KOMUNİZMİN ÇÖKÜŞÜ VE KAYNAYAN SOVYETLER

8 Kasım 1990

SOVYETLERİN DAĞILMA SÜRECİNDE MOSKOVA KIZIL MEYDANDA DEVLET BAŞKANI GORBAÇOV’A SUİKAST GİRİŞİMİ ANINDA ORADAYDIM

GORBİ’YE 2 KURŞUN. . .

Moskova’nın ünlü Kızıl Meydan’ında, dün büyük bir suikast heyecanı yaşandı. 7 Kasım kutlamalarının yapıldığı meydanda, kimliği açıklanmayan bir kişi, Gorbaçov’un bulunduğu tribüne 2 el ateş etti.

Muammer ELVEREN, Moskova’dan bildiriyor

Görkemli tören ve suikast paniği

Lenin mozolesi üzerinden töreni izleyen Gorbaçov’a 80 metreden ateş eden kişiyi polis ve KGB ajanları üzerine atlayarak yakaladılar. Meydanda büyük karışıklık oldu. BBC televizyonu, ‘Gorbaçov’a doğru ateş edildi’ derken,TASS Haber Ajansı ‘Havaya ateş edildiğini’ öne sürdü.

SOVYET Devrimi’nin yıldönümü nedeniyle düzenlenen 7 Kasım törenleri görkemli bir şekilde devam ederken duyulan silah sesleri, törenin ikinci bölümünde heyecan dalgalanmalarına yol açtı. Gorbaçov askeri geçit törenini izledikten sonra, halkın arasına indi. Halkla birlikte Lenin mozolesine çelenk koyduktan sonra, tekrar Tribüne çıktı. İşte o anda silah sesleri duyuldu. Leningrad ’da yaşadığı bildirilen silahlı kişi, bir anda üzerine atılan yakalanıp tutuklandı. O sırada esrarengiz bir kişi de hızla kaçıyordu. Kargaşa sırasında meydandan eli koynunda kaçan adam kimdi? Bilinmiyor

Gorbaçov Kızıl meydanda halkı selamlıyor- Fotoğraf- Muammer ELVEREN-ÖZEL

Foto altı

Barış ödüllü Gorbaçov, Sovyet Devrimi kutlamaları sırasında halkla birlikte yürüyen ilk lider oldu… Ama az sonra kurşunlar geldi…

SOĞUKKANLIYDI- Tabancalı kişinin yakalandığı yerdeki paniği kısa bir süre izleyen Sovyet lideri, daha sonra başını çevirip, o yöne hiç bakmadı.

18 Kasım 1990

Gorbi ihtilali

Patlamaya gebe Sovyetler ’de 6 Başkanlık Sistemi 9 ne geçiliyor

Açlığın yaygınlaştığı, darbe söylentilerinin ayyuka çıktığı Sovyetler Birliği, kader dönemecinde… İpin ucu tarh kaçmak üzereyken, Gorbaçov, Amerika’dakine benzer bir yönetim biçimi kuracağını ilan etti.

Hükümet yerine konsey…

Muhalefetin baskısıyla hükümeti değiştirme kararı alan Gorbaçov, bunun hemen ardından, kendisine bağlı ‘Başkanlık Konseyi’ni dağıtacağını açıkladı.

Bunun yerine, Cumhuriyetlerin liderlerinden oluşan ‘Federasyon Konseyi’ güçlendirilecek. Bu konseyin, hükümetin yerini alması bekleniyor.

  •  *  *  *

Önemli üç mesaj…

Gorbaçov, dün yaptığı tarihi konuşmada, şu üç önemli mesajı da verdi: 

1-Başkan Yardımcılığı, Ulusal Güvenlik Konseyi gibi kurumlar oluşturulacak. 

2-Cumhuriyetlere ve kritik bölgele özel temsilciler atanacak.

3-Açlıkla mücadele için iki haftaya kadar ‘Acil plan’ hazırlanacak.

Orduda operasyon

Hükumetin yanı sıra Ordunun üst kademelerinde de operasyon yapılacak. Başbakan Rijkov’a ‘Gidici’ gözüyle bakılıyor. Gorbaçov, Yüksek Sovyet’te yaptığı açıklamalardan sonra alkışlandı.

Muhalefeti de şaşırttı

Muhalefet Lideri Yeltsin ile Gorbaçov arasındaki uçurum, giderek büyüyor. Gorbi bir yandan muhalefete taviz verir görünürken, bir yandan da “Başkanlık Sistemi” girişimiyle otoritesini güçlendiriyor. Bu boyutta değişikliğin muhalefet için de sürpriz olduğu belirtiliyor…

. . .

Moskova’da durum ciddi… Sokaklar, aç ve öfkeli kalabalıklarla dolu…

Sovyetler Birliği, cadı kazanımdan farksız… Başkent Moskova’da, protesto gösterisi yapılmayan gün geçmez oldu. Muhalif gruplar, ‘Kahrolsun komünizm… Gorbaçov istifa’ diye bağırmaya başladı. Ellerde, muhalefet Lideri Boris Yeltsin’in fotoğrafları var… İnsanlar daha iyi yaşamak, daha çok tüketmek ve çağın nimetlerinden yararlanmak istiyor. Komünizm’ çöktü… Ama yerine serbest piyasa ekonomisini geçirmek için gerekli mekanizmalar henüz hazır değil. Merkezi otorite zayıf kalınca, cumhuriyetler “Başına buyruk” oldu. Ürettikleri malı, “Önce bana” diyor ve merkezlere göndermiyorlar. Zaten, taşıma sistemi de çökmüş durumda. Ürünler nakledilemiyor. Bir yerde fazlalık, bir yerde açlık var. Ve sokaklar, öfkeli insanlarla dolu.

.++++++++

Foto altı

Kadın parmağı!

Muhalifler, Gorbaçov’u ilginç esprilerle ‘Alaya’ alıyorlar. İşte bir pano… Bir kadın eli ve parmağın ucundaki kukla… El, Gorbi’nin eşi Raisa’ya ait… Parmağın ucundakini ise herkes tanıyor- (Gorbaçov)

. . .

Yarın

Kaynayan Sovyetler

Arkadaşımız Muammer Elveren “Sovyetlerde neler oluyor?” sorusuna ‘Yerinde ’cevap aradı. Açlığı yaşadı, Dolar’ın saltanatına tanıklık etti, sokaktaki insanlarla, Türklerle ve Gorbaçov’un rakibi Yeltsin’le konuştu.

Günaydın objektifi, Kremlin’i sarsan olaylar arasında

Kızıl Meydan’da öfke

Kremlin’in önündeki dev kalabalık, 73 yıllık komünist yönetim süresince tanık olunmamış bir öfkeyi yansıtıyordu. Kalabalıktan, ilk kez şu sloganlar yükseliyordu: ‘Defol komünizm… Defol KGB… Yaşasın Yeltsin!’ Ve Günaydın, halkın kurtarıcı gözüyle baktığı muhalefet lideri Yeltsin ile de görüştü.

Yeltsin: “Pazar ekonomisine hızla geçilmeli…”              

Sovyetler ’in yeni umudu, Gorbi’nin ezeli muhalifi Boris Yeltsin, arkadaşımız Muammer Elveren’e görüşlerini açıklarken; Sovyetler ‘in kurtuluşunu ‘Koalisyon Hükümeti’ne bağladı. Yeltsin, isteklerini şöyle sıraladı: Cumhuriyet ile Merkezin iktidarı nasıl paylaşacakları tespit edilmeli. Fiyatlar üzerindeki denetim kalkmalı. Kendi parasını kullanan özerk bir Rusya yaratılmalı’.

Foto altı

Brejnev ve Gorbaçov’un karikatürlerine Moskova sokaklarında sıkça rastlanıyor…

. . .

Görkemli törenlerin yerini, protesto gösterileri aldı

Komünist ihtilalin yıldönümü olan her 7 Ekim’de, 73 yıldır görkemli törenlerin yapıldığı Kızıl Meydan’da bu kez protestolar da vardı… Kremlin’e öfkesini hiç çekinmeden haykıran halk, tek bir şey istiyordu: Daha iyi yaşamak… Protesto gösterilerinde, muhalefet lideri Boris Yeltsin’in ağırlığı açıkça hissediliyordu. Sovyetler Birliği’nin en büyük bölgesi olan Rusya Federasyonu’nun (Toprakların 4’te üçüne, nüfusun yarsından fazlasına sahip) Başkanı Boris Yeltsin, Gorbaçov’u, bu kararları bir an önce almaya zorladı ve bunda da başarılı oldu. Başkent Moskova’da 10 binlerce kişi, Yeltsin’in bir işaretiyle sokaklara dökülebiliyor.

(Fotoğraf- Muammer ELVEREN)

. . .

SOVYETLER Birliği’nde açıklık ve yeniden yapılanma politikalarıyla dünyanın düzenini temelinden sarsan ve kurtarıcı gibi görülen Gorbi, bugün yavaş yavaş gözden düşüyor. Moskova caddelerinde hemen her dükkânın önünde bir kilometreye varan kuyruklar var. Bira, votka, ekmek, pizza kuyrukları bunlar. Serbestlik, Sovyetlere fırsatçılığı da getirmiş… Raflarda bulunamayan birçok maddeyi, karaborsada bulmak mümkün… Ve ‘yok’lar çığ gibi… Bürokratlara göre ‘yoklar’ mafyanın işi… Muhaliflere göre ise sistemden kaynaklanıyor… Ama dövizi olana ‘yok’ diye bir şey yok! Her şey var. Komünizm iflas ederken, yönetimin tek çaresi kaldı: Yiyecek ve içeceği karneye bağlamak! Şeker, sigara, ekmek gibi temel maddelerde zaten bulunan bu uygulama 1 Aralık’ta genişleyecek! Umut ise, kısa süre öncesine kadar lanetlenen ‘Kapitalist Batı’nın yapacağı yardımlarda… Bütün bu çekişmelerin yanı sıra, Sovyetlerdeki Türklerde kendi özgürlüklerini genişletmeye, daha fazla hak sahibi olmaya, öz benliklerini yaşamaya çalışıyorlar. Kremlin önünde ellerinde pankartlarla gösteri yapıp ‘Bize, anavatanımız Türkiye’nin kapılarını açın’ şeklinde sloganlar atan gruplara sıkça rastlanıyor. Yönetim İse, çatırdıyor ‘Sovyetler Birliği’nin dağılmasını önlemek için şok kararlar alıyor Sovyetler, her durumda ve her yönüyle bir büyük değişimi yaşıyor.

Kaynayan Sovyetler dizimizin ilk bölümü 4. Sayfada

19 Kasım 1990

Kaynayan Sovyetler-1

Ekonomik perişanlık koskoca Sovyetler Birliği’ni parçalanmanın eşiğine getirdi…

Kremlin zorlanıyor

Foto altı

Sovyetler Birliği’nde artık Batı müziği, Amerikan filmleri ve Batılı ünlülerin dev posterleri mağazaları süslüyor. Fotoğrafta, Moskova’nın ‘Gum’ adlı ünlü kapalı çarşısında müzik ve videokaset satan mağazasında çalışan Tezgâhtar Elena, Schwarzeneger posteri önünde görülüyor. Elena, ‘Amerikan ve Batı müziği film ve kasetleri kapış kapış gidiyor, üstelik fiyatları da oldukça pahalı ama yine de rağbet var’ diyor…

 

 

Foto altı

Lokanta önlerinde uzun kuyruklar

Moskova’da bugünlerde lokantada yemek oldukça güç. Kentin belli başlı lokantaları malzeme yokluğunda kapalı durumda. Açık olanlarda İse bir iki gün önce rezervasyon yaptırmak gerekli, ancak dövizle çalışan lokantalar bomboş bunların fiyatları ise Avrupa standardının üzerinde. Hem döviz hem de Sovyet parası Ruble ile çalışan lokantaların dövizle çalışan bölümlerinin önü boş, Ruble ile çalışan bölümlerinin önünde uzun kuyruklar oluşuyor.

Baş döndürücü değişim…

Sovyetler ‘de daha önceleri ağıza bile alınamayan insan hakları konusunda da büyük mesafeler alındı. Bu durum yöneticileri rahatsız ediyor ama bir şey yapamıyorlar. Kremlin Sarayı’nın önünde üç aydır çadır kuran Azeri Türk’ü kadın, arkadaşımız Muammer Elveren’e ‘öldürülen kocam ve oğlum için hak arıyorum’ dedi…

. . .

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Yeltsin:

Merkez Reformları Yavaşlatıyor!

Sovyetler Birliği’nin en büyük bölgelerinden Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin ile Kremlin Sarayı’ndaki bir toplantıdan sonra görüştük. Yeltsin’le konuşmak isteyenlerin arasından sıyrılarak yanma yaklaştığımda hararetle elimi sıktıktan sonra ayaküstü de olsa sorduğum, sorulara cevap verdi. Yeltsin, 70’li yıllarda bir buçuk milyon nüfuslu Sverdlövsk’ta parti sekreteriyken Gorbaçov da Stavropol’de aynı görevi yapıyordu. Her ikisinin de ileriye dönük projeleri ve fikirleri vardı. Bu iki yetenekli kişi şimdi birbirlerinin ezeli rakibi oldular. Yeltsin şimdi Sovyetler Birliğinde birçok kişinin umudu durumunda istediği vakit on binlerce kişiyi sokaklara indirebiliyor.

Reform programları ağır

Boris Yeltsin, ‘Şimdiki durumu nasıl görüyorsunuz?” şeklindeki sorumu şöyle cevapladı:Reform programlan çok ağır gidiyor, bu nedenle bu programları daha çabuk ve hızlı  işletecek bir komite kurulması görüşüneyim şimdiki durumda Cumhuriyet ile Merkezin iktidarı nasıl paylaşacakları henüz belli değil yani tesbit edilmeli’.

Rijkov hükümetinin istifa etmesi gerektiğini belirten Yeltsin ‘Ben bir an önce koalisyon hükümeti kurulması taraftarıyım. Ülke, siyasal ve ekonomik bunalımdan ancak bu yolla kurtulabilir. Şimdi ülkenin içinde bulunduğu kriz totaliter devlet yapısının bir uzantısıdır’ şeklinde konuştu.

Yeltsin,  ‘Peki bu konularda Rusya Federasyonunun tutumu nedir?’ şeklindeki soruya da şöyle cevap verdi: ‘Biz Rusya Federasyonu olarak piyasa ekonomisine hızlı geçişi savunuyoruz. Bu çerçevede de fiyatlar üzerindeki denetimlerin kaldırılmasından yanayız ancak merkezi yönetim bunu daha önceden cumhuriyetlere bildirmelidir. Bildiğiniz gibi merkez, önceden bilgi vermeden temel tüketim malı niteliği taşımayan malların fiyatlarını serbest bırakan bir kararname yayınladı.”

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in bahsettiği kararname, havyar, füme balık, kürk eşya, seramik, kristal eşya, elektronik ev aletleri, halılar ve otomobil yedek parçalarının fiyatlarını  ‘pazarlıkla’ belirleme imkânı tanıyor ve ithal viski, cin ile sigaranın serbestçe satılmasını öngörüyor.

Yeltsin ‘Merkez, reformları yavaşlatıyor’ derken, bu konudaki görüşlerini de şöyle açıkladı: “Benim görüşüm merkezi ekonomik sistemden pazar ekonomisine geçişin daha hızlı olması gerektiği şeklindedir, ancak bunun yapılmadığım görüyoruz, tabii ki bazı devlet sektörlerinin devlet tekelinde kalması gereklidir, ben olur olmaz fiyat artışlarına da karşıyım.”  Yeltsin ileriye dönük olarak Rusya Federasyonumun iç ve dış işlerinde bağımsız olması gerektiğini, kaynak ve yatırımları tam olarak kendilerinin kontrol etmeleri gerektiğini de sözlerine ekleyerek “İleride kendi parasını kullanan özerk bir Rusya olmalıdır’ dedi.

Fotoaltı

Yeltsin halkın arasında

Sovyetler Birliğinin en büyük bölgelerinden biri olan Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin halk tarafından çok seviliyor. Yeltsin fırsat bulduğu zaman halkın arasına karışarak dertlerini dinliyor

Yazı

. . .

Halkı bezdiren kuyruklar… Açlık… Nefret… Patlamaya hazır öfke… Tek sihirli kelime döviz… Doların ucunu gösterene yok; yok…

Bu aşamada merkezle cumhuriyetler arasında kopukluk mağazalardaki yoklara yeni yoklar katıyor…

SOVYETLER Birliği’nde Gorbaçov, ortaya attığı açıklık ‘Glasnost’ ve yeniden yapılanma ‘Perestroyka’ politikalarıyla birbiri ardına ‘Şaşırtıcı’ devrimler yaptı. Uluslararası alanda inanılmaz derecede puan toplayan Gorbaçov, ilk zamanlarda ülke içinde desteklenmesine karşın daha sonraları popülaritesini yitirmeye başladı. Bugünlerde Sovyetler Birliği’nde Gorbaçov aleyhtarı kişilerin sayısı oldukça fazla. Peki neden?

70 yıllık katı komünizm sisteminden ülkesini dünyaya açan o değil miydi? Seçildikten bu yana ne değişti, halk birdenbire neden Gorbaçov aleyhine döndü?

Tüm şoförler ‘Dolar’ diyordu

Bunları yerinde izlemek üzere gittiğim Moskova’nın uluslararası havalimanı Şeremetova’ya indiğimde taksi bulmak için oldukça uzun süre bekledim, taksi yok değildi… Çoktu, ancak bütün şoförler “Dolar’ diyordu. Üstelik istedikleri fiyat, daha önceki gidişlerimde istenenin üç katıydı, hele Sovyet para birimi rubleye çevrildiğinde bir işçinin neredeyse yarım maaşı tutarındaydı. Belki yabancı olarak bunu ödeyebilirdim ama yüzlerce Sovyet vatandaşı, soğukta donsa da bunu kesinlikle ödeyemezdi.

Sovyetler Birliği’nin içinde bulunduğu ekonomik bunalım her geçen gün daha da artıyor. Bunun sonucu olarak siyasal durumda da bunalımlara yol açıyor. Moskova caddelerinde gezindiğinizde her dükkânın önünde yüz metre ile bir kilometreye varan kuyruklara rastlamanız mümkün. Buna bir iki gün sonra benim de gözüm alıştı. Şoföre önceleri “Bu ne kuyruğu?” diye sorduğumda “Bira ve votka” kuyruğu veya “Ekmek kuyruğu” cevabını veriyor, daha sonra ben sormadan “Bakınız bu da pizza kuyruğu” diyor ve ekliyordu: “Artık burada hiçbir şey bulunmuyor, her tüketim maddesi için saatlerce kuyrukta bekliyoruz. Şansa kalmış bir iş, tam sıranız geldiğinde (Maalesef bitti, yarın gel) de diyebiliyorlar, artık beklediğinize mi, yarım gün işsiz kaldığınıza mı, yoksa ihtiyacınızı alamadığınıza mı üzülürsünüz. İşte bu durumlar halkı çileden çıkartıyor” diyordu.

Fırsatlar ülkesi

Sovyetler Birliği, bugünkü haliyle tam bir “Fırsatlar ülkesi” olmuş, herkes ya devlet işi yanında, ikinci bir iş ya da özel işlere, kooperatiflere merak sarmış. Bu kişiler kuyrukta beklemek istemeyenlere “Yardım” elini uzatıyor ve aranan malı on veya on beş katma varan fiyatlarla el altından buluveriyorlar. Bu da gösteriyor ki, raflardaki mallar kendiliğinden yok olmadı. Stokçular, fırsatçılar ve aracılar bunu değerlendirdi ve serbestlikten yararlanarak el altından satmaya başladı. Taksi şoförlerinin büyük bölümü, devlete ait olan bu araçlara bindiğinizde taksimetreyi açıyor, ancak dört beş rublelik bir mesafe için eğer yabancıysanız beş ile on dolar arasında değişen bir fiyat istiyor. Sovyet vatandaşıysanız yirmi, yirmi beş ruble istiyor. Normal maaşlar 150 ile 350 ruble arasında değiştiğine göre, vatandaşın durumunu daha fazla anlatmaya gerek kalmıyor sanırım. Sovyet yönetiminde sanki ‘Bırakın yapsınlar’ görüşü hâkim.

Bu nedenle gerçekten her şey çok hızla değişiyor. McDonalds’la başlayan yabancı restoranlar, şimdi Pizza Hut’lar, İtalyan pizzacılar ve İspanyol restoranlarının açılmasıyla devam ediyor. Bu lokantalarda ilginç bir durum yaşanıyor. Genelde iki kapılı olan bu yerlerin bir kapısı önünde, metrelerce kuyruklar oluştuğu ve içeride oturacak yer olmadığı halde, öteki kapısında kimse olmadığı gibi, içeride birkaç masanın dışındakiler bomboş duruyor; Nedeni ise çok basit, aynı restoranın bir bölümü ruble ile diğer bölümü ise dövizle satış yapıyor. İki kişi ruble ile yediğinde yaklaşık 20, dövizle yediğinde yaklaşık 50 dolar veriyor. Resmi değeri dolara karşı 0.55 olan ruble, karaborsada 16 dolara ulaşıyor. Turist için karaborsa rublenin son derece tehlikeli olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım.

Ekmek de ‘Yoklar’ listesinde

Puşkin Meydanının yakınındaki bir pazarda, Moskova’nın ünlü alışveriş merkezi Arbat Sokağı’nda, Amerikalı ve Batılı şarkıcı ile sinema sanatçılarının afişleri, Rambo, Conan ve Schwarzenegger’in dev posterleri duvarları ve mağazaların içini süslüyor. Birçok temel gıda maddesi yanında son zamanlarda ekmek de yoklar listesine girdi. Bürokratların yoklara verdiği cevap “Reformları önlemek isteyen mafya” olurken, muhalif gruplar, bunun ‘Sistemden’ kaynaklandığında ısrar ediyorlar.

Bir başka görüşe göre ise, kolektif çiftliklerdeki araç gereç eksikliği, nakliye sorunları, işçilerin ürettikleri malları kendilerinin pazarlara götürüp satmalarından kaynaklanıyor. Gerçekten de Moskova’nın çeşitli yerlerinde bir kamyon önünde uzun bir kuyruk görüp sorduğumuzda “Köylüler ürettiklerini satıyorlar” cevabı veriliyordu. Bunlar, Türkiye’deki yol kenarında kavun, karpuz satıcılarına benziyor, aradaki fark ise, Moskova’dakilerin önünde uzun kuyruklar var, bizimkilerde yok.

Geçtiğimiz günlerde Moskova’da birçok ekmek fabrikası üretimini durdurmuştu. Nedenleri sorulduğunda, “Stalin zamanından kalan makinelerle çalışıyoruz, yedek parçamız olmadığı için, makineleri çalıştıramıyoruz” cevabını veriyorlardı. Aslında bazı açıkgözlerin ekmeği dört beş katı fiyatına sattığı tespit ediliyordu; Aslında yoklar listesinin kabarmasında, Cumhuriyetlerin merkeze karşı tavırlarının da çok büyük etkisi var. Eskisi gibi cumhuriyetlerden Moskova’ya mal gönderilmiyor. Sovyetler Birliği’ni oluşturan cumhuriyetlerin 15’inden 13’ü bağımsızlığını veya özerkliğini ilan etti. Cumhuriyetler içindeki azınlıklar bile bağımsızlık için kolları sıvamış durumda. H Moskova’da, eğer aç kalmak istemiyorsanız, lokantalarda daha önceden yer ayırtmanız gerekir. Aksi takdirde, bütün Moskova’yı dolaşır her yerden ‘Yerimiz yok’ cevabını alarak eve aç dönebilirsiniz. Kooperatiflere ait restoranlarda yer bulmak mümkün değil, onlar da ‘Tanıdık ve hatırlı’ müşterileri alıyorlar. Bu tür lokantaların çoğu değişik cumhuriyetlerin yemeklerini yaptıkları için malzeme sıkıntısı çekmiyorlar. Bir Gürcü kooperatif, lokantada bunu sorduğumda ‘Biz etlerimizi Gürcistan’dan getirdiğimiz ve kendi beslediğimiz hayvanları keserek temin ediyoruz. Moskova pazarlarına kalsak, yarın kepenkleri indirmemiz gerekir’ cevabını alıyordum. Bu durum bir Azeri veya Ermeni restoranında da aynıydı.

. . .YARIN: Batılıların ekonomik istilası.

 

 

 

 

20 Kasım 1990

Kaynayan Sovyetler-2

Röportaj: Muammer ELVEREN

Moskova’da nereye baksanız, gözünüze Amerika, Avrupa ve Japonya’dan bir şeyler çarpıyor…

Batı istilası…

Önceleri Rus alfabesinin dışında herhangi bir yazının olmadığı Moskova’da artık İngilizce, Fransızca, Almanca, Japonca yazılmış şirket tabelalarına adım başı rastlamak mümkün…

SOVYETLER Birliği Devlet Başkam Mihail Gorbaçov, Şubat 1990’da tarihi bir karar alıyor ve Anayasa gereği komünistlerin elindeki ‘yönetim tekeli’ni kaldırıyordu. İşte her şey bugünden itibaren daha hızlı gelişmeye başladı. Komünizm sayfasını çeviren Sovyet halkı, serbestlikten aldığı güçle bilmedikleri bir sistem olan kapitalizmin gereklerine uymaya başladılar. Ancak iş öyle dışarıdan göründüğü gibi kolay değil. Sovyet yönetimi buna hazırlıksızdı, Gorbaçov’un bütün iyi niyetli çalışmalarına rağmen planlar alt üst oluyor, işlerin peşini takip etmek zorlaşıyordu. Halk yavaş yavaş memnun olmadığı sorunlar karşısında sokaklara dökülmeye başladı ve o günden geçtiğimiz günkü ‘Olaylı Ekim Devrimi’ne gelindi.

‘Olay’ beklentisi

Bu yıl 7 Kasım’da yapılacak kutlamalardan çok önce, uluslararası basında mutlaka bir “Olay” olacağı belirtiliyordu. Ancak herhangi izinsiz bir gösteriye karşı KGB ve Kızıl Ordu’nun müdahale edebileceği söylentileri de yaygındı. Bir terörist hareketten veya suikasttan bahseden yoktu. Bunun üzerine kutlamalardan önce mutlaka Moskova’da olmak gerektiğini düşünerek hareket ettim. Benim gibi birçok Batılı gazeteci Moskova’ya gelmişti. 6 Kasım günü Kızıl Meydan’a girebilmek için yapılan gazeteci başvurularının çok az bir kısmım kabul edebilecekleri belirtildi. Ben de gösterilere giriş kartı alabilenler arasındaydım.

7 Kasım günü Moskova’nın merkezine halkın ve araçların girmesi kesinlikle yasaklandı. Gösteriyi izleme izni olanlar ya Metro’lar ya da merkeze yakın yerlere kadar gelerek oradan birkaç kilometre yürüdükten sonra Kızıl Meydan’a ulaşabiliyordu.

Adım başı KGB görevlileri ve askerler yolları kesmiş, kimlik kontrolü yapıyorlardı. Metro çıkışları güvenlik güçleri tarafından tutulmuş ve Kızıl Meydan’a giriş kartı olmayanların Metro dışına çıkması yasaklanmıştı. Kızıl Meydan’a kadar abartmasız en az on kez yaklaşık iki yüz üç yüz metrede bir durdurulup hem kimlik hem de törenleri izleme giriş kartı kontrolü yapılıyordu.

Sıkı kontrol

Ortalık sakindi ancak havanın sakin olduğu söylenemezdi. Kızıl Meydan’a girişte fotoğraf makineleri, gazetecilerin üstleri sıkı bir kontrolden geçirildikten sonra törenleri izlemek için belirtilen yere götürüyorlardı. Kimse bulunduğu yeri terk edemiyor ve şansına düşen bölümdeki görüntülerle yetinmek durumunda kalıyordu. Tabii bu Sovyet basını için uygulanmıyordu. Onlar kameraları ve fotoğraf makineleriyle meydanın her tarafındaki görüntüleri çekebiliyorlardı. Benim yerim Lenin mozolesinin sol tarafındaki yabancı basın ve elçilikler bölümündeydi.  Önce mozolenin üstünde Gorbaçov gözüktü sonra, diğer yetkililer…

Ve silah sesi

Askeri törenler başladı. Daha sonra askeri araçlar, tanklar, toplar ve füzeler geçti. Çeşitli bölgelerden gelen Komünist partili gruplar ellerinde, yönetim lehindeki pankart ve güllerle geçmeye başladı. Bulunduğumuz yerin tam karşısında Moskova’nın ünlü kapalı çarşısını oluşturan ‘Gum’ mağazasının Kızıl Meydan’a bakan duvarı vardı. Duvarda dev bir Lenin resmi asılıydı. Sivil gruplar geçmeye devam ediyordu. Top atışları, sloganlar arasında bizimle aynı paralelde olan Gorbaçov ve yetkililerin tam karşısında aniden bir silah sesi duyuldu ve hareketlenme oldu. KGB görevlileri birini yaka paça alıp götürdüler. Biz devamlı fotoğraf çekiyorduk, ancak olay 300 milimetrelik bir objektifle çekilecek gibi değildi.  Sonradan polis ve diğer yetkililerle görüştüğümüzde Gorbaçov ile diğer yöneticilerin bulunduğu yöne iki el ateş edildiğini söylüyorlardı. Olaya tanık olmuştuk, üstelik biz de aynı yönde olduğumuz için ateş alanı bizim de olduğumuz yeri içine alıyordu.  Böylece terör, Kızıl Meydan’a kadar girebilmişti.

Şaşırtan görüntüler

Moskova’da gezerken artık İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Japonca dillerinde yazılmış şirket levhalarına alışıyorsunuz. Önceleri Rus Alfabesi dışında herhangi bir yazının olmadığı Moskova’da artık ortak yatırımlar sayesinde Sovyet vatandaşları Latin harfleriyle tanışmaya başladı. Özellikle fotoğraf, elektronik, beyaz eşya, lokanta ve inşaat dallarında kurulan ortak şirketler, Moskova’nın çeşitli yerlerinde faaliyetini sürdürüyor. Bunlardan alış-veriş, normal kazancı olan bir Sovyet vatandaşı için oldukça zor. Zira bu şirketlerin çoğu dövizle ya da dövizin karaborsa karşılığı Rubleyle iş yapmaktadır. Bu da Sovyet vatandaşlarının alım güçlerinin çok çok üzerinde. Dış ekonomik ilişkilerin gerçekçi

bir şekilde yürütülebilmesi için Rublenin konvertibl hale gelmesi gerekmektedir. Ancak bu, sermaye birikiminin olmaması, para piyasalarının yokluğu ve mal arzının eksikliği gibi nedenlerle yapılamamaktadır. Yönetim bu zorluklarla beraber aşamalı olarak konvertibiliteye (Bir ülke parasının, dünya piyasasında alınır-satılır olabilmesi) geçme yöntemlerine başvuruyor. 1990 yılının ilk altı ayı itibariyle kayıtlı 1830 ortak şirketten ancak 350’si faaliyet halindedir. Buradaki güçlük, Ruble olarak elde edilen kârın transferine izin verilmemesi, hammadde temininde zorluklar, ortak muhasebe sisteminin bulunmaması, Rublenin konvertibl olmayışı, ülkedeki sosyal huzursuzluklar ve ekonomik belirsizlikler gelmektedir. Evet, bütün bu siyasi ve ekonomik kargaşa, merkezi yönetimi oldukça güç durumlara sokmakta ve yönetimin bütün çabalarına rağmen piyasa ekonomisine geçiş için yeterli altyapı olmadığından zorluklar ve yokluklarla karşılaşmaktadırlar. Bunlara yetkililerin de açıkladığı gibi karaborsa mafyası ve stokçuların engellemeleri de eklenince, işin içinden çıkmak oldukça güçleşiyor.

. . .Yarın: Türkleri toplayan lider

Foto altları

Kızıl Meydan’da protesto gösterileri…

Bu yılki ekim Devrimi kutlamaları yanı sıra protestolu gösterilerde oldu. Moskova temsilcimiz Muammer Elveren, gösterileri sonuna kadar izledi. Kızıl Meydan’ın dört bir tarafından hazırlanan on binlerce kişi resmi törenler biter bitmez

Kızıl Meydan’a doğru hareket etti. KGB yetkilileri ve askerlerin itirazlarına rağmen Kızıl Meydan’a girip slogan attılar…

Sovyet vatandaşları Amerikan filmleriyle tanıştı

Açıklık ve yeniden yapılanma sadece ekonomik ve politik alanda değil, kültürel alanda da kendini hissettiriyor, işte Moskova’nın ünlü sineması ‘October’ (Ekim)in önündeki dünyaca ünlü Amerikan filmi. “Rüzgâr Gibi Geçti” afişi.

Yeltsin, protestocu göstericilerin umuduydu

Sovyetler Birliği’nde halk artık hoşnutsuzluğunu haykırmak için rahatlıkla sokağa dökülebiliyor. İşte bir gösterici kadın, Yeltsin’in portresiyle…

Askere rağmen protesto

Moskova’daki protesto gösterilerinde bazen KGB bazen de Kızılordu yetkilileri güvenlik kontrolü yapıyor. Fotoğrafta protestocu bir kadın bunlardan birine derdini anlatırken…

. . .

Sayfanın üst Foto altları

Yabancı şirketler yıllar sonra artık Moskova’nın her yerinde görülebiliyor, işte Amerikalıların dünyaca ünlü Mc Donald’sın orak çekiçli ilginç levhası..

. . .

“ROMOS”

SOVIET. AMERICAN. BRITISH. WEST GERMAN JOINT VENTURE MI CENTRE VS.

Ortak yatırımlar birkaç ülkenin katılımıyla da gerçekleştiğinden, Moskova’daki ‘Romos’ adlı şirketin levhasında tüm ülkelerin adları var…

.  .  .

JÜPİTER I PHOTO SERVİCE

Bir başka ortak yatırım Sovyet Hong Kong Jüpiter’in levhası…

 

 

21 Kasım1990

Kaynayan Sovyetler-3

Yüksek Sovyet üyesi Oljas Süleymanov:

Türkleri bir şemsiye altında toplayacağım.

 Sovyetler Birliği Yüksek Sovyet Üyesi, Kazakistan Halk Temsilcisi ve Gorbaçov’un başkanlığını yaptığı yeni Anayasa Komisyonu üyesi, yazar-şair 0ljas Süleymanov, “Türk halklarının birleşmesi için Latin Alfabesi ’ne geçmek gerekir, bu amaçla şubat ayında büyük bir kurultay toplanacak” dedi…

Moskova temsilcimiz Muammer Elveren (solda) Yüksek sovyet üyesi Oljaz süleymanov’la

. . .

SOVYETLER Birliği’ndeki Türk dilli ve kökenli halkları bir şemsiye altında toplama çalışmaları yapan Kazakistan Halk Temsilcisi ve Yüksek Sovyet Üyesi Oljas Süleymanov, aynı zamanda Gorbaçov’un başkanlığını yaptığı yeni Sovyet Anayasasını hazırlayan komisyonunda üyesi..

Ünlü yazar ve şair olan Süleymanov, ‘İlk dil kurultayı 1920’ de Bakü’de toplanmıştı. Bu toplantıya katılanların tümü ‘Ayrılıkçıdır’ diye öldürülmüştü. Biz o kurultayı tekrarlamak istiyoruz, inşallah sonumuz aynı olmaz’ dedi. Oljas Süleymanov, ‘Amacım kültürel olarak dünyada ne kadar Türk varsa ayağa kaldırmak ve bir şemsiye altında toplamak. Bunun için de Latin Alfabesi ‘ne geçip, herkesin Türkçeyi okuyabilmesini temin etmek istiyoruz’ şeklinde konuştu.

Süleymanov, ‘Ben Kremlin’de temsil yetkisi olan halk temsilcilerinin içinden Türk dilli ve kökenlileri toplayıp bir ‘Parlamenter grubu’ oluşturacağım, bu grup Türk halklarının sorunlarını meclise getirecek. Eskiden olsaydı bu hareketim ‘Pantürkizm’ diye sorguya çekilir, cezalandırılırdım’ dedi.

Para ve zaman İster…

Süleymanov, ‘Latin diline geçmek, para ve zaman isteyen bir iştir ama başarmak için var gücümüzle çalışacağız. Latin Alfabesi’ne geçmek için tabii ki Türkiye’nin yardımını bekliyoruz. Ancak bunun şekli ve nasıl yapılacağı konusunda bir hareket planı hazırlıyoruz. Tarihimizi, kültürümüzü ve medeniyetimizi bilmemiz için Türk dilini hepimiz bilmek zorundayız. Bakın, Ulan- Bator yakınlarındaki bir abidede şöyle yazıyor. ‘Dün gece uyuyamadım… Gündüz oturamadım… Alın terimi döktüm… Kızıl kanımı akıttım… Türk bütünlüğü için…’ İşte ben bunu kendime hayat felsefesi ve hedefi olarak seçtim’ şeklinde konuştu.

Oljas Süleymanov, Amerika’da Rusça yayınlanan bir dergide, ‘Şimdi Sovyetler Birliği’nde olan olaylar çok vahim ve önemli değil. Asıl yakın gelecekte en önemli ve vahim olan Türk halklarının birleşmesi olacaktır’ sözlerini hatırlatarak ‘Benim görüşüme göre bu büyük bir mesajdır. Kökleri ve özleri bir olan bütün halklar, kültürel bile olsa birleşmelidir’ dedi.

Oljas Süleymanov konuşmasına şöyle devam etti: ‘Biz geçtiğimiz 29 Eylül günü bir hazırlık konferansı yaptık. Türk kökenli ve dilli halklardan yüz kadar temsilci katıldı. Bu konferansta gördük ki Türk dilli halklar arasında daha halledilmesi gereken bazı görüş ayrılıkları var. Örneğin, Başkurt ve Tatarlar, Özbek ve Kırgızlar gibi. Bunları hal yoluna gideceğiz. Esasen 40’lı yıllarda tüm Sovyetler ’deki cumhuriyetleri Kiril alfabesine geçmeye mecbur ettiler. Amaçları aynı dil ve kökenliler arasındaki bağları kopartmaktı.

Biz yüzyıllar boyu aynı ırktan gelmiş insanlarız. Bu ilişkiyi hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Eski kültürel ilişkilerimizi diriltmemiz gerekir. Ben bütün Türk yazıtlarını bir araya toplayan bir müze kurmaya çalışıyorum. Bu müze Kazakistan’ın başkenti Alma Ata’da olacak. Yerini hazırladık, elimizde çok sayıda Türk yazıtları, taş abideler var.  Moğol sefiri ile görüştüm. Ellerindeki sekizinci yüzyıla ait yazıtları müzeye vereceklerini söylediler, amacımız Türk yazıtlarının doğuşundan, günümüze kadar geçirdiği evrimi dünya kamuoyunun gözleri önüne sermektir. Türk dilini, Türk kökenli herkes bilmelidir. Bunu tarihimizi, kültürümüzün zenginliğini ve medeniyetimizi öğrenmek için yapmak zorundayız. Birleşmenin zamanı gelmiştir.”

Oljas Süleymanov kimdir?        

1936 yılında Alma Ata kentinde doğdu. Babası subaydı, 1937’de Stalin babasını öteki aydınlarla birlikte öldürttü. Jeoloji Fakültesi’ni bitirdi, petrol mühendisi oldu. Moskova’da Edebiyat Enstitüsü’nü bitirdi. Kazakistan Cumhuriyeti Sinemacılar Birliği Başkanlığı yaptı. Sovyetler Birliği Yazarlar Cemiyeti Sekreterliği ve Kazakistan Yazarlar Birliği Genel Sekreterliği görevini sürdürüyor. Sovyetler Birliği Yüksek Sovyet Üyesi, Sovyet yeni Anayasası Komitesi’nde üye Evli ve üç kız babası.

Gorbaçov yıpranıyor

Gorbaçov, 1985 yılından itibaren Sovyet vatandaşları için bir umut olduğu gibi, dünyada soğuk savaşın da biteceğinin müjdesiydi. Amerika ve Batı bu nedenlerle Gorbaçov’a dört elle sarıldı. Ancak aradan geçen yıllarda umut yerini umutsuzluğa bıraktı. Çeşitli cumhuriyetlerden bağımsızlık ve birlikten ayrılma sesleri yükselmeye başladı. Açlık, yokluk ve karaborsa Gorbaçov’un başarısını gölgeledi. Şimdi Gorbaçov, uluslararası alanda her ne kadar başarılı bir çizgi sergiliyorsa da içeride ülkenin birliğini koruma ve ekonomik sıkıntılara çözüm aramak durumundadır.

Sovyetler Birliği şimdi tüketim ve yatırım ekonomisine ağırlık veriyor. İşletilemeyen mağaza ve tesisler ortak yatırıma hazırlanan yaklaşık 30 bin kuruluşa bedava kiraya verilecek. ‘Sovyetler ‘de 500 günde serbest piyasa ekonomisine geçme planı 290 milyon nüfuslu bir dev ülkeye birçok Batılı yatırımcının gelmesine neden olacak. Ekonomik reform programının babası Akademisyen Stanislas Şatalin “500 gün” olarak adlandırılan programında, ‘Şok’ önlemlerle piyasa ekonomisine geçişi planlıyor. Program, halkın yaşam düzeyini yükseltmeyi hedeflerken, 500 günün sonunda sanayi işletmelerinin yüzde 70’ini, ticari kuruluşların da yüzde 90’ını özelleştirmeyi öngörüyor.

Batı’dan ‘Acil yardım’ istendi

SOVYETLER Birliği’nin en büyük kentlerinden Leningrad’ın Belediye Başkam Anatoli A. Sodchak, ülkenin ekonomik zorluklarının kentte açlık tehlikesi yarattığım belirterek, Batılı ülkelerden ‘Acil gıda yardımı’ istedi. ABD ve Federal Almanya, en kısa zamanda yardımın başlatılacağını açıkladılar.

Gorbaçov rapor sunacak

Öte yandan Sovyetler Birliği Parlamentosu, dün aldığı kararla, tarihinin en korkunç kışlarından biriyle karşılaşabileceğini belirterek, Gorbaçov’un ekonomik önlemlerle ilgili olarak her ay parlamentoya düzenli olarak rapor sunmasını kararlaştırdı.

Dört Türk cumhuriyeti

RUSYA Federasyonu sınırları içinde yaşayan Karaçay Türkleri, kendi bölgelerinde Karaçay Cumhuriyeti’nin kurulduğunu, bu cumhuriyetin, Rusya Federasyonu içinde her yönüyle egemen bir devlet olacağım açıkladılar. Dün yapılan açıklamada, bölgedeki Çerkez, Abaza ve Nogay’ların da kendi egemenliklerini ilan etmelerinden sonra, Türkçe konuşan halkların bu dört cumhuriyetin ortak bir yapılanma ya gidecekleri de vurgulandı.

. . .

Foto altı

Moskova artık bir Batı başkentini andırıyor.  Rambo resimlerine sık sık rastlamak mümkün

Yoklar için uzun kuyruklar

Sovyetler Birliği yoklar nedeniyle çok zorlu bir kışa hazırlanıyor. Mağazaların önlerindeki kuyruklar bitmek bilmiyor, görevliler sıra tartışmalarını ortadan kaldırmak için kuyrukta bekleyenlerin ellerine sıra numaralarını yazıyorlar…

…Yarın: Müziğimi Türkiye’de tanıtmak istiyorum

 

22 Kasım 1990

Kaynayan Sovyetler- 4

Sovyet halkı 73 yıl beklemeden sonra ‘hak’ peşinde

Artık, baskı sökmüyor

Yıllardır frenlenmiş demokratik isteklere ülke yetkilileri de anlayış gösteriyorlar, Moskova’da, haksızlığa uğramış, horlanmış, katı Komünizm kurallarına uymaya zorlanmış vatandaşlar, aslında yasalara uymayan gösterilerle dertlerini dile getirmekten çekinmiyorlar.

Sovyetler Birliği artık ‘Glasnost’ (Açıklık) politikası rüzgârlarına kendini kaptırmış gidiyor. Ancak normalin çok üzerinde olan bu hızlı gidiş, 73 yıllık beklentinin ve baskının bir sonucu olarak açıklanıyor. Başkent Moskova’da yıllardır frenlenmiş demokratik isteklere yetkililer de sollayış gösteriyor. Caddelerde ve sokaklarda, büyük otellerin önlerinde, turistlerin gezebileceği yerlerde, her an için boynuna asılı uzun elle yazılmış, uğradığı haksızlıkları anlatan pankartlara rastlamak mümkün. Evet, bu insanlar yılların katı komünizm kuralları çerçevesinde, hakları ellerinden alınmış, hakarete ve haksızlığa uğramış kişiler. Artık yönetim bu tür protestoları hoş görüyor ve sesini çıkarmıyor.

Başkent Moskova’da bazen izinsiz gösteriler yapılıyor. Bu gösterileri yapan demek veya gruplar arada bir sert şekilde uyarılıyor. Geçtiğimiz günlerde Gorbaçov’un Askeri Başdanışmanı Mareşal Akromeyev, yine bu tür olayları kastederek ciddi bir uyarıda bulundu. Akromeyev, ülkenin sosyal sistemi veya bütünlüğünün tehlikeye düşmesi halinde silahlı kuvvetlerin kullanılabileceğini belirtti. Mareşal Akromeyev, ‘Eğer Anayasa çiğnenirse, bölücü veya anti sosyalist dernekleri gibi bazı gruplar ülkeyi parçalamaya kalkarlarsa, sosyal sistemi güç veya Anayasaya karşıtı yöntemlerle değiştirmek isterlerse silahlı kuvvetler kullanılabilir’ dedi.

Öte yandan hızla değer kaybetmekte olan Ruble’nin yeniden güçlenmesi amacıyla bütün Sovyetler Birliği’nde tek para kullanılması yasası, Sovyet Parlamentosundan geçerken, ülkede yaklaşan kışta büyük gıda sıkıntısı çekileceğinin işaretleri şimdiden belirgin bir hale geldi.

SS-25 kıtalararası füzeler

Bu yıl ekim devrimi kutlamalarının yapıldığı 7 Kasım tarihinde ilk defa Sovyetler, imal edildiklerinden bu yana gizledikleri kıtalararası SS-25 füzelerini de Kızıl Meydan’daki gösterilerde halkın ve dünyanın önüne çıkardı. 1985’te imal edilen bu dev füzelerin 10 bin kilometrenin üzerinde menzili var. Bir milyon kiloton gücüyle, bir milyon nüfuslu bir şehrin yüzde 80’ini imha eden SS-25 füzeleri, Sovyetler Birliği’nin stratejik mevkilerine 29 adet yerleştirilmiş. Füzeyi taşıyan 100 tonluk araçta, askerlerin yatakhaneleri ve yemek yiyecekleri yerler var. Füzenin ateşlemesi tamamen insan gücüne dayalı ve bütün işlemler elle yapılıyor. Bu füzeler bulunduktan yerlerden rahatlıkla New York veya Tokyo’yu vurabiliyor. SS-25 nükleer füzelerinin Kızıl Meydan’dan AGİK görüşmeleri arifesinde geçirilmesi, Sovyetler’in gövde gösterisi olarak nitelendi.

Sovyetler in ünlü Türk kadın bestekârı

Müziğimi Türkiye’de dinletmek istiyorum

MOSKOVA-Sovyetler Birliği’nde çok iyi tanınan politikacılardan Haydar Aliyev’in kızı Sevil oldukça tanınmış bir bestekâr. 1955 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de doğan Sevil Aliyev’in en büyük arzusu Türkiye’yi görmek. Sovyetler Birliği’nde Başbakan yardımcılığına kadar yükselen tek Türk Haydar Aliyev’in kızı Sevil evli ve üç çocuk annesi. Müzik ve beste ile uğraşıyor. Mahalli bestelerinden oluşan ilk uzunçaları, Moskova’da ünlü ‘Melodia’ plak şirketi tarafından yapıldı ‘12 Ay Ümitle’ adını taşıyan bu uzunçalarından başka kanserden ölen annesi için bestelediği ‘Anam’ adlı parçası da Azerbaycanlı sanatçı Müslim Magamayev tarafından plak yapıldı. Sevil Aliyev’in besteleri Sovyetler’de en çok dinlenen parçalar arasında. Sevil, “’Türküm ve bununla iftihar ediyorum. Türkiye’de bestelerimle ilgilenen olursa seve seve verebilirim’ şeklinde konuşuyor.

Türk bestekâr Sevil Aliyev Elveren’le

Sovyetler ‘de ün yapan Türk Kadın Bestekâr Sevil Aliyev (Ortada) babası Haydar Aliyev (Solda), Moskova temsilcimiz Muammer Elverenle görülüyor.

. . .

Foto altı

Haksızlığa uğrayanlar, seslerini duyurmaya çalışıyor.

Sovyetler Birliği’nde 1917 yılında Gorbaçov seçilene kadar insan haklan konusunda ne olup bittiği, hep kulaktan duyma bilgilerle anlatılırdı. Katı ve kapalı rejim nedeniyle haksızlığa uğrayan insanlar, seslerini yükselttiklerinde ya sürgüne gönderiliyor, ya da hapse atılıyordu. Şimdi ise Sovyetler’in dört bir yanında, haksızlığa uğramış kişiler gösteri yapabiliyor (Yukarıda). Özbekistanlı öğretmen Naile Şahmendanova şahit olduğu bir adam öldürme olayından ötürü tanıklık ettiği için işinden olmuş. Naile Hanım elindeki uzun dilekçesinde “Katil bir devlet adamının oğluymuş. Serbest bıraktılar ve beni de iftira ediyorsun diye evimden ve işimden ettiler” diyor (Solda)

 

Gorbaçov’un Askeri Başdanışmanı Mareşal Akromeyev (Solda) Kızlordudan başka General ile

SS-25 kıtalararası füzeleri ve Mareşal Akromeyev

Açıklık ve yeniden yapılanma politikalarından sonra bir çelişkiler ülkesi haline gelen Sovyetler Birliği’nde aslında dizginler tamamen bırakılmış değil. Ülkenin birliğini bozmamak için ordu arada bir gövde gösterisi yapar. Azerbaycan örneğindeki gibi, birkaç Cumhuriyet’te yapılan askeri operasyonlar ve sıkıyönetimin amacı, kıpırdanma halinde olan diğer cumhuriyetlere gözdağı vermek. Ekim Devrimi nedeniyle 17 Kasım’da Kızıl Meydan’da yapılan görkemli kutlamalarda da ordu bir güç gösterisinde bulundu, imal edildiğinden bu yana ilk defa halkın ve dünya kamuoyunun önüne çıkartılan 10 bin kilometreden fazla menzilli SS-25füzeleri geçit resmi yaptı (Üstte). Ülkenin sosyal bütünlüğü ve sisteminin tehlikeye düşmesi halinde “Kızıl Ordu güçleri kullanılabilir” açıklaması yapan Gorbaçov’un askeri baş danışmanı Mareşal Akromeyev (Küçük fotoğraf)

. . . Yarın: Sanatçılar Sokağı

 

23 Kasım 1990

Kaynayan sovyetler -5

. . .

Moskova’nın resim müzik ve sanal merkezi Arbat…

Enteller sokağı

Yaşam dolu, cıvıl cıvıl, eğlence kokan Arbat sokağı ressamlarıyla, müzisyenleriyle ve yerinde duramayan gençleri ile Moskova’nın görülmeye değer yerlerinden biri. Bitişik nizam dizilmiş mağazalar, turist avcıları, döviz peşinde koşanlar ve müzisyenler bu sokağı doldurur ve geç saatlere kadar kurtlarını dökerler.

MOSKOVA, bütün yokluklarına, kuyruklarına ve gösterilerine rağmen dünya ülkeleri başkentleri arasında müze ve sanat serleriyle ünlüdür. Puşkin Müzesi’yle, Bolşov Balesi’yle, ünlü Metrolarıyla, Kremlin ve Kızıl Meydanı’yla görülmesi gereken bir kenttir. Moskova’da bir de canlılığın ve hareketin en fazla olduğu bir yer vardır ‘Arbat Sokağı’ yaşam dolu, cıvıl cıvıl, eğlence kokan bu sokak ressamların ve artistlerin en fazla bulunduğu yerdir. Arbat’ta birbirinden güzel tablolar, hediyelik eşyalar bulunduğu gibi Moskovalılar için de bir alış-veriş merkezi niteliğindedir.

Bitişik nizamda inşa edilmiş mağazaların önlerinde seyyar satıcılar, turist avcıları, döviz bozduranlar, ressamlar ve müzik yapan gençler akşamın geç saatlerine kadar burayı şenlendirir. Sokak ressamlarının önlerinde oturmuş birbirinden güzel kızlar ve erkekler portre veya karikatürlerini cüzi bir para karşılığında yaptırırlar. Ayaküstü Cafe ve büfeler, Arbat’ta gezinti yapan insanların dinlenme yeridir. Gençler burada buluşmak için randevulaşırlar. İşportacılarda, Sovyetler ‘in ünlü iç içe giren ve ‘Petruşka’ denilen bebekler, çok ince bir zevkle üzerleri işlenmiş kare kutular, yabancıların en çok rağbet ettikleri hediyeler. Eskiden iç içe giren tahta bebekler üzerinde Sovyetler’in karakteristik desenlerinden işlenmiş şallı kızlardan yapılırken şimdi ‘Açıklık’ politikasından güç alınarak, başta Gorbaçov olmak üzere tüm Sovyet liderlerinin portrelerinden faydalanılarak yapılıyor.

. . .

Üniformalar satışta!

Şimdi artık Arbat Sokağı’nda Kızıl Ordu üniformaları orak-çekiçli kalpakları, komünist parti nişanları, yabancıların en çok aradığı hediyeler arasında yer alıyor. Arbat sokağında mağazalar da ekonomik krizden nasiplerini aldıkları için şimdilerde yok satıyorlar. Araç girişinin yasak olduğu bu sokakta bütün cumhuriyetlerden gelenler gezdiği için insanlar değişik tipleriyle bir mozaiği andırıyor. Batı hayranlığının etkileri gençlerin üzerlerindeki blucinlerden, ellerindeki Coca- Cola’lardan, vitrinlerdeki sanatçı posterlerinden ve yabancı sigaradan hemen anlaşılıyor. Evet, Arbat Sokağı Moskova’nın diğer yerleri gibi değil yaşam dolu, hareketli bir sokak.

Arbat’ta gençler eğleniyor, eğlendiriyor

Moskova’nın dünyaca ünlü sokağı Arbat’ta hiç ummadığınız manzaralarla karşılaşabilirsiniz, özellikle gençler burada eğlenir, kurtlarını dökerler. Fotoğrafta Sovyetler Birliği’nin çeşitli bölgelerinden bir araya gelmiş kızlı erkekli bir grup genç kendi aralarında sırayla bölgesel şarkı söylerken diğer arkadaşları akordeonla eşlik ediyor. Bu gençler arada bir sokağın ortasına fırlar ve yerel dansları yaparlar, daha sonra aralarından biri etraflarında toplanan meraklı grubundan para toplamaya başlar, ancak bu topladıkları paralarla hemen içki alır ve eğlenip eğlendirmeye devam ederler.

Sokak orkestraları ve resim

Arbat Sokağı’nda her köşede değişik tipler görmek mümkün. Bunlar ilgi çekmek için her çareye başvururlar. Kısa sürede etraflarına kalabalığı toplamayı başaran bu gençler bazen Batı özentisi giysiler ve hareketlerle izleyenlere hoşça vakit geçirirler (Üstte). Moskova’nın müzik, sanat ve kültür sokağı Arbat’ta portrelerinizi yaptırabilirsiniz. Arbat Sokağı’nda kadın ve kızların portrelerini yaptırmak için bir araya girdiklerini, erkeklerin ise karikatürlerini yaptırmayı tercih ettiklerini izlersiniz.

. . .

Sovyetlerde gıda maddeleri karneye bağlandı

Sovyetler Birliği’nin, Leningrad ve Moskova başta, tüm kentlerinde, yerel yönetimler, ekmek, şeker, tuz, un, makarna, pirinç gibi temel gıda maddelerini karneye bağlarlarken, ABD Başkanı Bush, Paris’te “Sayın Gorbaçov’a, Amerikan halkının, Sovyet halkına acil gıda yardımı yapmaya hazır olduğunu ilettim” dedi.

Almanya devrede Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl de, birleşerek daha da güçlenen ülkesinin, Avrupa’da istikrarın korunmasında önemli roller oynamaya hazırlandığını vurguladığı açıklamasında, ‘İlk iş olarak Almanya, bu kış büyük felaketlerin doğmaması için Sovyetler Birliği’ne en kısa zamanda gıda sevkiyatına başlayacaklar’ dedi.

. . .

Osmanlı askerlerinin torunları kararlılar

Türkiye’ye dönmek istiyoruz

MOSKOVA-Sovyetler Birliği’nin Kazakistan ve Kırgızistan Cumhuriyetleri’nin çeşitli şehir ve köylerinde yaşayan 200 binden fazla ‘Türk’ anavatana dönmek için kollan sıvadı. Gorbaçov’un ‘Açıklık ve yeniden yapılanma’ politikasından güç alan Osmanlı Türkleri, ‘Kremlin Sarayı’ önünde gösteri yapıyorlar.

Komite kurdular…

Önceleri kendi aralarında ‘Türk Fikri Komitesi’ grubu kurup, daha sonra ‘Anadolu 0smanlı Müteşebbis Grubu’ adı altında örgütlenen Türkler, ‘Her ne pahasına olursa olsun Türkiye’ye dönmek istiyoruz’ diyorlar. Anadolu-Osmanlı Müteşebbis Grubu Başkanı Abuzer Tayfur, kendisiyle Moskova’da yaptığımız özel görüşmede, şunları anlattı: ‘Biz 1813 ila 1878 yılları ve 93 harbinde esir düşen ve böylece Rusya’da kalan Osmanlı Türklerinin çocukları ve torunlarıyız. Kazakistan ve Kırgızistan’da çeşitli şehir ve kentlerde sanat ve ziraatla uğraşıyoruz, yaklaşık 200 bin kişiyiz. Önceleri Sovyetler Birliği’nden çıkma lafını ağzımıza bile alamıyorduk, şimdi ise görüyorsunuz Kremlin önünde gösteri yapabiliyoruz, bu günlere de şükür’ dedi.

Sovyetler Birliğinde hemen hemen her Cumhuriyette Türk’e rastlamak mümkün. Ancak, birçok cumhuriyette yoğun halde yaşayan Türk asıllıların dillerini anlamak çok zor değil. Konuştukları Türkçe’de yüzde 5’ten yüzde 40’a kadar varan değişik kelimelere rastlamak mümkün. Ancak, Abuzer Tayfur çok düzgün Türkçe konuşuyor. Anadolu-Osmanlı Müteşebbis Grubu Başkanı konuşmasına şöyle devam etti:

Türkiye’nin dört bir yanından ‘Bizler Bayburt, Rize, Trabzon, Eskişehir, Kars, Kayseri, Erzurum, Ardahan, Konya, Adana, İzmit, İzmir ve diğer bölgelerden savaşa gönderilen Osmanlı Türkleriyiz, Türkiye’ye, yani anavatanımıza dönmek için zamanında Cumhurbaşkanı Evren’e, şimdi de özal’a dilekçe göndererek bu isteğimizi bildirdik. Başbakan Akbulut, daha önceki Dışişleri Bakanı Ali Bozer ve İçişleri Bakanı’na mektuplar yazdık. Uluslararası alanda Birleşmiş Milletler İnsan Haklarına, Margaret Thatcher’e, burada da Gorbaçov başta olmak üzere Rijkov ve Şevarnadzeye başvurduk. Dilekçelerimizi kabul ettiler, ancak cevap vermediler. Düşünün bir kere, Moskova’daki Garanti Bankası’na paralarımızı yatırmak istedik onu bile reddettiler. ‘Türkiye’ye yük olmak istemiyoruz’ diyen Kazakistan ve Kırgızistan Türkleri, “Bizler köylüyüz, toprağı severiz, bizlere verilebilecek toprak parçasını birkaç yılda öderiz. Aramızda çeşitli meslekten insanlar var, bu nedenle işsizlik sorununda yük olmayız” diyorlar.

Abuzer Tayfur, arkadaşımız Muammer Elveren’le görülüyor

Sovyetler Birliği’nin Kazakistan ve Kırgızistan Cumhuriyetleri’nde yaşayan 200 binden fazla Türk, Türkiye’ye dönmek için seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Gorbaçov’a, Özal’a ve uluslararası örgütlere başvuran Osmanlı Türkleri “Biz Türkiye’ye yük olmayacağız, çalışıp hayatımızı kazanacağız” diyorlar…

 

. . .Yarın: Sovyet Raportör

24 Kasım 1990

Kaynayan Sovyetler – 6

Raportör Melkov, Azerbaycan olayını şöyle değerlendirdi:

Kızılordu cinayet işledi…

Hukuk İlimleri Doktoru Sovyet Raportör Gennedi Melkov ‘Azerbaycan olaylarını inceleyip gerçekleri öğrendikten sonra raporumu yazıp teslim ettim ve insanlığımdan utanarak 35 yıl hizmet ettiğim Komünist Parti’den istifa ettim’

MOSKOVA- Sovyetler Birliği’nde özellikle son bir yılda meydana gelen olaylar nedeniyle Komünist Parti’den kopmalar arttı. Ordunun bazı cumhuriyetlerdeki olayları bastırmak için yaptığı müdahalelerden sonra Kızıl Ordu’yu hedef alan açıklamalar gün geçtikçe artıyor.

Bunlardan bir tanesi de geçtiğimiz günlerde Azerbaycan olaylarını yerinde incelemek ve rapor hazırlamak için görevlendirilen Moskova Hukuk İlimleri Doktoru Gennadi Melkov Mihailoviç tarafından yapıldı. Azerbaycan’da askerlerin sivil halka ateş açıp acımasızca öldürüldüğünü saptadıklarını belirten Melkov ‘Kızıl Ordu cinayet işlemiştir’ şeklinde rapor yazdığım belirtti. Moskova’da görüştüğümüz Sovyet raportör, 58 yaşındayım ve hukukçuyum.

Olayları incelemek için üç kişi görevlendirilmişti.

Komünist Parti den İstifa ettim

 

Hukuk Doktoru Melkov sözlerine devamla ‘Rus asıllıyım ve Komünist Parti’ye gözüm kapalı 35 yıl hizmet ettim. Azerbaycan olaylarım yerinde inceleyip geçtiğimiz günlerde raporumu verdikten sonra, bu partiye hizmet ettiğim için kendimden, insanlığımdan utandım ve hemen istifa ettim. Raporumda özetle Kızıl ordu, Savunma Bakam Yazov’un emriyle cinayet işlemiştir diye yazdım ve bunu yazarken tüm kanıtları da ekledim. Azerbaycan’da sivil halk acımasızca öldürülmüş, olayların geçtiği yerleri inceledik, eksperlerle konuştuk, balistik raporlarını inceledik, resmi ve gayri resmi çekilen 54 saatlik videokasetlerini tüm detaylarıyla inceledik ve şu neticeye vardık. Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’a gönderilecek askerlerine (Orada Rusları öldürüyorlar onları kurtarmaya gidiyoruz.) denmiş. Bakü’ye giren ordu, silahsız insanları acımasızca öldürdü, her insanın cesedinde 10-12 kurşun bulundu, tanklar ve otomatik silahlarla ambulanslar tarandı ve doktorlar öldürüldü. Yaralılar acımasızca katledildi. Tanklar ve zırhlı araçlar, içinde insan bulunan araçların üzerinden geçerek ezdi, evlerdeki eşyalar talan edildi’.

İnsanlığımızdan utandık

Biz üç raportör, bu sonuca vardığımızda, insan olarak utandık, öldürülen bu insanlar, Sovyet vatandaşı Azerilerdi. Bize göre böyle bir olaya emir verip neden olduğu için Komutan Yazov (Savaş suçlusudur) ve uluslararası savaş hukukuna göre bu suçtan yargılanmalıdır. Biz bu tüyler ürperten raporlarımızı komisyona, Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin’e, Moskova Belediye Başkam Popov’a ve Askeri Baş hâkim Katsev’e ilettik. Yaptığımız araştırmalarda sivil halka karşı kullanılan mermilerin ağırlık merkezlerinin değiştirilmiş olduğunu öğrendik. 7.62’lik mermilerin ağırlık merkezleri değiştirilerek 5.45’lik hale getirilmiş, gövde aynı kaldığı için bu mermiler vücuda girdikten sonra hemen çıkmaz ve serseri şekilde dolaşarak vücudun çeşitli yerlerini parçalar. Bu kurşunu yiyen, kesinlikle iflah etmez, ölür. Zira vücudun birçok yerini parçaladığı için, bir yer tedavi edilirse başka yaralardan insan ölür. Ordu aynı şekilde öz halkına 1962’de Novaçerkask’ta, Nisan 90’da Gürcistan’da (Tiflis), şimdi son olarak 2 Kasım’da Moldavya’da Dubossan kentinde Uç kişi aynı kurşunlarla öldürüldü. Aslında şu anda Körfez’de savaş havası esiyor,Irak, Sovyetler’den uzun yıllardır silah ve mermi aldı. Ben inanıyorum ki, bu mermilerden de satılmıştı’ dedi.

.

Savunma Bakanı’nı suçluyor

Azerbaycan olayları raportörü Hukuk İlimleri Doktoru Melkov Gennadi Mihailoviç, Moskova Temsilcimiz Muammer Elveren’le (Küçük fotoğraf). Melkov’un ‘Savaş suçlusudur dediği Savunma Bakanı Mareşal Dimitri Yazov, Ekim Devrimi kutlamalarında Kızıl Meydan’da tören kıtasını denetlerken’ (Yukarda büyük fotoğraf)

Gösterilerde kadınlar da dertlerini dile getiriyor

Moskova’da hükümet karşıtı örgütlerin düzenlediği gösterilere kadınlar da katılıyor. Birçok temel gıda maddesinin bulunmadığı ve karneye bağlandığı Sovyetler Birliği’nde kadınlar “Evlerimize bir şey götüremiyoruz, mağaza rafları bomboş, buna acil çare bulun” diye haykırıyorlar ve hükümetin istifasını istiyorlar.

Gorbi’ye kızgınlar

Sovyetler Birliği’nde hemen hemen her gün bir gösteriye rastlanıyor. Gorbaçov’a ateş püsküren göstericiler, “Çocuklarımızın geleceğe ihtiyacı var. Gorbaçov güç sende, artık çalışmaya başla” şeklinde slogan atıp pankart taşıyorlar.  Moskova’da yapılan gösterilerde durumun düzeltilmesi için çeşitli protesto şekilleri deneniyor.

MUAMMER ELVEREN-ÖZEL ARŞİV

***************************

**************************

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir