DALAN TÜRKİYE’YE DÖNDÜ “KENDİMİ HAKSIZ HUKUKSUZ BİR KUMPASTAN KORUDUM”

BEDRETTIN DALAN

Hakkında 12 Nisan 2010’da alınan yakalama kararının kaldırılmasıyla 5 yıl sonra dün (10 Mart 2015) Lufthansa Havayolları’na ait bir uçakla saat 00.05’de Frankfurt’tan İstanbul’a gelen Ergenekon Davası sanığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı, eski milletvekili Bedrettin Dalan yurtdışında bulunuşuyla ilgili olarak, “şeytani bir kumpastı. Bu kumpasın mağduru olmamak için yurt dışına çıktım” dedi.

Dalan, ” Ben bu süreci 20-30 yıl önceden görüyordum’ dediniz. Bunu herhangi devletin kişi yada kurumlarıyla organlarıyla paylaştınız mı?’ sorusuna da “Gerekli olan bütün organlara söyledim. Hiç kimse bana inanmadı. Şunu söyleyeyim karım dahi inanmadı” yanıtını verdi.
Dalan, “Devlet erkanından sizi arayan oldu mu? Cumhurbaşkanı Erdoğan Başbakanlığı döneminde Ergenekon süreci için ‘Ben bu sürecin savcısıyım’ ifadesini kullanmıştı. Bu 7 yıllık süreçte siyasetin müdahalesiyle karşılaştınız mı?” sorusu üzerine şöyle dedi:
“Siyasetin müdahalesiyle hiç karşılaşmadım. Sadece hukuk çetesinin birebir düşmanlığı ile karşılaştım. Sayın Cumhurbaşkanımız eğer bu durumu görmediyse görmeyebilir. Biraz evvel de söyledim. 25 yıl önce karıma anlattım karım bana kahkaha ile güldü. Sayın Cumhurbaşkanımızın da o günlerde bunu görmemesi son derece doğal. Ama bunu gördükten sonra eğer yoluna devam etseydi, kınardım. Mademki, hatadan döndü ve şu anda o istikamette, kutluyorum. Allah kuvvet versin diyorum” dedi. Bedrettin Dalan, kurucusu olduğu Yeditepe Üniversitesi’nin Rektörlük Binasında basın toplantısı düzenledi. Dalan daha sonra yaptığı konuşmada, 7 yıl aradan sonra ülkesine yeniden döndüğü için büyük bir mutluluk duyduğunu belirterek, şunları söyledi:

7 YILA YAKIN YURT DIŞINDA KALMAK ZORUNDA KALDIM

“Bahtiyarlık duyuyorum demek dahi çok hafif bir kelime. Kanat taktım uçuyorum. Gerçek bu. Bir zamanlar ülkemden bir hafta bile dışarıda kaldığım zaman aşırı derecede özler, ilk uçakla gece yarısı olsa dahi ilk uçakla dönerdim. Ancak bu sefer 7 yıla yakın bir zaman yurt dışında kalmak zorunda kaldım. Birçok yazar, çizer kendine göre ’Ergenekon Davasının firari sanığı’ dedi bana. Hayatımda hiçbir şeyden firar etmedim. Hayatımda hiçbir tehlikeden kaçıp kurtulmayı denemedim. Ancak bu seferki tehlike değil, bu seferki doğrudan doğruya sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi kumpas. Yani hukuki gayelerine alet eden, kendini hukuk adamı zanneden bir takım kişilerin kurduğu şeytani bir kumpastı. Bu kumpasın mağduru olmamak için yurt dışına çıktım. Sizi temin ederim ki, yurt dışına çıkarken, bana bu kumpası kuran üst seviyedeki, üst aklın dışında ne polisler, ne savcılar ne de hakimler, kumpasın tetikçileri olan kişiler benim tutuklanacağımı bilmiyorlardı. Ama ben çok çok evvelden şunu çok rahatlıkla söylüyorum. 20 yıl evvelden bu işlerin bana doğru geleceğini biliyordum. Onun için yurt dışına çıkışım herhangi bir devlet görevlisinin beni uyarması ile değil, içinde yaşadığım son 30 yılın macerasının bana verdiği akılla yurt dışına çıktım. Onun için bir memlekette akıl, vicdan, hukuk varsa bana hiç kimse ama hiç kimse bana f’irari sanık’ diyemez. Sanık olmamız için doğru düzgün bir iddianame ve doğru düzgün çalışan çalışan bir hukuk kanalı gerekirdi. Maalesef bu kumpas davalarının hiçbirisinde ne akıl, ne vicdan, ne hukuk hiçbir şeyden bahsetmek mümkün değildi. ”

HAKSIZ, HUKUKSUZ BİR KUMPAS

Dalan “Bu söylediklerimi devletin resmi savcısı da bunu 15 gün önce Bakırköy’de söyledi. Savcı ‘ Şimdi kendini haksız hukuksuz bir tehlikeden bir komplodan, bir kumpastan korumak için gayret sarf eden insana ’firari’ demenin hangi akla vicdana hizmet ettiğini anlamak mümkün değil’ dedi. Bugün bile bazı gazeteler Ergenekon davasının firari sanığı’ demiş. Ama şunu söyleyelim ki, firari durumda olanlar, bundan sonra başkaları olacak, olmaya da başladı. Çünkü onlar da bu komplonun belirli kademedeki elemanlarıydılar. Herkes kendi kazdığı kuyuya düşer’ diye bir atasözü vardır. Kumpası kuranlar kendi kazdıkları kuyuya düşmeye bir bir başladılar. Düşmeye de devam edecekler. Çünkü adalet yavaş yürür ama mutlaka ve mutlaka yerini bulur. Yedi yıl gecikmeyle de adaletin yavaş yavaş yerine gelmesini görmekten son derece mutluluk duyuyorum. Bu mutluluk kendi şahsıma ait bir kumpas değil. Çünkü emin olun ki, bu kumpas Bedrettin Dalan’a kurulmadı. Ben sadece bir insanım. Bu kumpas, bu komplo, Türkiye Cumhuriyeti devletine, milletine, adaletine kurulmuş bir ağır bir komplodur, ağır bir darbedir. Bu darbeden nasıl çıkacağımızın yolu aranıp bulunması gerekir. 15 gün önce yeni seçilen Yargıtay Başkanı’nın aynen söylediği şudur, ’dibe vuran Türk adalet sistemini imajını kalkındırmak birinci görevimizdir’ ki kamuoyu araştırmalarında bu yüzde 20’lere inmiş durumda. Bir vatandaş olarak halkın inanırlığı bakımından adalete güveni yüzde 20’lere inmişse o ülkede yaşamak hakimler için dahi zordur. Ben bunun utancını yurt dışında çok yaşadım. Almanya’da hangi hakime, hangi savcıya, hangi hukukçuya aleyhimde yazılmış iddianame denilen şeyi Almanca ve İngilizce’ye çevirttim, gösterdiysem, hepsi gülüp geçtiler. Alay ettiler. O alay etme emin olun ki, içime kurşun gibi çöktü. Ne olsa benim ülkemin adaleti. Benim ülkemin hakimleri, benim ülkemin savcıları, böyle olmamalıydı. Sadece ülkemin hasretiyle değil 7 yıl bu utançla da yaşadım arkadaşlar. Eğer iddianamenin içinde tek bir satırlık suç unsuru olsaydı, Dünya’nın en büyük hukuk devleti ABD veya Almanya beni ’misafir’ statüsünde oralarda tutmazdı.”

HUKUK OLMAYAN ÜLKEDE YAŞAM OLMAZ

Bedrettin Dalan” Hukuk olmayan ülkede yaşam olmaz. Her şey hukuktur, adalettir. Hukuk ve adaletin olmadığı ülkede sadece mutluluk değil refah da olmaz. Bir örnek vereyim; Almanya’da hukuk düzenine Alman vatandaşlarının inancı yüzde 20 seviyelerine düşsün. Yemin ediyorum, Almanya’nın ekonomik durumu, Türkiye’nin ekonomik durumunun altına 3 ayda düşer. Ama bugün Almanya Avrupa’nın lider ülkesi ise ekonomide lider hukuku sayesinde ayakta kalıyor o ekonomi. İnşallah bu sözlerim yerini bulur, medyada zamanla hukuğa ayırdığı sayfalarını çoğaltır, gazeteler, televizyonlar… Bunu TC Devleti “hukuka geçişi” yakalayamazsa ne dünyada itibarımız olur ne içerde huzurumuz olur ne de gerçek anlamda zenginliği bulabiliriz. ”

DEVLETİN MİSAFİRİ STATÜSÜNÜ TANIYAN ALMAN DEVLETİNE ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM

Yurt dışında geçirdiğim yedi yılın çok zorlu geçti ama bu zorlukları kolaylaştıran gerek yurt dışındaki Türkler, inanılmaz bir şekilde bana ülkemin hasretini azaltan yardımlarda bulundular. Özellikle Almanya’daki yaşadığım bölgedeki Türkler. Onun dışında çok yakın arkadaşlarımın bile selam vermekten, telefon etmekten kaçındıkları zamanlarda çok uzaktan tanıdığım ve gerçek dost olduklarını öğrendiğim dostlarıma arkadaşlarıma buradan çok teşekkür ediyorum. Yedi yıl boyunca gerek üniversiteyi gerekse okulları dimdik ayakta tutan yokluğumda benden de iyi yöneten bütün yönetici arkadaşlarıma ve bize güvenen bütün kardeşlerime evlatlarıma gerçekten samimiyetle teşekkür ediyorum. Son teşekkürüm de, bana Almanya’da sığınmacı statüsü değil, devletin misafiri statüsünü tanıyan Alman devletine ve Alman hukuk sistemine buradan gerçekten şükranlarımı sunuyorum. Almanya’da tutukluluk süresi sadece 6 aydır. Gerekli görüldüğü takdirde bir yıla kadar uzatılabilir. Ancak uzatma kararını davayı gören mahkeme değil başka bir mahkeme gerekçelerini de inceleyerek karar verebilir. AB’ ye gireceğiz, AB’nin oturduğu temel kavramlar ne kadar zengin olduğunuz değil ne kadar hukuk devleti olduğunuza bağlıdır. Şu kumpas davaları derdinden Türkiye, belasından kurtulsun. Türkiye hukuk devletine hızla gitsin, sizi temin ediyorum AB’ye girmemiz çok çok daha kolaylaşacaktır. Zengin olursak AB’ye girmeyiz, hukuk devleti olursak, hukuk toplumu olursak kendiliğinden gireceğimize garanti gözüyle size söz verebilirim.” dedi.

HİÇ KİMSE, KARIM DAHİ BANA İNANMADI

Bedrettin Dalan, gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Ben bu süreci 20-30 yıl önceden görüyordum’ dediniz. Bunu herhangi devletin kişi yada kurumlarıyla organlarıyla paylaştınız mı?’ sorusuna, “Gerekli olan bütün organlara söyledim. Hiç kimse bana inanmadı. Şunu söyleyeyim karım dahi inanmadı. Türkiye’deki bu süreçle ilgili 1986 yıllarıydı galiba Güneri Cıvaoğlu’na bir ABD’li subay, Suudi Arabistan’da bir harita göstermişti hatırlar mısınız? Bu süreç o süreçtir. O sürecin detaylarını rahmetli Turgut Özal’a çok yakın olduğum için fazlasıyla öğrendim. Gözüm patladı, yüreğim sıkıldı. Başta karıma açtım, ilgili bütün kişi ve kurumlarına anlattım. Hiç birisi inanmadı. ‘Türkiye’de böyle şey olmaz’ dediler. Türkiye’nin geldiği noktayı görüyorsunuz. Bu bir hikaye değil bu bir büyük evrensel bir proje. Onun da mağdurları arasına girdik. Mağdur olduk açık söyleyeyim. Bu mağduriyetten dolayı pişmansın? Hayır değilim. Yapman gerekeni, uyarı görevini yaptım. Benden bu kadar. Gerisi de devletimize, milletime ait bir hadisedir. Kumpas iddiasıyla ilgili soruşturma yürütülüyor. Bu kapsamda savcılığa gidip şikayette bulunacakmısınız?” şeklindeki soruya, “Şu anda avukatım bu konuda şikayette bulundu. Eğer savcılık çağırırsa çok detaylı olarak bu kumpasın bütün detaylarını anlatırım. Dalan, “Söylediğiniz kumpas ve büyük proje iddialarını biraz açabilirmisiniz?” sorusuna, “Onu Güneri Cıvaoğlu’na sorun kendisi gazeteci. Burada şey yaparsak çok uzun sürer. Ben siyaset yapmak istemiyorum. Güncel siyasetin tamamen dışındayım. Onu da söyleyeyim. Kesinlikle herhangi bir şekilde siyasete girme gibi bir niyetim yok. Benden hiç kimse çekinmesin. Bedrettin Dalan görevini yapmıştır, mağduriyetini de çekmiştir. Ne demişti Tuncay Güney, Kanada’dan ‘ Bu bir senaryoydu. Bu senaryo da herkes rolünü oynadı. Senaryo bitti. The End’ senaryo bitmiş olmasaydı bende burada belki hala olamazdım.” dedi.

YEDİ YIL BOYUNCA CİĞERİM DAĞLANDI… AĞLATMA BENİ

Dalan, “Kırgınlığınız varmı?” sorusuna, “Kırgınlığım olmaz mı. Yedi yıl müddetçe ciğerim dağlandı her gün. Her gün giden uçaklar İstanbul’a doğru gidiyordu (Gözleri doldu) Ağlatma beni şimdi’ derken Türkiye’de İrtica ve Cemaat Kuşatmasında Eğitim adlı kitap bir yazmıştınız. 20 yıl önce görmüştüm, demiştiniz. Söyledikleriniz şu an size neyi hatırlatıyor? sorusuna şu cevabı verdi “Evet o kitapta bu olacakların hepsi yazılı. İsim vermeden yazılı. Noktası elifine kadar yazılı. Bir kitap daha yazmıştım. ‘Türkiye’ye uzanan eller’ onda da yazılı hepsi. Tarihten ders alınırsa tarih tekerrür etmez. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’yı yıkan bütün enstrümanlar bugün yine Türkiye’nin önüne kondu. Ben çok akıllı olduğum için değil, çok okudum, analiz yaptım, mühendis kafasıyla karşılaştırmalar yaptım önümüzde duruyor. Devletçe, milletçe, hükümetçe çok uyanık olmamız lazım. İçimizdeki kavgaları minimuma indirip bu uluslararası komplo ile nasıl baş ederiz takkemizi önümüze alıp düşünmemiz lazım. Dalan, “Kumpas bozulması için atılması gereken adımları yeterli buluyormusunuz” şeklindeki bir soruyu şöyle cevapladı “Bulmuyorum. Çünkü daha tutarlı, daha hızlı, daha güvenilir yollar var. Bakın o zaman TC devleti nasıl kumpasa tabi olurmuş, darbe hükümete karşı devlete karşı nasıl yapılırmış çok daha net daha konabilir. Milletin kafası şu an çok karışık. Kimisi haklı kimisi haksız, diyor. Eğer Bedrettin Dalan olarak, bugüne kadar 100 binin üstünde genç yetiştirdim. Bu yetiştirdiğim gençleri herhangi bir şekilde, akıllı gençlerde yetiştirdim. Dünya’nın her yerinde başarılı çocuklarım var. Planlı bir şekilde devletin askeriyesine, polisine, dışişleri bakanlığına, adliyesine yerleştirip şematik olarak bunları direk Dalan’a bağlı hale getirseydim ben komplonun başı olurdum. Hayatımda hiç öyle bir şey yapmadım. Sadece bireyleri yetiştirip ülkemin, insanlığın hizmetine attım. Beni bu konuda kimse suçlayamaz.” dedi. Dalan, “Devlet erkanından sizi arayan oldu mu?” ve “En çok neyi özlediniz” sorularına, “Hayır olmadı. Ama çok kişi aradı. Devletten değil ama hükümete yakın çevrelerden de oldu. En çok vatanını özledim. Sevgilisini özleyen insan kaşını mı özler, gözünü mü özler, saçını mı özler? Bir bütün olarak vatanımı özledim” yanıtını verdi. Dalan “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Ergenekon süreci için “Ben bu sürecin savcısıyım’ ifadesini kullanmıştı. Bu 7 yıllık süreçte siyasetin müdahalesiyle karşılaştınız mı?” sorusuna ise, “Siyasetin müdahalesiyle hiç karşılaşmadım. Sadece hukuk çetesinin birebir düşmanlığı ile karşılaştım. Sayın Cumhurbaşkanımız eğer bu durumu görmediyse görmeyebilir. Biraz evvel de söyledim. 25 yıl önce karıma anlattım karım bana kahkaha ile güldü. Sayın Cumhurbaşkanımızın da o günlerde bunu görmemesi son derece doğal. Ama bunu gördükten sonra eğer yoluna devam etseydi, kınardım. Mademki, hatadan döndü ve şu anda o istikamette, kutluyorum. Allah kuvvet versin diyorum” dedi.

BEDRETTİN DALAN FRANSA’DA ŞEREF  MADALYASI ALDIĞINDA ORADAYDIM- HÜRRİYET SOSYAL’DE MUAMMER ELVEREN’LE NOSTALJİ

Bedrettin Dalan, Özal’ın Anavatan Partisi Kurucu üyesi ve 1984-1989 yılları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Bayburt doğumlu şimdi 74 yaşında. İstanbul Haliç’i bataklık halinden kurtarmak amacıyla temizlemeye başlarken “Haliç’i gözlerimin rengi gibi mavi yapacağım’ sözüyle hafızalara kazınan Dalan’a Fransa Şeref Madalyası (Liyakat Nişanı)  verirken Paris’te Dışişleri bakanlığında yapılan törene bende davetliydim.

Ergenekon davasında hakkındaki yakalama kararı 18 Şubat 2015’te kaldırılan Bedrettin Dalan bugünlerde Türkiye’ye dönmeye hazırlanıyor. Yeditepe Üniversitesi’nin de bağlı bulunduğu İSTEK Vakfı’nın kurucusu Dalan 25 Ekim 2008’den bu yana kaçak olarak yurtdışında yaşadığı için 5 yıllık süresi dolan Pasaportunu yenileyememişti, Pasaport başvurusu yaptı, çıkar çıkmazda Türkiye’ye geleceği açıklandı.

Belediye başkanlığı döneminde Üsküdar sahili imara açıldı ve bugünkü haline getirildi. 1986-88 arasında Tarlabaşı yıkımlarıyla bugünkü Tarlabaşı Bulvarı ortaya çıktı, Avrupa Yakası’ndaki meyve-sebze hali Unkapanı’ndan Bayrampaşa’ya, Anadolu Yakası’ndaki de Kadıköy Rıhtım Meydanı’ndan İçerenköy’e taşındı.

Dalan ile ilgili yakalama kararını İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi almıştı.
Ergenekon davasının esas mahkemesi olan 6. Ağır Ceza Mahkemesi savcılığın ‘yakalama kararı kaldırılsın’ talebini reddetmişti.

12 Ocak 2011 tarihinde ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ davası kapsamında İçişleri Bakanlığınca hakkında kırmızı bültenle yakalanma emri çıkarılmaya çalışılmış fakat çıkarılamamıştı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 30 Aralık 2011 tarihinde İstek Vakfı malları hariç, Bedrettin Dalan’ın Türkiye’deki bütün mal varlığına, hak ve alacaklarına el konulmasına karar vermişti.

 

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir