bir tanesi bugünkü modern mimari ile yapılmış “Elizabeth” adlı bu köprü, bizim Boğaz Köprüsü’nün adeta bir ikiz kardeşi. Ne var ki 10 milyon nüfuslu bu kentte ne Elizabeth Köprüsü’nde, ne de diğer köprülerde trafik pek sıkışmıyor. Ayrıca köprüyü aşar aşmaz çeşitli yönlere akışı sağlayan çok sayıda çıkış yolu bulunuyor. Elizabeth’in dışındaki köprülerden ikisi demiryolu için yapılmış…

Macaristan’da Türk izleri

Türklüğü seçen kahraman

Polonyali bir general olan Jozef Bem henüz 18 yaşındaken Napolyon’un  Rusya seferine katılmış bir asker, Polonya Hürriyet savaşında general olan Bem bu savaşta büyük kahramalıklar gösterdi. 1848’de Viyana ihtilalcilerinin başında savaşan Josef Bem, Macaristan’da Erdel orduları başkomutanlığın getirildi. Avusturya Rus ordularına karşı yenilince 1849 yılında Macar vatanseverleriyle birlikte Türkiye’ye sığındı. Türkiye’de Müslümanlığı kabul ederek Türklüğü seçen Bem adını da Murat Paşa olarak değiştirdi. Halep valiliğine tayin edilen ve burada Hıristiyanlara karşı çıkan Arap isyanını bastırarak ün kazandı. Daha sonra Halep’te şehit düşen Murat Paşa’nın kemikleri 1929 yılmda Halep’ten Polonya’ya götürüldü

Murat Paşa anısına heykel

Macaristan Özgürlük şavaşında Milli Kahraman ilan edilen Josef Bem daha sonra Türklüğü seçti ve Murat Paşa adını alarak Halep savaşında şehit düştü. Macarlar Josef-Bem (veya Murat Paşa) anısına Tuna Nehri kenarında bir heykel dikmeyi unutmamışlar.

Eğri’deki Türk pazarı

Türklerin uzun süre egemenliği altında bulunan kentlerden biri de Eğri kenti. Bu kentte birahane ve meyhanelerin adları genellikle Türkçe. Bu kentte bir de “Török Bazaar” yani Türk Pazarı bulunuyor. Bu pazarda Türkiye’den Macaristan’a ihraç edilen deri ve tekstil ürünleri satılıyor.

Macarların en çok para kazandığı müze

Yâkovalı Hasan Paşa tarafınan 16.cı yüzyılda  yaptırılmış olan ve onun adını taşıyan bu cami . Türk- İslam  sanatının Macaristan’daki en görkemli anıtlarından biri.  1960 yılında yeniden restore edilerek Müze haline getirilen ‘Yakovalı Camii’ binlerce turistin ilgisini çekiyor.

Minaret Sörkert

Macaristan’ın seramikleriyle ünlü kenti Peş, Kütahya’nın kardeş kenti ilan edilmiş. Bu kentte bir çok meyhanenin adı Türkçe. İşte bunlardan biri de Minare Meyhanesi…

Bankaya gitti, hayatı değişti

Mermer ihracatçısı Ertan Aksu bankada yarım yamalak Türkçesiyle kendisine yardımcı olmaya çalışan Katalin’e gönlünü kaptırınca tüm yaşantısı değişti. Kendini yabancı bir ülkede bambaşka bir mesleğin içinde bulan Sürmeneli Ertan bey bu işin de üstesinden gelmeyi başarmış.

Dört yıldır süren mutluluk

Dört yıl öncesine kadar bir bankada memurelik yapan Katalin bugün eşi Ertan bey ile Budapeşte’ de “İstanbul” adını verdikleri bir lokanta işletiyor. Ertan Aksu’yla 1985 yılında tanışarak evlenen Katalin Türk eşiyle çok mutlu bir beraberlikleri olduğunu ve iyi para kazandıklarını belirtiyor…

Kuruluşu bir aşk öyküsüne dayanıyor

Macaristan’daki tek Türk lokantası

Sürmeneli işadamı Ertan bey, mermer ihracatı için gittiği Budapeşte’de kendisini, mesleğini ve hayatını değiştirecek bir kadının beklediğini nereden bilebilirdi?  10 milyon nüfuslu Macaristan’da tek bir Türk lokantası var. Onun da adı İstanbul. Trabzon’un Sürmene kazasından Ertan Aksu’nun 1985 yılında mermer ihracatı için  gittiği Budapeşte’de bir bankaya yolu düştü. Amacı gerekli işlemleri yaptırmaktı. Oysa, Ertan Aksu’yu bankada, hayatını değiştirecek biri bekliyordu. Ertan beyin Türk olduğunu anlayan banka müdürü onunla ilgilenmesi için Katalin adlı memu reyi az da olsa Türkçe bildiği için görevlendirdi.

Katalin oldukça sevimliydi ve Türkçeyi yarım yamalak .konuşması onu daha da şirinleştiriyordu. Türk işadamı, kendisine yardım eden bu güzel memureyi yemeğe davet etti. İşte bu davet Ertan Aksu’nun hayatında dönüm noktası oldu. Ertan bey Katalin’e o gece evlenme teklif etti ve birlikte lokanta işletmeyi önerdi.  Katalin Türk işadamından çok hoşlanmıştı. Evlenme teklifini kabul etti ve bu sayede Macaristan tek Türk lokantasına kavuşmuş oldu.

Revüler cenneti

Budapeşte’de gece hayatı oldukça canlı. Hatta ünlü Moulin Rouge’un adını taşıyan bir gece kulübü de var. Sık sık ülkemize de gelen Macar revülerinin yaptıkları erotik gösteriler ve çıplak kızlar bu tür yerlerin sürekli olarak dolmasına neden oluyor. Budapeşte’de revüsü olmayan gece kulübü bulmak oldukça zor.

Tuna’da buluştular

Doğu’nun küçük Paris’i adıyla tanınan Budapeşte aslında iki ayrı kentin birleşmesiyle oluşmuş. Şehrin Türk etkisi altında kalan bölümü ‘Kral Buda’ adıyla anılıyor. Tuna Nehrinin diğer yakasındaki  Peşte ise ‘Kraliçe’  ünvanına sahip.  Macarla Kral ve Kraliçe’lerini 8 muhteşem köprü ile buluşturarak bugünkü sihirli Budapeşteyi yaratmışlar. Bunu da üstteki fotoğrafta görülen iki bronz  heykelcikle simgeliyorlar.

 

Macar dilindeki Türkçe kelimeler

50 yıl süreyle Türk hükümranlığı altında yaşayan Macaristan, kültürümüzden çok etklenmiş. Bugün Macaristan sokaklarında halk arasında hala birçok Türkçe kelime kullanılıyor. İşte bunlardan bazıları:

Csesme … Çeşme

Sadırvan…Şadırvan

Szofa…      Sofa

Ökkör …    Öküz

Kos…          Koç

Teve…        Deve

Tyuk…        Tavuk

Kantar…     Kantar

Arpa …       Arpa

Alma…       Elma

Kender…   Kendir

Bıçak…       Bıçak

Korbaç…   Kırbaç

Kave…       Kahve

Reklam…  Reklam

Çibuk…     Çubuk

Jeb…          Cep

Finca…      Fincan

Tepsi…      Tepsi

Defter…    Defter

Çatör…     Çadır

Kurna…    Kurna

Bektaşi… Bektaşi

Külah…     Külah

Medreze..Medrese

Szebil…    Sebil

Namaz…  Namaz

Bu arada halen kullanılan ilginç bir cümleyi de Macarca ve Türkçe olarak dilerseniz beraber okuyalım:

‘Zsebemben sok kicsi alma var’ ya da Türkçe karşılığıyla, ‘Cebimde çok küçük elma var’. Aslında bu benzer kelimelere rağmen konuşmalarda pek anlaşılmamasına rağmen yazılı dilde karineyle dahi olsa birçok kelimenin anlamını çıkarmak güç değil. Ancak uzun cümlelerde benzer kelimelerden fazlasını da anlamak mümkün olamıyor tabii ki.

***************************

**************************

 

 

 

 

 . . .

***************************

**************************

Muammer ELVEREN

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir