RUS KIZIL ORDUSUNUN BAKÜ KATLİAMI

 

 AZERBAYCAN ve TÜRK DÜNYASI’IN EN ACI GÜNÜ “KARA OCAK”

SOVYET KIZIL ORDUSUNUN BAKÜ KATLİAMI…
“AZERBAYCAN BAYRAĞI SİYAHA BOYANIP, MEZARLIKLAR KIRMIZI KARANFİL TARLASINA DÖNDÜĞÜNDE ORADAYDIM…”- 

Muammer ELVEREN

Rus Kızıl ordusu, 20 Ocak 1990 da bağımsızlık mücadelesi veren Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye girdi ve tarihe “Kara Ocak” diye geçen katliamı gerçekleştirdi.  Rus Askerleri karadan, havadan ve Hazar denizinden ağır silahlar ve tanklarla yaşlı, genç, kadın, çocuk demeden cadde ve sokaklarda olan, pencereden bakan, arabasıyla geçen yaralılara yardıma giden herkese kurşun yağdırırken yüzlerce Azerbaycan Türk’ünü şehit etti. Hayatlarını kaybedenler adı sonradan “Şehitler Hiyabanı” olan Bakü’deki Kirov parkına gömüldü. Azerbaycan’ın dört bir yanından gelen ziyaretçiler ellerinde kırmızı karanfillerle mezarlığı adeta bir karanfil tarlasına çevirirken oradaydım. O gün şehit olanların anısına Azerbaycan bayrağı siyaha boyanarak şehitliğin girişine asıldı.

HER 20 OCAK AZERBAYCAN TÜRKÜ VE TÜRK DÜNYASI İÇİN MATEM GÜNÜDÜR

Rus ordusunun Azerbaycan’da  yaptığı bu katliam  artık her yıl Azerbaycan Türk’lerinin  ‘Matem Günü’dür.  Bu Türk dünyası içinde öyledir.  O günlerde  ‘Demir Perde’ ülkesi olarak adlandırılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği,  Azerbaycan’ın da aralarında olduğu şimdi her biri birer bağımsız devlet olan 15 Cumhuriyet’ten oluşuyordu.  Mihail Gorbaçov’un liderliğindeki Sovyetler Birliği çatırdarken Cumhuriyetlerin hemen hemen hepsinde gizli bağımsızlık faaliyetleri başlamıştı.

 

 

 

SOVYET GİZLİ SERVİSİ KGB  VE ACIMASIZ KIZL ORDU’YA RAĞMEN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ

Ebulfez Aliyev  (Adı sonra halkın isteğiyle  “Elçibey” olarak değiştirildi) kurduğu “Azerbaycan Halk Cephesi” ile Sovyet gizli servisi KGB ve Kızıl Ordu’ya rağmen yeraltı faaliyetleri sürdürerek “Bağımsızlık” mücadelesini organize ediyordu. O dönemde bende Moskova temsilcisi olarak Bakü’ye gidip olayları yerinde izliyordum.  Moskova, Azerbaycan Halk Cephesi’nin başlattığı bu bağımsızlık hareketini durdurmak amacıyla Bakü’de yaşayan Rusların ve Ermenilerin can güvenliğini bahane ederek Azerbaycan’a askeri müdahalede bulundu.

 

 

 

 

YAŞLI,  GENÇ, KADIN, ÇOCUK DİNLEMEDEN KATLİAM YAPILDI

Kızıl ordu birlikleri, 1990 yılı 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gece saat 01.00’de Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye girdi ve acımasızca sivil halkın üzerine ateş ederek kanlı bir katliam gerçekleştirdi. Rus Askerleri karadan ve havadan ağır silahlar ve tanklarla yaşlı, genç, kadın, çocuk demeden herkese ateş ederek saldırdı. Saldırıda yüzlerce Azerbaycan Türk’ü şehit edildi.  Acımasızca saldıran Rus askerleri önüne gelen herkese kurşun yağdırırken evinin penceresinden bakan, arabasıyla geçen, yaralılara yardıma giden doktor ve ambulans içindekilere dahi ateş ederek katlederken kaçışanlardan bir kısmı Tankların paletleri altında kalarak can verdi.

AZERBAYCAN BAYRAĞI SİYAHA BOYANDI

Hayatlarını kaybedenler şimdi adı “Şehitler Hiyabanı”olan Bakü’deki Kirov parkına gömüldükten sonra Azerbaycan’ın dört bir yanından gelen ziyaretçiler ellerinde kırmızı karanfillerle mezarlığı adeta bir karanfil tarlasına çevirdiler. Katliamda ölenlerin anısına Azerbaycan bayrağı siyaha boyanarak mezarlığın girişine asıldı.  Moskova’nın görevden aldığı Cumhurbaşkanı Vezirov’un yerine görevlendirilen Ayaz Muttalibov Rus güçleriyle ortak hareket ederek sıkıyönetim ilan etti.  Bunun üzerine Azerbaycan Halk Cephesi halka 40 günlük grev çağrısı yaptı ve bütün fabrikalarla petrol tesislerinde çalışanlar greve gitme kararı aldı. Ebulfez Elçibey’de katliamla ilgili yazılı bir açıklama hazırlayarak BM Genel Sekreterliği ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı-AGİT’e göndererek Azatlık Radyosu vasıtasıyla Azerbaycan halkına duyurdu.

 

 

HALK CEPHESİ AZERBAYCAN KOMÜNİST PARTİSİNDEN GÜÇLÜDÜR

Bağımsızlık hareketleri hem Moskova hem de Bakü’deki Komünist yönetimi sıkıntıya sokmaya başlamıştı. Sovyetler Birliği tarihinde, Komünist Partinin politikalarını belirleyen en üst karar organı ‘Politbüro’ üyeliği ve Sovyetler Başbakan Birinci Yardımcılığı görevine kadar yükselen ilk Müslüman ve tek Türk asıllı Haydar Aliyey ise Moskova’dan yaptığı açıklamalarla Halk Cephesine destek veriyordu.  Gorbaçov’la Azerbaycan politikaları konusunda anlaşamadığı için görevden uzaklaştırılan Aliyev’le Bakü’ye gitmeden önce Moskova’daki evinde yaptığım görüşmede bana şu tarihi açıklamayı yapmıştı ‘Azerbaycan’da Komünist Partisi’nin gücü kalmamıştır. Halk Cephesi ile işbirliği yapmak mecburiyetindedir zira Bakü Katliamıyla Parti saygınlığını yitirmiştir. Bakü’ye Kızılordu’nun gönderilmesi doğru değildi, insan hakları çiğnendi. Azerbaycan Halk Cephesi büyük bir güçtür ve orada Komünist Partisinden de güçlüdür. Halk artık Parti’ye değil Cephe’ye inanıyor. Azerbaycan Komünist Partisi lideri Cumhurbaşkanı Vezirov’un en büyük hatası Halk Cephesi ile ilişki kurmaması ve yokmuş gibi sayması oldu. Artık Halk Cephesinin gücü inkâr edilemez. Moskova bunu bildiği için Vezirov’u görev’den alıp yerine Muttalibov’u getirdi.  Şimdi yapılması gereken hükümetin Halk Cephesiyle yakınlaşıp işbirliğine gitmesidir. Halk Cephesinin 2 milyon insan ayağa kaldırdığı unutulmamalıdır’

KIZILORDUYA RAĞMEN BAĞIMSIZLIK BAYRAĞINI DİKTİLER

Ancak Muttalibov’ta aynı hataya düşüyor ve halka rağmen Halk Cephesinin üzerine gidiyor, Rus askerleri ise Halk Cephesi binalarını kapatarak üyelerini tutuklamaya başlıyordu. Bağımsızlık mücadelesinden asla vazgeçmeyeceklerini açıklayan Ebülfez Elçibey ve arkadaşları ise 26 Ocak 1990 günü, üç renkli Azerbaycan bayrağını, Rus askerlerinin gözü önünde ‘El Yazmaları Enstitüsü’nün çatısına diktirerek, Rus emperyalizmine karşı olduklarını tüm dünyaya ilan ediyordu.  Demirperde ülkesi olduğu için dış dünyaya haber iletmenin zor olduğu bu dönemde Halk Cephesinden İtibar Mehmedov’ta  gizlice Moskova’ya gidip Azerbaycan Cumhuriyeti temsilciliğinde bir basın toplantısı düzenleyerek katliamı ve fotoğraflarını Moskova’da akredite dünya basını temsilcilerine duyurduktan sonra KGB tarafından tutuklanıyordu.

Gizlice Moskova’ya gidip katliamı dünya basınına duyuran İtibar Mehmedov KGB tarafından tutuklandı.

.  .  .

 

ELÇİBEY’İN MÜCADELESİ BAĞIMSIZLIĞA KADAR SÜRDÜ

Olayları izlemek üzere Moskova’dan Bakü’ye gittiğimde, Rus gizli Servisi KGB ve Kızılordu istihbaratçılarına yakalanmamak için yer altı faaliyeti sürdüren Ebülfez Elçibey ve arkadaşlarıyla hem karargâh olarak kullandıkları binadaki ofiste hem de gizli toplantılarını yaptıkları Nerimanov mahallesindeki evde buluştum. Bu buluşmada, sonradan Nahçıvan Başbakanı olan, Halk Cephesinden Bican İbrahimoğlu, Petrol Rafinerisi yöneticisi Rasul Kuliev  ve İlimler Akademisi Profesörü Eldar Salayef’le üç halk cephesi üyesi hazır bulundu. Elçibey bana ‘Misafirimsin’ diyerek başköşeye oturttuktan sonra “Müslüman-Hristiyan çatışmasını önlemek için Kızılordu’nun Bakü’ye girdiğini söylüyorlar, bu doğru değildir. Bakü’de yaşayan Ermeni, Yahudi kime sorarsanız sorun bizim hiçbir zaman onlarla sorunumuz olmamıştır ama artık Moskova ile aramıza kan girdi, bunun hesabını soracağız ve bağımsızlık ilan edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz’ dedi. Gerçekten de Elçibey sözünü tuttu ve arkadaşlarıyla sürdürdükleri bu mücadelenin sonunda 30 Ağustos 1991 de Azerbaycan bağımsızlığına kavuştu.

EBULFEZ-HALK CEPHESINDE-XXXL-B

 

Gözyaşları dinmek bilmiyor…

22 ŞUBAT 1990 PERŞEMBE

Azerbaycan Gorbaçov’a ateş püskürüyor…

“Moskova ile aramıza kan girdi”

 19 Ocak’ta Kızılordu’nun Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden halkın üze­rine ateş açması sonucu şehit olanların mezarlarına gelenler, gözyaşlarını tutamıyorlar. Kocasını, ni­şanlısını kaybedenler yanında kardeşleri için gözyaşı dökenler, toplu mezarları her gün ziyaret ediyorlar.’

Kızılordu’nun, genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden herkesin üzerine ateş açtığını belirten Azeri Türkleri “ip koptu bir kere… Şimdi bağlamaya çalışıyorlar ama düğüm her zaman ele gelecek, istesek de, herşey eskisi gibi olamaz” diyorlar…

KIZILORDU’nun, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye müdahalesi ile bu bölgedeki huzursuzluğun giderileceği amaçlandığı belirtilmişti. Ancak askerler, Bakü’de genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden önlerine gelen herkesin üzerine ateş açtılar. Azerbaycan Türkleri olayı bir ‘‘Katliam’ olarak kapatıldı.

Basın toplantısı

Bütün dünya, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki olayları merak ederken, Halk Cephesi’nden İtibar Mehmedov, gizlice Moskova’ya gi­derek, Azerbaycan Cumhuriyeti Temsilciliği’nde bir basın toplantısıyla olayın detaylarını ve “Katliam” fotoğraflarım dünyaya duyurdu. Bu, günlerce dünya ba­sınında çıkan “Azerbaycan’daki Ermeniler ve Ruslar öldürülüyor” yaygarasının bir başka yüzü olduğunu su yüzüne çıkarıyordu.

Bağımızı kestiler

Moskova’da görüştüğüm tüm Azeri Türkleri, olayların yoğun ol­duğu 19-20 Ocak gecesiyle ilgili bilgileri, dış dünyayla bağları ke­sildiği için bildiremediklerini söy­lüyorlardı. Azeri Türkleri, “Bizim telefon ve ulaşım imkânlarımızı kı­sıtlayan Moskova, aynı günlerde Ermenistan Cumhuriyeti’nin aleyhimizde yaptığı propagandaya en­gel olmadığı gibi, Sovyet basını ve televizyonunda Bakü’de, Ermeni ve Rusların öldürüldüğü, evlerin­den edildikleri bildiriliyordu. Oy­sa ölenler, Azerbaycanlılardı” di­yorlar.

Halk Cephesi’nden İtibar Mehmedov, işte bu yalanlan tersine çeviren bilgileri tüm dünyaya açıkladığı için bir gün sonra Azerbaycan Cumhuriyeti’nin resmi toprakları sayılan “Elçilik” statüsündeki temsilciliğe yapılan silahlı polis baskınından sonra tutuklanıyordu.

Gorbaçov’un emri

Moskova ve Azerbaycan’da görüştüğüm tüm Azeriler Gorbaçov’a kin ve nefret duygularını belirtirken şöyle konmuştular “Bu katliamı Kızılordu, Gorbaçov’un emriyle yaptı.  Bunu uluslararası Af Örgütü ve dünyadaki insan haklarıyla mücadele eden komisyonlar her yerde Moskova’nın önüne sürmelidirler.

Çiçek yetiştirenler, mezarlığın kapısında bedava karanfil dağıtıyor

Bakü’de yapılan katliamda hayatlarını kaybedenlerden cesetleri bulunanlar, başkentin tepesinde bulunan Kirov Parkına toplu olarak gömüldü. Bu toplu mezarlar, her gün Azerbaycan ın dört bir yanından gelenlerce ziyaret ediliyor. Mezarlığın girişinde hazırlanan masalarda bedava dağıtılan karanfiller, her gün yenileniyor. Azerbaycan’da karanfil yetiştiren herkes, çiçeklerini mezarlığın kapısına getirip bedava dağıtıyor Aynı şekilde öldürülenlerin vuruldukları yerlere de karanfil bırakılıyor ve her gün yenileniyor (üstte). Bu mezarlardan bir kız İlkokul öğrencisine ait olanında bırakılan önlüğü, okul çantası ve oyuncak bebeği gören herkesi hıçkırıklara boğuyor (üstte sağda)

İslami devlet istemiyoruz

Halk Cephesi Lideri Ebulfez Aliyev, Moskova’nın Bakü’ye gönderdiği gazeteci gruplarına, arkadaşlarıyla birlikte cephenin görüşlerini anlattı. Aliyev “islami devlet kurmak istemiyoruz” diye konuştu…

Azeri Lider Ebulfez Aliyev’den “Saklanıyor” iddiasına cevap: Kaçmıyorum buradayım.

Azerbaycan Halk Cephesi Lideri Ebulfez Aliyev, “Türkiye’de hakkımda, KGB’den kaçtı, şeklinde çıkan haberler beni son derece üzdü. Bir lider hiçbir zaman kaçmaz” dedi.

AZERBAYCAN Halk Cephesi Lideri Ebulfez Ali Halk Cephesinin faaliyetlerini gizlendiği yerden yönetiyor” şeklinde çıkan haberlere içerlediğini söyledi ve “İsteseler yakalarlardı” dedi. Aliyev şöyle konuştu: “Türkiye’de, ‘Ebulfez Aliyev, KGB’den kaçıyor’ şeklinde haberler çıkmış. Bu beni çok üzdü. Ben KGB veya Kızılordu’dan kaçmadım. Bir lider hiçbir zaman kaçmaz. Ben de kaçmıyorum, saklanmıyorum ortadayım, şehirde istediğim gibi geziyorum. “dedi

Azerbaycan’ın kimliği

YAKLAŞIK 7,5 milyon nüfusa sahip Azerbaycan Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği’nin güneyindeki İran ile sınırını oluşturmaktadır. Başkent Bakü, önemli petrol kaynaklarına sahiptir. Topraklan verimli olan Azerbaycan’da demir-çelik, çimento, lastik, elektrikli ev eşyası ve kimya sanayii başta gelmektedir.

.  .  .

 

HESAP SORACAĞIZ

Azerbaycan Türkleri, katliamı yapanların

ortaya çıkarılmasında ısrarlı..

23 ŞUBAT 1990 CUMA

Moskova’nın, olayları Müslüman-Hıristiyan çatışması olarak göstermesini öf­keyle karşılayan Azeriler, “Bu yalanı gözler önüne sermek için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Katliam, Kremlin’in emriyle, bilinçli yapıldı diyorlar…

AZERBAYCAN’a Moskova’dan yapılan anti-propagandanın ne kadar güçlü olduğunu, Bakü’ye gidince anladım. Halk, askerlerin bir an önce Bakü’yü terk etmesini ve sıkıyönetimin kaldırılmasını istiyor.

Mihmandar korktu

Azeriler, üzerlerine ateş eden askerlerin aralarında dolaşmasına tahammül edemiyor. Moskova’dan bizimle gele iki mihmandardan biri olan Marina biz dışarda olayları izlemek için do­laşırken otelde kalmayı ter­cih etmişti. Döndüğümüzde sordu: “Bakü’de durum na­sıl? Ben çıkmadım da…”

“Yaşam, normal”

“Halk normal yaşamını sürdürüyor. Her yerde Kızıl Ordu’nun askerleri var” ce­vabım verdik. Yanına yak­laşıp sordum: “Siz niye so­kağa çıkmadınız?” Marina, “Bana demişlerdi ki, Bakü’­de dikkatli ol, yabancıları vuruyorlar. Rus olduğuma göre bana da saldırırlar di­ye çıkmadım” dedi. Oysa yardımcı da oluyordu.

“Din, yasaktı”

Azerbaycan ilimler Akademisi Başkanı Profe­sör Eldar Salayef le sohbet ederken sordum: “Bakü’de yabancıların, Rus, Yahudi ve Ermenilerin dolaşamadığını ve tehlikede oldukları­nı söylüyorlar ne dersiniz?” Profesör, “Bir Müslüman- Hıristiyan çatışması uydur­dular. Ben diyorum ki, bize’ 70 yıl dini yasak etmişler. Allah’ı bile ağzımıza aldır­mamışlar. Bunu, korkudan sadetçe kalbimizde taşıyabil­mişiz. Suç olduğu için açık­layamamışız.

“İran gibi”

Nasıl olur da birdenbi­re bize bu yakıştırmayı ya­pabilirler. Bize, ‘İran gibi yapmak istiyorsunuz’ di­yorlar, bizim İslam devleti kurmakla bir ilgimiz ola­maz. Azerbaycan’ı böyle bir şeyle suçlamaya kimsenin hakkı yoktur.”

“Hesap soracağız”

Profesör Eldar Sala­yef’in amacı bizlerle sohbet­ken, yabancı gazeteciler onunla görüşmek isteyince bütün grubu yemeğe davet etti. Bakü Kervansaray Lokantası’na gittik. Profesör Eldar Salayef’e sordum: “Bundan sonra ne yapacak­sınız?” Cevabı şöyle oldu:

“Bize bu ağır gün­leri yaşatan şahıslara söyle­necek sözlerimiz var.”

Salayef, Azerbaycan resmi rakamlarına göre, 19-20 Ocak günlerinde askerlerin halkın üzerine ateş aç­masıyla, 162 ölü ve 600 ka­dar yaralı olduğunu belirte­rek sözlerini şöyle sürdürdü:

“İstifa etmeliydi”

“Bu olaylar 1905 yılı­nın kanlı ocak ayma benzi­yor. O zaman bile halka bu kadar ateş açılmamıştı. Azerbaycan halkına bu gün­leri yaşatmamalıydılar. Bü­tün Azerbaycan temsilcile­ri bu olayların suçlularının belirlenmesini isteyecek. Vezirov, 5 gün önce istifası­nı verseydi, bu kanlı olaylar olmazdı. Bundan sonra ne ola­cak? Bana göre Merkezi Ko­mite, Nazırlar Sovyeti ve Yüksek Sovyet Halk Cephesi’yle birlikte oturup bu du­rumdan çıkış yolu araya­caklardır. Bunu hiç kimse görmezlikten gelemez.” Salayef, Dağlık Kara bağ konusunu, eski lider Vezirov’un, Moskova’ya karşı gerektiği gibi savunmadığı­nı da belirterek, “Ermeniler, son olarak Dağlık Karabağ’ı ekonomik olarak ken­dilerine bağladıklarını açık­ladılar, yine bir şey yapmadı” şeklinde konuştu.

“Yalan yazıldı”

Profesör Eldar Sala­yef e ‘‘Bu olayları Mosko­va basını detaylı vermedi… Hatta ‘Ermeniler ve Rus asıllılar öldürülüyor, evle­rinden ediliyor, subay aile­leri taciz ediliyor ve Bakü’- den zorla çıkartılıyor’ den­di. Bu konuda ne dersiniz?” diye sordum.

Salayef, “Moskova ba­sım hep yalan yazdı. Zaten yalan yazdıkları, sonradan ortaya çıktı. Burada kimse Ruslara, subay ailelerine bir şey yapmadı.

“Yarı açlar”

Ermenilere gelince; İS Ocak olaylarına karışanlar, Ermenistan’dan iki yıl önce kovulmuş 200 bin Azeri Türkü’dür, Bunlar yerlerin­den yurtlarından, çoluk ço­cuk demeden evlerinden el­lerinde küçük bir valizle ko­vulduğu, sürüldüğü zaman, dünya basım tek bir kelime yazmadı. Bu insanlar 2 yıl­dır işsiz güçsüz onun bunun yardımıyla yan aç yaşama­ya çalışıyorlar.

Devlet hiç yardım et­medi. Bunların bir kısmı ga­leyana gelerek bazı Ermenilere hücum etmiş. Olaylar duyulunca yatıştırıldılar. Askeri müdahaleye gerek yoktu” cevabım verdi.

“Birbirlerini vurdular”

Salayef, ölen askerlerle ilgili olarak da şunları söy­ledi: “Moskova’dan gelen askerler içinde, bir iç müda­halelerde, bir de dış olaylar­da kullanılanlar vardı. Son­radan gelen askerler, önce­den gelenleri ateş açarken görünce, asker kıyafeti giy­miş militanlar sandılar ve birbirlerini vurdular. Şimdi ölenleri, Azerbaycanlıların üstüne atmak istiyorlar.”

Profesör Salayef, “Dünya Azerbaycan’daki olaylara kulağım tıkamıştı. Devamlı şekilde ‘Ermeniler öldürülüyor, dövülüyor. Ruslar artık orada yaşayamaz’ şeklinde açıkla­malar yapılıyordu. Azerbay­can’ın dış dünyayla bağlan kesilmişti ve yalan haberler yayınlıyorlardı.

Burada ise, genç- ihtiyar, çoluk, çocuk, deme­den herkesin üzerine ateş ediliyordu. Bu muydu Müslüman-Hıristiyan çatış­ması? Halk Cephesi Ulusal Savunma Komitesi üyele­rinden İtibar Mehmedov Moskova’ya gidip gerçekle­ri açıklayınca tutuklandı.

Ben bunu bir Deputat (Parlemeter) olarak, bir halk temsilcisi olarak söylüyorum” şeklinde konu­şurken etraftaki kalabalık Azeri Türkleri bunu doğru­luyordu.

Davranış nasıl?

Bu arada, Bakü’nün en ünlü tarihi restoranlarından birini işleten Yahudi İshak İsayeviç’i bulup sordum: “Azerbaycanlılar size nasıl davranıyor? Rahat çalışabi­liyor musunuz? Yabancıla­ra dokunuyorlar mı? Rusları tehdit edip buradan kaçırıyorlar mı? ’

İshak bey şöyle cevap verdi: “Burada yaşanan olay, İkinci Dünya Savaşı’nda bile yaşanmadı. Ben burada doğmuşum. Atalarım buradaydı, babam hur­daydı, oğlum, kızım burada doğdu, okudu, ikisi de dok­tordur. Bugüne kadar kim­se kılımıza dokunmadığı gi­bi her zaman kendilerinden saymışlardır. Müslümanlar nasıl yaşıyorsa, biz de onlar gibi yaşıyoruz. Hatta birçoğundan iyi yaşıyoruz. Bura­da herkes kardeştir. Erme­niler de bizim gibi yaşıyor­du. Olaylara karışmayanlar hâlâ buradan gitmiyorlar. Bu işi, olaylara karışanlar çıkarttı.

“Kardeş gibiyiz”

Ne zaman, iki yıl önce Ermenistan Cumhuriyeti’ndeki 200 bin Azerbaycan Türkü­nü Azerbaycan’a sürdüler, sürtüşme başladı ve oradan gelenler buradakilerle sürtüş­meye girdi. Yoksa Yahudilere de, Ruslara da, Ermeni­lere de kimse tek bir laf söylemiyor. Burada kardeş gi­bi yaşıyoruz.”

 

 

Fotoğraf altları

Bakü’de Ebulfez Aliyev’in sofrasına konuk olduk

 Halk Cephesi Lideri Ebulfez Aliyev, hem Azerbaycan, hem de Nahcivan’da cephenin birliğini sağlıyor. Aliyev, Bakü Intourlst Otel’de yabancı gazetecilerle yapılan basın toplantısından sonra arkadaşımız Muammer Elveren’ln görüşme isteğini, “Memnuniyetle… Buradan çıktıktan sonra beraber eve gider, görüşürüz” şeklinde cevapladı. Aliyev, daha sonra yanındaki İki arkadaşıyla Elveren’i alarak, “Nerimanov” Mahallesindeki eve gittiler. Evde, cephenin başka üyeleri de vardı. Görüşmeden sonra sofraya yemekler kondu. Aliyev, arkadaşımız Elveren’i “Misafirimsin” diyerek başköşeye oturttu…

“İşbirliği şart”

Azerbaycan İlimler Akademisi Başkanı Profesör EldarSalayef “Halk Cephesi’nln gücü belli oldu. Bundan sonra tek çıkar        yol, Halk Cephesi-Hükümet İşbirliğidir” şeklinde konuştu

“Türkçe biliyorum”

Halk Cephesi Lideri Ebulfez Aliyev’le görüşürken, misafir olduğumuz evin kızı yanımıza gelerek, “Siz Türkiye’den mi geldiniz? Ben Türkçe biliyorum” diyerek İstanbul’dan gönderilen takvimdeki mısraları okudu. O sırada Aliyev, cephenin bir elemanına telefonla talimat veriyordu…

“Kılımıza dokunan olmadı”

“Bakü’de Müslüman olmayanlar dövülüyor, öldürülüyor” söylentilerini, hangi yabancı ile görüştüysek yalanladı ve “Azerbaycanlılar bizimle lokmalarını bile bölüşüyorlar” dedi. Fotoğrafta, Bakü rafineri yöneticisi Rasul Kuliev’in (Sağ­da) yanında bulunan Yahudi asıllı İshak Isayeviç, “Bugüne kadar kimse kı­lımıza dokunmadı. Rus’a da, Ermeni’ye de ayni muamele yapılıyor” dedi…

Ölenlerin anısına saygı

Azerbaycan’da askerlerin sivil halka ateş açması sonucu 162 kişi öldü, 600’ün üzerinde İn­san yaralandı. Tüm Azerbaycan’da, ölenlerin anısına her yerde siyah bayraklar asılı,., Fotoğ­rafta, arkadaşımız Muammer Elveren’le görülen sağlık görevlileri, siyaha boyalı Halk Cephe­si bayrağının altında yaşadıkları dehşet dolu günleri anlattılar, Türkiye’ye selam gönderdiler.

. . .

Bakü’nün sıkıyöetim komutanı açıkladı

Askerler birbirini vurdu

24 Şubat 1990 Cumartesi

“Ben geldikten sonra 81 kişi öldü”

 Azerbaycan’da yaşanan olayları “Trajik” olarak niteleyen, Sıkıyönetim Komutanı Du*- biniak, “20 Ocak’tan sonra Bakü’ye geldim. 20 Ocak’tan bu yana 81 kişi öldü. Bun­lardan 46’sı sivil” dedi. Dubiniak, şu anda Bakü’de 17 bin asker olduğunu belirtti…

.  .  .

General Dubiniak, “Yedek askerlerle asıl askerler birbirlerini militan sanıp karşılıklı ateş açmışlar. Bunlardan ikisi öldü, ikisi yaralandı” dedi. ‘Askerlerin kışlaya dönmesini, sıkıyönetimin kaldırılmasını isteyen Halk Cephesi yöneticileri ise, “Amacımız, hükümeti devirmek değil, demokrasi ve ekonomik bağımsızlıktır. Tek çıkar yol, hükümet-Halk Cephesi işbirliğidir” dedi.

BAKÜ’de Halk Cephesi’nin düşündükleri, halkın ve halen halk temsilcisi olanların olaylarla ilgili düşüncelerinden önce, Kızılordu ve Bakü Sıkıyönetim Komutanı General Vladimir Dubiniak ne düşünüyor, olayları nasıl değerlendiriyor, ona bir göz atalım:

 Katliamdan sonra

General Dubiniak, 19-20 Ocak katliamından hemen sonra Bakü’ye geldi. Katli­

am operasyonunu gerçekleş­tiren komutan geri çekilmiş­ti. Dubiniak, 20 Ocak saat 20.00’de Moskova’nın emri­ni aldığını ve Bakü’ye gelir gelmez gece saat 11.00’den sabah 07.00’ye kadar “Soka­ğa çıkma yasağı” uygulama­ya başladığım söylüyor.

Bakü’yü 11 bölgeye böl­düklerini ve havalimanında özel bir birlik beklettiklerini söyleyen General Dubiniak, “önceleri kentin 12 çıkış noktasını kontrol altına al­dık, şimdi bunu 9’a indirdik,

Bakü’ye giriş-çıkış yapan tüm araçların kontrolü yapı­lıyor. Sokağa çıkma yasağı­nı da 24.00’den 05.00’e indirdik” dedi.

 Telefon alıyoruz

General Dubiniak, “Ön­celeri Bakü’yü terketmek is­teyen Ermenileri gemilere bindirerek gönderdik, git­mek isteyen Rusların duru­muyla uğraştık. Şimdi bir­çok telefon alıyoruz. ‘Biz Ba- kü’den gitmek istemiyoruz’ diyorlar. AzerbaycanlIlar da

Azerbaycan Komünist Partisi üyesi iken Kızılordu’nun yaptığı katliamdan sonra parti kimliğini yakan Dilara Aliyeva, şimdi Halk Cephesi’nin yanında… Aliyeva, olay günü Türkiye’ye ağlaya­rak telefon edip olayı gazetelere anlatmıştı. Fotoğrafta Aliyeva, Lider Ebulfez Aliyev’le görülüyor.

‘Gitmesinler’ diyorlar.

Yetkilileri, cfîn adamları­nı televizyona çıkarttık, kim­senin Bakü’yü terketmeme- sini telkin ettiler. Aslında burada olduğumuz sıralarda Rus asıllı hiç kimseye doku­nulmadı, kimseye zarar veril­medi” şeklinde konuştu.

 Saldırı yok

Dubiniak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Grevler bir­çok yerde devam ediyor. Biz sadece araçların çalışmasını sağlayabildik. Halk Cephe­si’nin üyeleri, ‘tşe çıkmayın’ diye bildiriler asıyorlar. Halk Cephesi’nin istekleri ise, sı­kıyönetimin kaldırılması, or­dunun Bakü ve Azerbay­can’dan çıkmasıdır. Ancak, Bakü kentinde askerlere kimse saldırmadı.”

 

 17 bin asker

‘“Bakü’ye ne kadar as­ker girdi, askerler 19-20 Ocak günü neden ambulans­lara, doktorlara bile ateş aç­tı?” şeklindeki soruya Dubi­niak, “Biz gelmeden önce Bakü ve civarında 11 bin as­ker vardı. Ama maalesef olayların başladığı 19 Ocak gecesi hiçbir iş yapmadı. Sükûneti temin için dışardan 17 bin asker geldi. Ambu­lans işine gelince; bunların bazılarının içinde silah olduğu ihbarı almışlar. Geldiğim gün Halk Cephesinin birbiriyle teması kesilsin diye taksi telsizlerini yasakladım. Kaç kişi tutuklandığına gelince: 231 kişi hapse atıldı. Ben geldiğimde tankla Ba­kü’ye girdim. Daha önce ayın 12’sinde 2 bin 500, ayın 23’ünde 1100, 14’ünde 16 bin asker geldi” cevabını verdi.

 Kimler tutuklu?

Dubiniak, “Halk Cephesi’nden tutuklu var mı, şim­di kaç fabrika çalışmıyor, siz geldikten sonra kaç kişi öldü, yerli halkın durumu ve olay­ları nasıl değerlendiriyorsu­nuz?” sorularına ise şöyle ce­vap verdi:

“Halk Cephesi’nden kim kanuna karşı geldiyse o tutuklandı. Bizim Halk Cephesine karşı bir tutumumuz yok. Hangisi lider, hangisi üye, kimin fonksiyonu nedir bilmiyorum. Fabrikalara gelince durum farklı bazılarında yüzde 52 bazılarında yüzde 58 kapasiteyle çalışıyor. En kötü durum Nerimanov bölgesindedir. 12 fabrikadan 11 ‘inde hiç kimse çalışmıyor. Yani fabrikaların yüzde 85’inde faaliyet yok.

 Bir söylenti

Ben geldikten sonra ölenlerin sayısına gelince; buradaki birliklerin arasında Ermenilerin olduğu ve içerideki askerlerle dışarıdan gelenlerin birbirini vurduğu söylentisi yayıldı. Kontrol ettik, yedek askerlerle, asıllar arasında birbirine ateş edenlerden 2’si ölmüş, iki kişi de yaralanmış. Yedekleri hemen evlerine yolladık. 20 Ocak’tan bu yana 81 kişi öldü. Bunlardan 46’sı sivil, içişlerinden 8, birliklerden 5, askerden ise 22 kayıp var. Bu rakamlara 19-20 Ocak günleri (Toplu katliam) öldürülenler dâhil değildir.

 Trajik bir olay

Olayları değerlendirmeme gelince; Bu, trajik bir olaydır. Biz, başka bir memleketi almak için buraya gelmedik, kendi memleketimizde huzuru sağlamak için buradayız. Sokağa çıkma yasağının korunması için bir kural var; 16 bin 500 askerin o bölgede olması lazımdır. Şimdi Bakü’de 17 bin asker vardır”.

Dubiniak, “Halktan ne kadar silah topladınız?” sorusuna, “Çeşitli tipte 100 kadar av tüfeği toplandı” cevabını verirken, Ermeniler’ den kaç ölü var? Bakü’de hâlâ Ermeni var mı?” sorusuna da söyle cevap verdi: “Bakü’de 232 bin 737 Ermeni yaşıyordu. 110 bin kişi kendi isteğiyle burayı terk etti. Ermeniler şimdi yeniden Bakü’ye dönüyorlar, 100 kişi kadar geri döndü, son olarak da beş aile geldi.

Yönetim boşluğu

Azerbaycan Halk Cephesi, olaylarla ilgili olarak ilk isteklerinin sokağa çıkma yasağının kaldırılması ile Kızıl Ordu askerlerinin bir an önce Bakü’yü terk etmesi olduğu belirtildi.  Olaylar sonrası Azer­baycan’da tam bir yönetim boşluğu gözleniyor. Partiye inançlarım yitirenler, hükü­met içindeki görevlerine devam ederken Halk cephesinin yanında yer alıyorlar.  Çoğu artık hükümetin Halk Cephesiyle işbirliği yapmadan sorunların çözülemeyeceğine inanıyor.

 Ermenileri koruduk

Halk Cephesi üyelerinden Vurun Eyübov, “Halk Cephesi’ni 13 Ocak’ta Ermenileri öldürmekle suçluyorlar. Bu doğru değildir. Aksine bizler hem radyoda, hem de televizyonda halkı sükûnete çağırdık ve olayların büyümesini önledik. Yoksa ölenlerin sayısı daha fazla olurdu. Bize göre Kızılordu’nun Bakü’ye girmesi daha önce hazırlanmış planın parçasıydı. Olaylar kimler tarafından
başlatıldı, bunu ortaya çıkarmamız gerekir. Bu olayları yaratanların bir kısmının o gece hapishanelerden salınan kişiler olduğu konusunda bilgiler aldık.

 Kimin yararına?

Bakü’de Ermenilerin öldürülmesi kimin işine yarıyor? Halk Cephesi’nin mi, yoksa Halk Cephesi’nin faaliyetlerine tahammül edemeyen askerlerin ve Moskova’nın mı? Halk Cephesi o günlerde 500 den fazla Ermeni’yi korudu.

Politbüro Üyesi Haydar Aliyev:

 Halk Cephesi, büyük güçtür

Azerbaycan Komünist Partisi eski lideri, Politbüro üyeliği ve başbakan yardımcılığı­na kadar yükselen Haydar Aliyev, “Halk Cephesi’nin gücü inkâr edilemez” dedi. Şimdi emekli olup Moskova’ya yerleşen Aliyev de, “Parti, cepheyle işbirliği yapmalıdır” diyor.

AZERBAYCAN’da, “Başbakan Yardımcılığı” ve “Politbüro üyeliği “ne kadar yükselen ve şimdi emekli olan Haydar Aliyev, yıllarca hizmet ettiği Komünist Partisi’nin, Azerbaycan’da artık gücünün kalmadığını söyledi. Haydar Aliyev, ‘‘Komünist Partisi, Azerbaycan’da Halk Cephesi’yle işbirliği yapmak mecburiyetindedir. Zira parti saygınlığım yitirmiştir” dedi. Haydar Aliyev, “14 yıl Azerbaycan’da Komünist Partisi liderliği yaptım. Bakü’ye Kızıl Ordu’nun gönderil­mesi doğru bir karar değildir, insan haklan çiğnenmiştir” dedi.

Vezirov’un hatası

Aliyev konuşmasına şöyle devam etti “Azerbaycan Halk Cephesi, büyük bir güçtür, orada Komünist Partisi’nden de güçlüdür, Halk, partiye değil, Cephe’ye ina­nıyor. Eski Komünist Partisi Lideri Vezirov’un en büyük hatası, Halk Cephesi’yle ilişki kurmaması ve onları yok­muş gibi saymasıdır. Halk Cephesi’nin gücü inkâr edile­mez. Şimdi yapılması gereken şey, hükümetin Halk Cephesi’yle yakınlaşıp işbirliğine gitmesidir. Halk Cephesi’­nin 2 milyon insanı ayağa kaldırdığı unutulmamalıdır.”

.  .  .

Fotoğraf altları

Türkiye’ye telefon etmişti…

Azerbaycan Komünist Partisi üyesi iken Kızılordu’nun yaptığı katliamdan sonra parti kimliğini yakan Dilara Aliyeva, şimdi Halk Cephesi’nin yanında… Aliyeva, olay günü Türkiye’ye ağlaya­rak telefon edip olayı gazetelere anlatmıştı. Fotoğrafta Aliyeva, Lider Ebulfez Aliyev’le görülüyor.

Halk Cephesi, dünya basınının önünde

Azerbaycan Halk Cephesi üyeleri, olaylardan günlerce sonra dünya basınıyla konuşabildi. Kızılordu’nun Bakü’ye gönderilmesinden yaklaşık 20 gün sonra Moskova, yabancı basının Azerbaycan’a “İzinli” olarak gitmesini sağlarken, muhabirleri seçerek yolladı.

Fotoğrafta, Halk Cephesi üyeleri (soldan sağa), İsmail Şıhlı, Yusuf Sametoğlu, Necef Necefef, Dışişleri Müsteşarı Tevfik Agayev, Halk Cephesi Üyesi Dilara Aliyeva ve Vurun Eyübov basın toplantısında görülüyor…

 Toplu mezarlıkta “Ziyaret” sırası.

Kızılordu’nun Azerbaycan’da öldürdüğü sivillerin gömüldüğü Kirov Parkı, her gün binlerce ziyaretçi ile dolup taşıyor. Ellerinde karanfili olan halk, izdiham olmaması için kuyrukta bekletiliyor. Saygı duruşunu yapanlardan, fazla beklememeleri istenerek sıradakiler içeri alınıyor. En büyük kalabalık, perşembe geceleri oluyor…

.  .  .

KIZILORDU BAKÜ’DE CİNAYET İŞLEDİ.

BAKÜ KATLİAMI RAPORTÖRÜ SOVYET HUKUK İLİMLERİ DOKTORU GENNEDİ MALKOV 10 AY SONRA AÇIKLADIĞI RAPORUYLA İLGİLİ OLARAK NEDEN BANA “RAPORU TESLİM ETTİM VE İNSANLIĞIMDAN UTANARAK 35 YIL HİZMET ETTİĞİM KOMÜNİST PARTİSİNDEN İSTİFA ETTİM” DEDİ

“Kaynayan Sovyetler” Röportajını yaptığım 9-18 Kasım 1990 tarihlerinde ‘Bakü katliamı’yla ilgili raporu hazırlayanlardan Gennedi Melkov bana açık açık “Kızılordu Bakü’de cinayet işledi” dedi.

Hukuk İlimleri Doktoru Sovyet Raportör Gennedi Melkov ‘Azerbaycan olaylarını inceleyip gerçekleri öğrendikten sonra raporumu yazıp teslim ettim ve insanlığımdan utanarak 35 yıl hizmet ettiğim Komünist Parti’den istifa ettim’

MOSKOVA- Sovyetler Birliği’nde özellikle son bir yılda meydana gelen olaylar nedeniyle Komünist Parti’den kopmalar arttı. Ordunun bazı cumhuriyetlerdeki olayları bastırmak için yaptığı müdahalelerden sonra Kızıl Ordu’yu hedef alan açıklamalar gün geçtikçe artıyor.

Bunlardan bir tanesi de geçtiğimiz günlerde Azerbaycan olaylarını yerinde incelemek ve rapor hazırlamak için görevlendirilen Moskova Hukuk İlimleri Doktoru Gennadi Melkov Mihailoviç tarafından yapıldı. Azerbaycan’da askerlerin sivil halka ateş açıp acımasızca öldürüldüğünü saptadıklarını belirten Melkov ‘Kızıl Ordu cinayet işlemiştir’ şeklinde rapor yazdığım belirtti. Moskova’da görüştüğümüz Sovyet raportör, 58 yaşındayım ve hukukçuyum.

Olayları incelemek için üç kişi görevlendirilmişti.

Komünist Parti den İstifa ettim

Hukuk Doktoru Melkov sözlerine devamla ‘Rus asıllıyım ve Komünist Parti’ye gözüm kapalı 35 yıl hizmet ettim. Azerbaycan olaylarım yerinde inceleyip geçtiğimiz günlerde raporumu verdikten sonra, bu partiye hizmet ettiğim için kendimden, insanlığımdan utandım ve hemen istifa ettim. Raporumda özetle Kızıl ordu, Savunma Bakam Yazov’un emriyle cinayet işlemiştir diye yazdım ve bunu yazarken tüm kanıtları da ekledim. Azerbaycan’da sivil halk acımasızca öldürülmüş, olayların geçtiği yerleri inceledik, eksperlerle konuştuk, balistik raporlarını inceledik, resmi ve gayri resmi çekilen 54 saatlik videokasetlerini tüm detaylarıyla inceledik ve şu neticeye vardık. Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’a gönderilecek askerlerine (Orada Rusları öldürüyorlar onları kurtarmaya gidiyoruz.) denmiş. Bakü’ye giren ordu, silahsız insanları acımasızca öldürdü, her insanın cesedinde 10-12 kurşun bulundu, tanklar ve otomatik silahlarla ambulanslar tarandı ve doktorlar öldürüldü. Yaralılar acımasızca katledildi. Tanklar ve zırhlı araçlar, içinde insan bulunan araçların üzerinden geçerek ezdi, evlerdeki eşyalar talan edildi’.

İnsanlığımızdan utandık

Biz üç raportör, bu sonuca vardığımızda, insan olarak utandık, öldürülen bu insanlar, Sovyet vatandaşı Azerilerdi. Bize göre böyle bir olaya emir verip neden olduğu için Komutan Yazov (Savaş suçlusudur) ve uluslararası savaş hukukuna göre bu suçtan yargılanmalıdır. Biz bu tüyler ürperten raporlarımızı komisyona, Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin’e, Moskova Belediye Başkam Popov’a ve Askeri Baş hâkim Katsev’e ilettik. Yaptığımız araştırmalarda sivil halka karşı kullanılan mermilerin ağırlık merkezlerinin değiştirilmiş olduğunu öğrendik. 7.62’lik mermilerin ağırlık merkezleri değiştirilerek 5.45’lik hale getirilmiş, gövde aynı kaldığı için bu mermiler vücuda girdikten sonra hemen çıkmaz ve serseri şekilde dolaşarak vücudun çeşitli yerlerini parçalar. Bu kurşunu yiyen, kesinlikle iflah etmez, ölür. Zira vücudun birçok yerini parçaladığı için, bir yer tedavi edilirse başka yaralardan insan ölür. Ordu aynı şekilde öz halkına 1962’de Novaçerkask’ta, Nisan 90’da Gürcistan’da (Tiflis), şimdi son olarak 2 Kasım’da Moldavya’da Dubossan kentinde Uç kişi aynı kurşunlarla öldürüldü. Aslında şu anda Körfez’de savaş havası esiyor,Irak, Sovyetler’den uzun yıllardır silah ve mermi aldı. Ben inanıyorum ki, bu mermilerden de satılmıştı’ dedi.

. . .

Fotoaltı

Savunma Bakanı’nı suçluyor

Azerbaycan olayları raportörü Hukuk İlimleri Doktoru Melkov Gennadi Mihailoviç, Moskova Temsilcimiz Muammer Elveren’le (Küçük fotoğraf). Melkov’un ‘Savaş suçlusudur dediği Savunma Bakanı Mareşal Dimitri Yazov, Ekim Devrimi kutlamalarında Kızıl Meydan’da tören kıtasını denetlerken’ (Yukarda büyük fotoğraf)

Gösterilerde kadınlar da dertlerini dile getiriyor

Moskova’da hükümet karşıtı örgütlerin düzenlediği gösterilere kadınlar da katılıyor. Birçok temel gıda maddesinin bulunmadığı ve karneye bağlandığı Sovyetler Birliği’nde kadınlar “Evlerimize bir şey götüremiyoruz, mağaza rafları bomboş, buna acil çare bulun” diye haykırıyorlar ve hükümetin istifasını istiyorlar.

Röportaj : Muammer ELVEREN

 

Paylaş: